TERÖR ÖRGÜTLERİ
EMPERYALİZMİN MAŞASIDIR
Kapitalist dünya, üçüncü dünya dedikleri ülkeleri sömürmeden
duramaz. Geçmişte, kendi askeri güçlerini kullanarak ve gerekirse işgal ederek
bu sömürüyü gerçekleştiren başta ABD olmak üzere batılı güçler, şimdilerde
yöntem değiştirdi. Kendi askerlerini
kaybetmek istemedikleri için, yeni bir savaş tekniği geliştirdiler. Adını da
“düşük yoğunluklu çatışma” koydular.
Bu savaş tarzında açıkça gözler önünde olup biten askeri angajmanlar
söz konusu değildir. Bu savaş taşeronlarla yürütülür. Taşeron, ya paralı
askerlerden oluşur ya da teröristlerden.
ABD’nin Ortadoğu’da
kullandığı iki büyük taşeron var: PKK ve IŞİD (DEAŞ). Bu iki terör örgütünün
temel görevi bölgedeki milli devletleri parçalamak ve ABD’nin sömürüsüne açık hale
getirmektir.
Terör savaşları ahlaksızca, insafsızca ve acımasızca devam
ediyor. Bu örgütler öldürürken sivil, asker, bebek, çocuk, yaşlı dinelmezler.
Bombayı patlatırlar, insanları tararlar, kimin öldüğünden çok ne kadar korku
saldıklarına önem verirler.
Terör örgütlerinin oluşması
için bunlara bir takım “yüce görevler” yüklerler. Etnik ve dini inanç farklılıklarını
kullanırlar. Terörist bombayı patlattığında ya Tanrı’ya, ya da halkına hizmet
ettiğini sanır.
Aslında emperyalizme hizmet etmektedir ama farkında
değildir. Kullanılır ve işi bitince yok edilir.
Terör örgütleri
emperyalizmin maşasıdır. Bu maşa, masum insan kanı ile kırmızıya
boyanmıştır.
PKK da böyle bir
örgüttür. ABD’nin taşeronudur, maşasıdır. HDP de onun siyasi uzantısıdır.
Hedefleri Türkiye Cumhuriyetini parçalamak ve bölgeyi sömürüye açık hale
getirmektir.
Bu örgütler milli
devletlere saldırılar çünkü milli devletler mazlum milletlerin kalesidir. Bu
kalenin içinde insanlar özgür ve bağımsız yaşar. Başka ülkelerin kendisini
sömürmesine engel olur.
Son yıllarda ABD ve AB ülkelerinin bazılarının uyguladıkları
milli devletleri parçalama stratejisinin özünde emperyalizm vardır, sömürme
arzusu vardır. Türk Milleti’nin milli devleti Türkiye Cumhuriyetidir. Saldırı
Cumhuriyetimizedir.
Esas saldırgan ABD ve bazı AB ülkeleridir. Kullandıkları
taşeron ise PKK’dır. IŞİD de ülkemiz
için bir tehdittir. Onun da ipleri aynı çevrelerin elindedir.
Ankara’daki katliamı kim yaptı diye aranmanın bir faydası
yoktur, gerçek fail bellidir. 24 Temmuz tarihinde TSK ve emniyet
güçlerimizin PKK’ya karşı başlattığı mücadele aslında ABD’ye karşı başlatılmış
bir savaştır. Garda patlayan bomba, bu savaşa karşı ABD’nin verdiği
karşılıktır. Bizi tekrar çözüm sürecine yani bölünmeye zorlamanın bir yoludur.
AKP iktidarının çözüm
sürecinden vazgeçmesi ABD’yi yeni siyasi aktör arayışına itmiştir. CHP, HDP ve
Cemaat yakınlaşmasını bu açıdan değerlendirmek gerekir.
Terör örgütüne verilen görev siyasiler ve kamuoyu
oluşturucular ile desteklenmedikçe başarıya ulaşamaz. Türk milletinin bu
gerçeğe dikkat etmesi gerekir.
1 Kasım seçimleri çok önemlidir. Oy kullanırken PKK
destekçilerinden, özellikle de HDP’den uzam durmak şarttır.
Oylar bölünmeye değil, birleşmeye verilmelidir. Çözüm
sürecini tekrar gündeme taşıyacak ve TSK’nin başlattığı bu temizlik harekâtını
durduracak partilere oy verilmemelidir.
Türkiye Cumhuriyeti diyenler,
Atatürk Diyenler,
Vatan bölünmez bir bütündür diyenler,
Ne mutlu Türküm diyenler
Milli hükumetin kurulması için Vatan Partisini desteklemeli
ve onun vatansever adaylarını meclise taşımalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder