BAŞKANLIK SİSTEMİ VE BÜYÜK İTİRAF
Başbakan Binali Yıldırım bir itirafta bulunmuş; başkanlık
sistemi gelmezse Türkiye bölünür demiş. Bu çok acı bir itiraftır. 14 yılın
sonunda Erdoğan’ın ve AKP iktidarının 14 yılın sonunda Türkiye’yi bölünme
aşamasına getirdiğinin itirafıdır.
Türkiye bu aşamaya geldiyse bunun suçu parlamenter siteme
değil, tek adam egemenliğine aittir. Yıllardır Türkiye’yi tek adam
yönetmektedir. Şimdi istenen de bu tek adamın yetkilerinin daha da artırılmasıdır.
Garip olan da şudur: Tek adam egemenliğini isteyenler daha dün milleti “milli
irade” mitinglerine davet ediyordu. Demek ki bunların millet egemenliğinden
kastettiği şey millet egemenliği değil, millete egemen olmakmış.
Başbakan bu tehditlerden vaz geçsin. Türkiye’yi bölmeye hiç
kimsenin gücü yetmez. Boşuna halkı korkutmaya kalkmasın.
KANDIRILAN BİR BAŞKAN
Unutmayalım ki, Erdoğan defalarca kandırıldığını itiraf
etti. Başkan olursa kim bilir daha kimlere kanacak ve Türkiye’yi daha kim bilir
ne badirelere sokacak.
Dünya tarihinde demokrasi yolu ile başa gelip diktatör olan
çok lider gördü. Bunlar için en iyi örnek Hitler’dir. Hitler’in hayatı diğer
diktatörlerin hayatına çok benzer. Hitler’in nasıl diktatör olduğu bilinirse,
başkanlık sisteminin neden istendiği de daha iyi anlaşılır.
Diktatör olmak isteyenlerin hayatı ile Hitler’in hayatındaki
benzerliklere dikkatinizi çekmek isterim.
HİTLER’İN HİKAYESİ
Hitler, Nasyonel Sosyalist işçi Partisi (Nazi) başkanlığına
geldikten sonra yaptığı bir konuşmadan dolayı halkı şiddet kullanmasını tahrik
ettiği için hapse mahkûm olmuş. Hapishanede imtiyazlı bir muamele görmüş. Ona
nehre bakan bir oda verilmiş. Misafirlerini odasında kabul edebiliyormuş.
Hitler iktidara gelir gelmez, ilk hedefi kadrolaşarak
devletin bütün kurumlarını etkisi altına almak olmuş. Yargıyı kontrol altına
alarak muhalifleri tutuklatmaya başlamış. Özel Halk Mahkemeleri kurmuş ve bu
mahkemelerden istediği kararları çıkartmış.
5 Mart tarihinde yapılmış olan seçimlerde devletin bütün
imkanlarını Nazi Partisi lehine kullanmış ve oyunu çok artırmış.
İktidarını diktatörlüğe dönüştürmek için iş adamlarına çok
baskı uygulamış. Krupp vasıtasıyla iş adamlarına “Ya siz bu parayı vereceksiniz
veya bu parayı biz sizden zorla alacağız” diye mesaj yollamış ve iş adamlarında
büyük miktarlarda maddi destek almış.
Hitler hem başbakan hem de devlet başkanı yetkilerinin
kendisinde olmasını çok istemiş. Devlet başkanı Hindenburg ölünce, yapılan bir
halk oylaması ile Hitler hem devlet başkanı hem de başbakan konumuna gelmiş.
Hitler de kamuoyunu etkilemek için basının çok büyük güce
sahip olduğunu biliyormuş. Bu nedenle kendisine yardım etmeye hazır iş
adamlarının desteğini alarak gazetelerin çoğuna hâkim olmuş. Kendisini
destekleyen gazetelerin tirajı hızla artmış ve günlük 30 milyona ulaşmış.
Sanat dünyasını da baskı altına almış. Büyük bestecilere
sansür uygulamış; orkestra şeflerinin işine son vermiş.
Hitler dini inançları kendi lehine kullanmış. Katolik
kiliselerine baskı uygulamış.
Protestanların kendi rejimini desteklemesini sağlamış. Hitler din ve
vicdan özgürlüğüne ve laikliğe karşıymış. Mezhep ayrılıklarından faydalanmış.
Kadın erkek eşitliliğine karşıymış. Ona göre kadının görevi evde oturup çocuk
yetiştirmekmiş.
DİKTATÖRLERİN SONU
Hitler diktatör olmuş ama sonu hiç iyi olmamış. Milyonlarca cana kasteden Hitler sonunda
kendi canına da kıyarak intihar etmiş.
Hitler’in bu hikayesini halkımız ve siyasetçilerimiz iyi
değerlendirmelidir. Başkanlık sitemi kaygan ve eğik bir düzlemdir. Türkiye bu
düzleme gelirse, devlet yönetimi en sonunda diktatörlüğe kadar gider.
Diktatör heveslileri de şunu hiç unutmasınlar ki, diktatörlerin
sonu hiç iyi olmamış. Çoğu halkın ayaklanması sonucu asılarak veya linç
edilerek öldürülmüş.