KEŞKE PAVRUS’A DEĞER VERSEYDİK
Osmanlı’nın son döneminde bize Yusuf Akçura’nın tanıttığı
bir yazar var. Esas adı Alexandre Hephand ama farklı gazetelere Pavrus ismi le yazılar
yazmış. Pavrus’u özelliği yaptığı tespitlerin ve geleceğe yönelik tahminlerin
son derece gerçekçi olması.
Bugüne ışık tutması açısından Pavrus’un 1912-1914
yıllarındaki yazılarında savunduğu görüşleri özetlemekte fayda var:
1) Türkiye’nin geriliğinin esas nedeni Avrupa sermayesinin
sömürü alanı haline gelmesidir. Türkiye’nin tarım, ticaret, tabiî kaynaklar,
demiryolları bayındırlık tesisleri, gümrük ve maliye gelirleri Avrupa’nın ekonomik
güçlerinin hükmü altındadır.
2) Bu böyle oldukça, Türkiye kalkınmak için bir destek
bulamaz. Türk köylüsü ve esnafı bu koşullarda kalkınamaz.
3) Dış yardım ve sermaye girişi ile de kalkınma mümkün olmaz
çünkü ekonomin geçmişte bu yola başvurulduğu için geri kalmıştı. Dışarıdan
kaynak bulma ancak eskiden daha ağır şartlarda olabilir; bu şartlar ise
çöküntüyü hızlandırır.
4) Türk aydınları halktan kopuk olduklarından toplumun büyük
çoğunluğu olan köylülerin perişanlığını bilmiyor. Avrupa’dan alınacak yardımla
Türk toplumunun Batı uygarlığına katılacağını sanıyorlar. Türk toplumu Batı
uygarlığının dışındadır; Batı ile onun arasındaki ilişki sadece sömürenle
sömürülen ilişkisidir. Türkiye Avrupa’nın sömürgesi olma yolundadır.
PAVRUS HAKLI ÇIKTI
Şimdiki durumumuza bakınca Pavrus’a hak vermemek mümkün
değil. Cumhuriyetin Atatürklü yıllarını çıkarırsanız geri kalan zamanlarda
Pavrus’un sakıncaları belirttiği yollarla Türkiye kalkınma çabası içine girmiş
ama başarılı olamamıştır.
Özellikle son 15 yolda milyarlarca dolar borç aldık, ne var
ne yok sattık, sermaye girişi için çeşitli tavizler verdik ve sonuç ortada. İşsizlik azalmadı, yoksulluk arttı, gelir
dağılımı daha da bozuldu. Tarım ve hayvancılık yeteri kadar gelişmedi.
Sanayimiz arzu edilen aşamayı yapamadı.
Türkiye hızla borçlanma ekonomisinden vazgeçmeli ve üretime
dayalı ekonomiyi kurmalıdır. Üretmeden zengin olunmaz.
Bunun için, kamu kesimi öncülüğünde, özel girişimin dinamik
katılımıyla, halkçı, planlı, karma ekonomi siyasetleri uygulanmalıdır. Ülke
kaynaklarının halkın ihtiyaçları için, verimli ve etkin kullanılmasını
sağlamak, böylece ekonomik gelişmeyi kesintisiz sürdürmek amacıyla, Devlet
Planlama Teşkilatı yeniden örgütlenmeli; beş yıllık genel ve yıllık özel kalkınma
planları uygulanmalıdır.
Türkiye’nin sömürülmesinden başka etkisi olmayan neoliberal
politikalardan, ekonomideki “açık kapı” siyasetinden vazgeçilmeli, toplumun tüm
katmanları üretime yönlendirilmelidir.
Keşke Kemal Dervişlere değil de Pavrus’a değer verseydik, bu
halde olmazdık…