18 Ekim 2015 Pazar

TERÖR ÖRGÜTLERİ EMPERYALİZMİN MAŞASIDIR

Kapitalist dünya, üçüncü dünya dedikleri ülkeleri sömürmeden duramaz. Geçmişte, kendi askeri güçlerini kullanarak ve gerekirse işgal ederek bu sömürüyü gerçekleştiren başta ABD olmak üzere batılı güçler, şimdilerde yöntem değiştirdi. Kendi askerlerini kaybetmek istemedikleri için, yeni bir savaş tekniği geliştirdiler. Adını da “düşük yoğunluklu çatışma” koydular.

Bu savaş tarzında açıkça gözler önünde olup biten askeri angajmanlar söz konusu değildir. Bu savaş taşeronlarla yürütülür. Taşeron, ya paralı askerlerden oluşur ya da teröristlerden.

ABD’nin Ortadoğu’da kullandığı iki büyük taşeron var: PKK ve IŞİD (DEAŞ). Bu iki terör örgütünün temel görevi bölgedeki milli devletleri parçalamak ve ABD’nin sömürüsüne açık hale getirmektir.

Terör savaşları ahlaksızca, insafsızca ve acımasızca devam ediyor. Bu örgütler öldürürken sivil, asker, bebek, çocuk, yaşlı dinelmezler. Bombayı patlatırlar, insanları tararlar, kimin öldüğünden çok ne kadar korku saldıklarına önem verirler.

Terör örgütlerinin oluşması için bunlara bir takım “yüce görevler” yüklerler. Etnik ve dini inanç farklılıklarını kullanırlar. Terörist bombayı patlattığında ya Tanrı’ya, ya da halkına hizmet ettiğini sanır.

Aslında emperyalizme hizmet etmektedir ama farkında değildir. Kullanılır ve işi bitince yok edilir.

Terör örgütleri emperyalizmin maşasıdır. Bu maşa, masum insan kanı ile kırmızıya boyanmıştır.

PKK da böyle bir örgüttür. ABD’nin taşeronudur, maşasıdır. HDP de onun siyasi uzantısıdır. Hedefleri Türkiye Cumhuriyetini parçalamak ve bölgeyi sömürüye açık hale getirmektir.

Bu örgütler milli devletlere saldırılar çünkü milli devletler mazlum milletlerin kalesidir. Bu kalenin içinde insanlar özgür ve bağımsız yaşar. Başka ülkelerin kendisini sömürmesine engel olur.

Son yıllarda ABD ve AB ülkelerinin bazılarının uyguladıkları milli devletleri parçalama stratejisinin özünde emperyalizm vardır, sömürme arzusu vardır. Türk Milleti’nin milli devleti Türkiye Cumhuriyetidir. Saldırı Cumhuriyetimizedir.

Esas saldırgan ABD ve bazı AB ülkeleridir. Kullandıkları taşeron ise PKK’dır.  IŞİD de ülkemiz için bir tehdittir. Onun da ipleri aynı çevrelerin elindedir.

Ankara’daki katliamı kim yaptı diye aranmanın bir faydası yoktur, gerçek fail bellidir.  24 Temmuz tarihinde TSK ve emniyet güçlerimizin PKK’ya karşı başlattığı mücadele aslında ABD’ye karşı başlatılmış bir savaştır. Garda patlayan bomba, bu savaşa karşı ABD’nin verdiği karşılıktır. Bizi tekrar çözüm sürecine yani bölünmeye zorlamanın bir yoludur.

AKP iktidarının çözüm sürecinden vazgeçmesi ABD’yi yeni siyasi aktör arayışına itmiştir. CHP, HDP ve Cemaat yakınlaşmasını bu açıdan değerlendirmek gerekir.

Terör örgütüne verilen görev siyasiler ve kamuoyu oluşturucular ile desteklenmedikçe başarıya ulaşamaz. Türk milletinin bu gerçeğe dikkat etmesi gerekir.

1 Kasım seçimleri çok önemlidir. Oy kullanırken PKK destekçilerinden, özellikle de HDP’den uzam durmak şarttır.

Oylar bölünmeye değil, birleşmeye verilmelidir. Çözüm sürecini tekrar gündeme taşıyacak ve TSK’nin başlattığı bu temizlik harekâtını durduracak partilere oy verilmemelidir.

Türkiye Cumhuriyeti diyenler,
Atatürk Diyenler,
Vatan bölünmez bir bütündür diyenler,
Ne mutlu Türküm diyenler

Milli hükumetin kurulması için Vatan Partisini desteklemeli ve onun vatansever adaylarını meclise taşımalıdır.

Hiç yorum yok: