FUTBOLDA BAŞARI BEKLEMEK
Avrupa kupasında aldığımız başarısız sonuç Türk futbolunun
gerçek yerini göstermiş oldu. Nüfusu Türkiye'nin onda biri kadar olmayan
ülkeler final gurubuna kalırken Türkiye turnuvaya veda etmek mecburiyetinde
kaldı. Oynadığı futbolla da zaten final gurubuna kalmayı hiç hak etmemişti.
Bunun sorumlusu ne Fatih Terim'dir ne futbol federasyonudur;
sorumlu her duruma razı olan, başına doğru dürüst yönetici, belediye başkanı
seçemeyen, çocuğum nerede spor yapacak diye yetkililere sormayan, daracık
caddeler üzerine kurulmuş 20-30 katlı apartmanlarda oturup yanlış kentleşmeye
tepki vermeyen, televizyonlara çıkıp Türk sporunun gerçek problemlerini
tartışacağına atılan bir golde hakem hatası var mıydı, yok muydu diye lafı
uzatıp duran sözüm ona otoriteleri saatlerce dinleyen, her türlü amaçla dernek
kuran ama mahallesinde spor tesisi kurulsun diye herhangi bir çaba göstermeyen,
çocuğuna okul seçerken okulun spor yapma imkânlarını araştırmayan, okullarda,
üniversitelerde yeterli sayıda ve kalitede spor tesisi olsun istemeyen Türk
milletidir.
Kimse kusura bakmasın ama “At sahibine göre kişner”. Sadece
yöneticileri suçlamak doğru olmaz.
Türk halkı bilinçli bir şekilde sporun gelişmesini
istemediği iyi için Türkiye'de spor diğer ülkelerle kıyaslandığında sürekli
geriye gidiyor. Türkiye'nin birçok konuda olduğu gibi spor konusunda da
belirlenmiş, akılcı, geleceğe yönelik bir spor siyaset yok.
Her şehre bir “Arena” yapmakla spor gelişmez. Sporu
geliştirmek için bilimsel, uzun vadeli programlara ihtiyaç var.
İZLANDA ÖRENEĞİ
İzlanda bu planlamayı futbolda yapmış ve başarıyı yakalamış.
Gurubunda yenilgi almadan ikinci oldu ve finallerde oynamaya hak kazandı.
Türkiye Fatih Terimi tartışacağına İzlanda nasıl bu başarıyı elde etti onu
araştırsın. Fatih Terim de bu olumsuz ortamın meşhur ettiği bir teknik
direktör.
İzlanda'nın toplam nüfusu 320 civarında. Futbol
oynayabilecek erkeklerin sayısı ise Türkiye'deki büyük bir üniversitenin erkek
öğrenci nüfusunu geçmez. İklim ise açık hava sporlarına hiç elverişli değil.
Bunlara rağmen İzlanda futbolda başarılı çünkü 2000’li yıların başına İzlanda
Futbol Federasyonu önemli bir karar alıp futbolda bir reform projesi başlattı.
Bu projenin özü şu sözde gizli: “İyi oyuncu geliştirmek için
iyi antrenörlere ihtiyaç vardır, iyi antrenörleri geliştirebilmek için ise iyi
antrenörlük eğitimlerine”. Bu sloganla birlikte 2000 ile 2011 yılları arasında
geliştirilen antrenörlük eğitimlerine toplam 4000 insanın başvurması ülkenin
daha fazla futbolcu üretmesini sağladı.
Reform programının gereği olarak yeni tesisler yapılmaya
başlandı. İzlanda’da şu anda her havada kullanıma hazır 30 adet tam boyut saha
bulunuyor. Bunların sekizi üstü kapalı kalanı ise sentetik çim. Aynı şekilde
135 adet halı saha büyüklüğünde küçük sentetik saha bulunuyor. Okul
bahçelerinde kurulan bu sahaları eğer o saatlerde öğrenciler veya bir kulüp
kullanmıyorsa isteyen herkes kullanabiliyor.
Futbol oynama yaşındaki nerdeyse her bin kişiye bir adet
kapalı futbol sahası düşüyor. Tesis var, iyi antrenör var, yetenekli gençler
var; bu durumda başarı kaçınılmaz oldu.
TÜRKİYE’DE DURUM
Dönelim Türkiye'ye bakalım; ileriye doğru planlanmış bir
spor politikası yok, tesis yok, iyi antrenör yok, iyi spor yöneticisi yok.
Sadece yetenekli gençler var ama onlar da “Cafe”lerde, “Bistro”larda zaman
öldürüyor. Tuttuğu takım yenerse seviniyor, yenilirse üzülüyor. Bulabilirse,
futbol oynamak için zemini uygun olmayan halı sahada maç yapıyor.
İzlanda'yı örnek alsak sadece Kayseri'de 250 adet, dört mevsim, 24 saat gençlere hizmet verecek
sahamızın ve yüzlerce iyi yetişmiş futbol antrenörümüzün olması gerek. Var mı?
Yok.
Türkiye futbolda başarılı olması ancak Almanya, Hollanda,
Fransa gibi ülkelerde yaşayan Türk çocuklarının Türk Milli takımını seçmesi ile
mümkün görünüyor. Zaten Türkiye Süper Liginde oynayan futbolcuların büyük
çoğunluğu da ya yabancı ülkede yetişen Türk çocukları ya da yabancı ülkelerin
sporcuları...
Kentleşmeyi bilemedik, çocuklarımız, gençlerimiz nerede spor
yapacak, nerede oynayacak diye düşünmeden her tarafı beton yığınına
dönüştürdük.
Futbolu bilen iyi antrenörler, spor eğitmenleri
yetiştirmedik, parayı spora değil, sporcuya yatırdık; şimdi de başarı bekliyoruz.
Daha çok bekleriz.