27 Ağustos 2022 Cumartesi

 

AMERİKA’NIN GÜLŞENİ

 

Şarkıcı olarak takdim edilen kadının İmama Hatip mezunlarını çok çirkin bir şekilde tahkir etmesini değerlendirirken olaya çok geniş açıdan bakmak gerek. Hadise basit bir hakaret olayı değildir. Tartışmaların tutuklanma konusuna indirgenmesi ise,  Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunları gizlemek olur.

 

Önce şu tespiti yapalı: Türkiye son 200 yıldır Batı’nın psikolojik saldırısı altında. O günden bugüne bir kültür savaşıdır devam edip gidiyor.

 

Bu kültürel saldırının iki amacı var: Birincisi, kültürel üstünlük sağlamak ve ikincisi milli değerleri yok etmek. Emperyalist güçler, bu amaçlara ulaşılınca hedef devleti kolaylıkla sömüreceklerini ve hatta o devleti parçalayıp yok edeceklerini çok iyi biliyorlar.

 

KÜLTÜR SAVAŞLARI

 

Milletler arası mücadelelerde “kültürel üstünlük” büyük önem taşır. “Kültürel üstünlük” kavramını ilk ortaya atan İngilizlerdir.

 

İngiltere bu kavramı çok etkili bir şekilde kullandı. Sömürdüğü ülkelerde İngilizceyi ana dili haline getirmeye çalıştı. Kendi kültürünü çağdaş ve evrensel kültür olarak takdim etti. Böylece İngiltere’ye karşı bir hayranlık uyandırdı.  Ayrıca, hedef ülkenin kültürel değerlerini yozlaştırdı. Ülkeleri bu şekilde kolaylıkla sömürdü.

 

Mandela’nın şu sözünü hatırlatma fayda var: “Ben bir İngiliz okulunda eğitim ve öğretim gördüm. Şöyle bir düşünceye kapıldım: İyi olan her şeyin anavatanı İngiltere’dir.”

 

Amerika, 1940’lı yıllardan beri, ”kültürel üstünlük” yöntemini Türkiye’ye karşı ne yazık ki başarılı bir şeklide uyguluyor. Bir yandan Amerika’nın ne kadar gelişmiş, ileri düzey bir ülke olduğunun propagandasını yapılırken diğer yandan da Türkiye ve Türk milletini aşağılayan, hor gören yayınlar yapılıyor, yazılar yazılıyor.

 

Şunu da iyi bilmek gerekir: Emperyalizm, bir ülkede etkili olmaya başlayınca, ilk planda o ülkeyi az gelişmişlik düzeyinde tutmaya çalışır; gelişmişliği ise kendi kültürünü ve yaşama biçimini benimsetmek olarak kabul ettirir. Tanzimat döneminde de, 1940’lı yıllardan sonra da yapılan budur.

 

Memleketin hammaddeleri ucuza kapatılsın, halk sömürülsün, fabrikaları elinden çıksın, yabancı sermaye ekonomiye egemen olsun; bunlar önemli değil, halk sömürgeci ülkenin kültürünü benimsedi mi ilerleme başlamıştır, halk çağdaşlaşmıştır.

 

Aydınlarımız, Tanzimat’tan bu yana maalesef emperyalizmin bu oyununa gelmektedir.

 

Amerika’nın kültürel saldırısından etkilenenler, tıpkı Mandela gibi, iyi olan her şeyin anavatanı Amerika sanıyor. Amerika’nın Türkiye’ye yaptığı fenalıkları görmüyor, diğer ülkelerde gerçekleştirdiği katliamlara seyirci kalıyor.

