AMERİKA’NIN GÜLŞENİ
Şarkıcı olarak takdim edilen kadının İmama Hatip mezunlarını
çok çirkin bir şekilde tahkir etmesini değerlendirirken olaya çok geniş açıdan
bakmak gerek. Hadise basit bir hakaret olayı değildir. Tartışmaların tutuklanma
konusuna indirgenmesi ise, Türkiye
üzerinde oynanmak istenen oyunları gizlemek olur.
Önce şu tespiti yapalı: Türkiye son 200 yıldır Batı’nın
psikolojik saldırısı altında. O günden bugüne bir kültür savaşıdır devam edip
gidiyor.
Bu kültürel saldırının iki amacı var: Birincisi, kültürel
üstünlük sağlamak ve ikincisi milli değerleri yok etmek. Emperyalist güçler, bu
amaçlara ulaşılınca hedef devleti kolaylıkla sömüreceklerini ve hatta o devleti
parçalayıp yok edeceklerini çok iyi biliyorlar.
KÜLTÜR SAVAŞLARI
Milletler arası mücadelelerde “kültürel üstünlük” büyük önem
taşır. “Kültürel üstünlük” kavramını ilk ortaya atan İngilizlerdir.
İngiltere bu kavramı çok etkili bir şekilde kullandı.
Sömürdüğü ülkelerde İngilizceyi ana dili haline getirmeye çalıştı. Kendi
kültürünü çağdaş ve evrensel kültür olarak takdim etti. Böylece İngiltere’ye
karşı bir hayranlık uyandırdı. Ayrıca,
hedef ülkenin kültürel değerlerini yozlaştırdı. Ülkeleri bu şekilde kolaylıkla
sömürdü.
Mandela’nın şu sözünü hatırlatma fayda var: “Ben bir İngiliz
okulunda eğitim ve öğretim gördüm. Şöyle bir düşünceye kapıldım: İyi olan her şeyin
anavatanı İngiltere’dir.”
Amerika, 1940’lı yıllardan beri, ”kültürel üstünlük”
yöntemini Türkiye’ye karşı ne yazık ki başarılı bir şeklide uyguluyor. Bir
yandan Amerika’nın ne kadar gelişmiş, ileri düzey bir ülke olduğunun
propagandasını yapılırken diğer yandan da Türkiye ve Türk milletini aşağılayan,
hor gören yayınlar yapılıyor, yazılar yazılıyor.
Şunu da iyi bilmek gerekir: Emperyalizm, bir ülkede etkili
olmaya başlayınca, ilk planda o ülkeyi az gelişmişlik düzeyinde tutmaya
çalışır; gelişmişliği ise kendi kültürünü ve yaşama biçimini benimsetmek olarak
kabul ettirir. Tanzimat döneminde de, 1940’lı yıllardan sonra da yapılan budur.
Memleketin hammaddeleri ucuza kapatılsın, halk sömürülsün,
fabrikaları elinden çıksın, yabancı sermaye ekonomiye egemen olsun; bunlar
önemli değil, halk sömürgeci ülkenin kültürünü benimsedi mi ilerleme
başlamıştır, halk çağdaşlaşmıştır.
Aydınlarımız, Tanzimat’tan bu yana maalesef emperyalizmin bu
oyununa gelmektedir.
Amerika’nın kültürel saldırısından etkilenenler, tıpkı
Mandela gibi, iyi olan her şeyin anavatanı Amerika sanıyor. Amerika’nın
Türkiye’ye yaptığı fenalıkları görmüyor, diğer ülkelerde gerçekleştirdiği
katliamlara seyirci kalıyor.
Özellikle son yıllarda, Amerika’dan her türlü kötülüğü
gördük. Vatanımızı parçalamak istedi, darbeler yaptı. FETÖ, PKK gibi silahlı terör örgütlerini
kurdu, büyüttü, destekledi. Binlerce insanımızın ölmesine, kahramanlarımızın
şehit olmasına sebep oldu. Bütün bunları
yaptı da Türkiye’den Amerika’ya karşı ciddi, büyük ve şiddetli bir tepki oluştu
mu? Hayır! İşte kültürel ve psikolojik savaşın sonucu bu!
EMPERYALİZMİN SAVŞÇISI GÜLŞEN
Kültürel saldırının ikinci amacının o ülkenin milli, manevi
değerlerini tahrip etmek olduğunu söylemiştim. İşte Gülşen’in görevi de tam da
burada başlıyor.
Sahnede soyunarak, yarı çıplak şarkı söyleyerek ve uygunsuz
şarkı sözleri yazarak, seyircilerin kucağına oturarak, LGBT bayrağı açarak
kendisine verilen görevi başarılı bir şekilde yapıyor.
Bu yaptıkları milli ahlakımıza, milli seciyemize, milli
terbiyemize ve edebimize, ananelerimiz, milli benliğimize yönelik
saldırılardır. Bu saldırıları esas
hedefi Türk milletidir.
Gülşen’in milletimize ve devletimize yönelik bu saldırıları,
bu ahlaksızlıkları, bu edepsizlikleri, bu küstahlıkları onu emperyalizmin
savaşçısı yapmıştır.
İmam Hatip mezunları için söyledikleri ise, geniş bir çevre
tarafından yürütülen İslamiyet, din, din adamı,
imamlar, dindar insanlara ve camilere yönelik tahkir ve aşağılama
kampanyasının bir parçasıdır.
Gülşen tutuklandıktan sonra, kendisine büyük bir destek
kampanyası başlatıldı. Adeta kahraman ilan edildi. Türk milli benliğine, Türk
kültürüne bu denli saldıran biri adeta kahraman ilan edildi. Bunu yapanların
büyük çoğunluğu ise kendisini Atatürkçü olarak takdim eden çevreler ve insanlar
oldu. Beyinleri esir alındığı için Atatürkçülüğü Batı tarzı yaşamak sanan bu
insanlara Atatürk’ün şu sözlerini hatırlatmak isterim:
“Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, evvela bizim
kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün fiil
ve hareketimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler
başka milletlerin şikârıdır(avı).”
İşte bu şarkıcı, kucak dansçısı, eşcinsellik propagandacısı,
striptiz yıldızı Gülşen, bizi avlamak isteği ve eylemi içinde olan Amerika’nın,
milli benliğimizi yok etmek için kullandığı bir piyondan başkası değildir.