 

Özellikle son yıllarda, Amerika’dan her türlü kötülüğü gördük. Vatanımızı parçalamak istedi, darbeler yaptı.  FETÖ, PKK gibi silahlı terör örgütlerini kurdu, büyüttü, destekledi. Binlerce insanımızın ölmesine, kahramanlarımızın şehit olmasına sebep oldu.  Bütün bunları yaptı da Türkiye’den Amerika’ya karşı ciddi, büyük ve şiddetli bir tepki oluştu mu? Hayır! İşte kültürel ve psikolojik savaşın sonucu bu!

 

EMPERYALİZMİN SAVŞÇISI GÜLŞEN

 

Kültürel saldırının ikinci amacının o ülkenin milli, manevi değerlerini tahrip etmek olduğunu söylemiştim. İşte Gülşen’in görevi de tam da burada başlıyor.

 

Sahnede soyunarak, yarı çıplak şarkı söyleyerek ve uygunsuz şarkı sözleri yazarak, seyircilerin kucağına oturarak, LGBT bayrağı açarak kendisine verilen görevi başarılı bir şekilde yapıyor. 

 

Bu yaptıkları milli ahlakımıza, milli seciyemize, milli terbiyemize ve edebimize, ananelerimiz, milli benliğimize yönelik saldırılardır.  Bu saldırıları esas hedefi Türk milletidir.

 

Gülşen’in milletimize ve devletimize yönelik bu saldırıları, bu ahlaksızlıkları, bu edepsizlikleri, bu küstahlıkları onu emperyalizmin savaşçısı yapmıştır.

 

İmam Hatip mezunları için söyledikleri ise, geniş bir çevre tarafından yürütülen İslamiyet, din, din adamı,  imamlar, dindar insanlara ve camilere yönelik tahkir ve aşağılama kampanyasının bir parçasıdır.

 

Gülşen tutuklandıktan sonra, kendisine büyük bir destek kampanyası başlatıldı. Adeta kahraman ilan edildi. Türk milli benliğine, Türk kültürüne bu denli saldıran biri adeta kahraman ilan edildi. Bunu yapanların büyük çoğunluğu ise kendisini Atatürkçü olarak takdim eden çevreler ve insanlar oldu. Beyinleri esir alındığı için Atatürkçülüğü Batı tarzı yaşamak sanan bu insanlara Atatürk’ün şu sözlerini hatırlatmak isterim:

 

“Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün fiil ve hareketimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin şikârıdır(avı).”

 

İşte bu şarkıcı, kucak dansçısı, eşcinsellik propagandacısı, striptiz yıldızı Gülşen, bizi avlamak isteği ve eylemi içinde olan Amerika’nın, milli benliğimizi yok etmek için kullandığı bir piyondan başkası değildir.

 

10 Ağustos 2022 Çarşamba

 

İNGİLİZ MUHİPLERİ BİTTİ AMERİKAN MUHİPLERİ EYLEMDE

Açıkça yazalım; 75 yıldır başımıza gelen tüm kötülüklerin kaynağında Amerika var. 

Amerika neler yaptı:

Faili meçhul cinayetler, katliamlar, darbeler suikastlar yaptı.

Kahramanmaraş’ta, Çorum’da 1 Mayıs’ta ülkemizi kana buladı Madımakta canlarımızı yaktı, Başbağlar’da köylümüzü kurşuna dizdi.

12 Eylül’de, 12 Mart’ta işkenceler yaptı Demokrasiyi rafa kaldırdı.

PKK, FETÖ, DEAŞ’ı ı kurdu, üstümüze saldı.

Ergenekon-Balyoz tertipleriyle Türk ordusunu hapsetti, Türkiye’yi esir almaya yeltendi.

Canlı Bomba saldırıları, terör eylemleri yaptı. Savunma sanayimizi baltaladı, parasını ödediğimiz silahları vermedi.

Sözde Kürdistan devletini kurmaya kalktı. PKK’ya on binlerce tır silah verdi. Kahraman Mehmetçiklerimizi, polislerimizi, halkımızı şehit etti.

Yunanistan’ı ABD üssüne çevirdi.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi işgal tatbikatları yaptı.

Şu anda da Amerikan emperyalizmine karşı bir vatan savaşı veriyoruz. Emperyalizmin saldırısı altındayız. Amerika, PKK olup saldırıyor, FETO olup saldırıyor, PYD olup saldırıyor. Yetmezmiş gibi Yunanistan’da, Doğu Akdeniz’de, Suriye’de silahlarının namlusunu Türkiye’ye çevirmiş bekliyor. Türkiye’yi silahlı güçleri ile kuşatmaya çalışıyor. 

AMERİKAN MUHİPLERİ

Amerika ile vatan savaşı veriyoruz ama içimizde çok sayıda Amerika’ya hizmet eden gafil ve hainler var. Bunlara ‘Amerikan Muhipleri’ demek mümkün.

Ülkemizdeki bu Amerikan Muhiplerini anlamak için Mütareke dönemindeki İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne dönüp bakmak lazım. Atatürk’ün bu dernek hakkındaki tespiti şöyle:

“Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi. Öteki de gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi.”

Mütareke döneminde bu menfur faaliyetleri yürüten İngiliz Muhiplerinin yerini, zamanımızda Amerikan Muhipleri aldı. Bunlar tek bir dernek halinde değiller. Ya bazı partileri ele geçirmişler ya da yeni partiler kurup buralarda örgütlenmişler. Bazı STK’lar da bunlarla birlikte hareket eder durumda…

Biden, Erdoğan iktidarını devirmek için bunlara çok güveniyor. Bu muhipler de geçmişteki İngiliz muhipleri gibi gizli, açık faaliyetler yürüterek İktidarı Amerika lehine değiştirmeğe çabalıyor.

Yöntem benzer; memleket içinde karışıklık, çatışma çıkarmak, milli şuuru felce uğratmak, Amerika’nın arzuladığı iktidarı gerçekleştirmek.

MUHİPLERİN GÖREVLERİ 

Bunlara verilen ve bunların yerine getirmeye uğraştıkları görevleri sıralayalım: 

Halkın devlete olan güvenini sarsmak, devlet kurumlarını itibarsızlaştırmak;

Yargı kararlarını tartışılır hale getirmek, yargıya güveni sarsmak; 

Sürekli ‘Türkiye artık yaşanmaz bir ülke oldu’ diyerek, özellikle gençleri, kendi vatanlarına bağlılıklarını ve sevgisini azaltmak;

Mezhep ve etnik kimlik farklılıklarını kullanarak düşmanlıklar yaratmak, kargaşa çıkarmaya çalışmak;

Terör örgütleri aracılığı ile Mehmetçiklerimiz, polislerimizi, halkımızı şehit etmek, ülkenin

güneydoğusunda devlet otoritesini kaldırmaya uğraşmak;

Farklı televizyon programlar, diziler ve filimler yolu ile milli kültürü ve bilinci yok etmek; 

LGBT ve İstanbul Sözleşmesi propagandaları yapmak ve bunlar üzerinden toplum yapısını ve ahlak anlayışını bozmak 

Halkımızı sığınmacılar aleyhine kışkırtmak, çatışma çıkarmaya çalışmak;

Çin, Rusya, İran ve Venezuela gibi Amerika’nın düşman ilan ettiği ülkeleri karalamak, bunlar aleyhine kampanyalar yürütmek; bu ülkeleri Türkiye karşıtı gibi göstermek;

Akla gelebilecek her türlü provokasyonu yapmak; 

Diyanet İşleri Başkanı ve müftülerin ağzından yalanlar uydurup İslam’a saldırmak;

15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Amerika olduğunu halktan gizlemek;

PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin Amerika’ya bağlı olduğunu ve Amerika tarafından desteklendiğini saklamak;

FETÖ ve HDP/PKK mensuplarını masum göstermeye çalışmak;

Arap düşmanlığı yapıp, İsrail’i masum göstermek;

Amerika’ya karşı mücadele mevziine giren herkese saldırmak, düşman ilan etmek; 

Bir de yapmadıkları var ki bu da çok önemli: Amerika ve İsrail aleyhine tek söz söylememek. 

BUNLARI TANIYALIM

Bunların kim olduğunu anlamak için yukarıda yazdıklarımı değerlendirmek yeterli olur.

Bu muhipler farklı farklı partilerde örgütlenmişlerdir. Bu şekilde, kimisi Atatürkçüleri, kimisi Türkçüleri, kimisi dindarları, kimisi Kürt kökenli vatandaşlarımızı, kimisi de solcuları avlamaya çalışıyor. Ne yazık ki başarılı da oluyorlar.

Zaman zaman bir masa etrafında toplanırlar ve bir birlerine av hikâyeleri anlatırlar. Avlamak istedikleri kimseler ürkmesin diye bir partiyi masanın altında saklarlar. 

Avladıklarının öncelikle beyinlerini esir alırlar. Onları yoğun propaganda yöntemleri ile robot haline getirirler. Bu robotlar da artık birer Amerikan Muhibbi olmuştur ama çoğu bunun farkında bile değildir. Kendisini Atatürkçü, milliyetçi filan sanır, kendisi gibi düşünmeyenleri de sürekli aşağılar.

AMERİKAN MUHİPLERİNE ALDANMAYALIM

Halkımızı buradan uyarıyorum; bu Amerikan muhiplerinin sözlerine aldanmasınlar, yazdıklarını dikkate almasınlar. Zamanımızın Damat Feritlerinin, Ali Kemallerinin, Sait Mollalarının peşlerinden gitmesinler. Devletimize, milletimize güvensinler. Kaos, kargaşa bölünme planlarına alet olmasınlar. 

Ve şunu asla unutmasınlar; şu anda biz Amerika ile silahlı mücadele içindeyiz. Amerika sadece silahla da değil, ekonomik ve psikolojik yöntemlerle de saldırıyor. Böyle ciddi bir saldırı altında iken Amerika’ya, Batı emperyalizmine ağızlarını açıp da tek söz etmeyenlere dikkat edelim. Bunların çok büyük ihtimalle Amerikan muhibbi olduğunu bilelim. 

MAZLUMLAR ÇAĞI BAŞLIYOR

Her yerde yenilen Amerika, Türkiye’de de hüsrana uğrayacaktır. Kazanan, Amerika ve muhipleri değil, milletini ve bayrağını seven vatanseverler olacaktır.

Milli güçlerin bir araya gelmesi ve ‘üreticilerin milli hükümetinin’ kurulması ile Türkiye’de yeni bir devir açılacaktır.

Batı emperyalizminin egemen olduğu çağın sonuna geldik; “Mazlumlar Çağı” başlıyor. Kutlu olsun.

 

6 Ağustos 2022 Cumartesi


AVRASYA'YA DOĞRU...

Soçi görüşmeleri, Biden'ın endişelerinin ne kadar yerinde olduğunu gösterdi. Amerika açısından, Erdoğan iktidarı devrilmesi şart oldu.

Bunun için de muhalefetin Amerika tarafından desteklenmesi lazım.

Türkiye-Rusya birlikteliği ve işbirliği giderek Amerika aleyhine gelişiyor.

Putin'in Erdoğan'ı Eylül ayında yapılacak olan Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına davet etmesi ve Erdoğan'ın da daveti kabul etmesi, Türkiye'nin yönünün ne tarafa doğru olduğunu da net gösterdi.

Türkiye'nin yönünü değiştirmek için 6+1 ittifakına çok iş düşecek ama başarılı olmaları artık mümkün değil. Türkiye gemisi, bağlandığı Atlantik denizinde 'vira demir' dedi ve Avrasya'ya doğru hızla yol almaya başladı. Pruvası neta olsun..