30 Mayıs 2018 Çarşamba

KÜRESEL SİSTEMİN TAŞERONLARI

Atatürk Bandırma vapuruna bindiğinde aklına İstiklal-i Tam ve hakimiyet-i milliye esasına dayanan yeni bir devlet kurma fikri vardı. İstiklal mücadelesi tam bağımsız Türkiye devletini kurmak için yapıldı.

Sınırlarınız bellidir, o sınırlar içinde bayrağınız en yüksek noktalarda dalgalanır, önümüze sandık koyarlar, siz de sizi yönetenleri seçersiniz ama bu sizi tam bağımsız yapmaz. Tam bağımsızlık olmayınca, sizin seçtikleriniz küresel sistemin taşeronu olur, başka da bir şey olmaz.

Atatürk tam bağımsızlığı şöyle açıklar:

“Tam bağımsızlık demek; siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam serbestlik demektir. Tam bağımsızlık, devletimizin başka bir devletin veya herhangi bir uluslararası kuruluşun kesin etkisi ya da vesayeti altında bulunmaması demektir. Bir diğer yönüyle Tam Bağımsızlık “yabancılar hiçbir ayrıcalık tanınmaması” demektir. Bütün bu alanlarda meclis, cumhurbaşkanı ve hükümetin, yargının bütün karar ve tercihlerinin, serbestçe ve Milli İrade’ye uygun olarak gerçekleştirilmesidir.”

TAM BAĞIMSIZLIKTAN UZAKLAŞTIK

1938’de Atatürk’ün vefatından bu yana Tam Bağımsızlık ilkesi darbeler aldı, yaralandı, yok oldu. Bağımsızlığımızı bir kenara atıp Batı Sistemi’ne bağlanmamız bugün karşılaştığımız sorunların ana sebebidir. 

Batı Sistemi’ne bağımlılıkta dönüm noktası  12 Temmuz 1947 tarihli Türkiye-ABD antlaşmasıdır. İnönü elini Amerika’ya verdi, Türkiye kolunu kurtaramadı. Ne varsa elimizden gitti.

Önce bağımsızlığımız gitti, arkasından babrikalar, işletmeler, şirketler, bankalar, sigortalar, ormanlar, dereler, topraklar yabancıların eline geçti.

Felaketin kökleri İnönü’ye kadar uzanıyor. Sonrasında ise Batı’nın etkisi artarak devam etti. Taşeronlar birbirini takip etti. En önemli ve etkin taşeron Özal’dı.

Bir Amerikan darbesi ile başa gelen Özal, dünyaya açılıyoruz adı altında Türkiye’yi küresel güçlerin insafına terk etti. Yabancı sermaye kontrolsüz bir şekilde Türkiye’ye aktı, geriye dönerken de yüksek kârlarla döndü. Yüksek faizle aşırı borçlanma onunla başladı. Cumhuriyet’in birikimlerini özelleştirme adı altında yurt dışına pazarladı. Bugünkü borca batmış ekonominin ilk mimarı Özal’dır.

1995 Gümrük Birliği Antlaşması ile kapılarımız sonuna kadar yabancı mallara açıldı. Türkiye ithal mal cenneti oldu. Dış ticaret ve cari işlem açığı sürekli hale geldi. Çiller hükümeti de bunu halkımıza bir zafer gibi sundu ve kutladı.

Amerika,1999 yılında kurulan Ecevit-Bahçeli-Yılmaz hükümetini Kemal Derviş’in yardımı ile taşerona dönüştürdü. Neo-liberal ekonomi adı altında yürütülen programlarla ülke küresel güçlere teslim oldu. 2002 yılında bir Amerikan projesi olarak kurulan Erdoğan hükümetleri de Kemal Derviş ekonomisini uygulamaya devam etti.

BATI’YA BAĞLANMANIN SONUCU: DEPREM

Bütün bunların sonucunda gelinen durum Erdoğan’ın deyimi ile tam bir ekonomik deprem.

Küresel güçler fabrikalarımızı, tarlalarımızı, işletmelerimizi, bankalarımızı aldıkları yetmiyormuş gibi vatanımıza da göz koydular. Amerika ve İsrail PKK oldu, FETÖ oldu, IŞİD oldu üstümüze saldırdı. Etnik ayırımcılığı silah olarak kullandı. Kurmak istedikleri ikinci İsrail devleti için bizim Güneydoğu’muza el koymaya kalktı.

Erdoğan, Gül, FETÖ üçlüsü beraber hükümet kurup, Amerika’nın bu projesine taşeron oldu. Bu taşeronlar TSK’nin değerli komutanlarını, vatansever aydınları hapislere attılar. Türk ordusunu tasfiye etmeye çalıştılar. PKK ile açılım yapmaya, Apo ile birlikte Türk milletine anayasa yapmaya kalktılar. Bu açılımın amacı, önce demokratik özerklik, daha sonra Kürdistan adı altında kurulacak ikinci İsrail devletine giden yolu açmaktı ama başaramadılar.

ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ

Türkiye Amerikan’ın taşeronları yüzünden 1915 yılına geri döndü. Ekonomi borç batağında; Amerikan silahlarının namluları Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’ta Türkiye’ye yönelmiş durumda. PKK/YPG’yi sürekli silahlandırıyor, her türlü lojistik desteği veriyor. Ve biz bu Amerika’ya karşı vatan savaşı veriyoruz.

24 Haziran’da yapılacak seçime büyük zorluklar içinde giriyoruz. Bu zorluklar ancak Atatürk devrimlerinin rotasına girilerek aşılabilir. Öncelikle siyasi, askeri, mali, iktisadi bağımsızlık yeniden sağlanmalıdır. Temel ilke tam bağımsızlık olmalıdır.

BAĞIMLI LİDERLERLE TAM BAĞIMSIZLIK OLMAZ

Bu sorunlar Amerika’ya göbekten bağlı parti ve liderlerle aşılamaz.

Dindarlığı ön plana çıkarıp sonra da uzun yıllar Amerikan projelerine eşbaşkanlık yapanlar ve Müslümanları katleden Amerikan askerlerine sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua edenler, Cumhuriyet ve Atatürk ile hesaplaşma içinde olanlar, Türk milletinin maddi birikimlerini yabancılara kaptıranlar tam bağımsızlığı sağlayamaz.

Atatürkçü geçinip sonra da Atatürk’ün vatan kıldığı bu toprakları bölmek için Amerika’nın hazırladığı projelere hizmet arzusu içinde yerel özerklikten söz edenler, etnik kimliklere eşitlik isteyenler, ana dilde eğitimi savunanlar, açılım sürecine yeniden dönmek isteyenler, PKK’yı meclise sokmaya çalışanlar, Kemal Derviş ekonomisini savunanlar tam bağımsızlığımızı sağlayamaz.

Milliyetçi söylemlere sığınıp da sonra Türk milletinin savunmasını NATO’ya emanet edeceklerini programlarına yazanlar, Türk milletinin baş düşmanı Amerika ve diğer emperyalist güçlerle ilgili tek bir söz etmeyenler, Batı ittifakından yanayız diyenler, yeterli oy alırsa HDP’nin meclise girmesinde sakınca yok diyenler, Demirtaş’a özgürlük isteyenler tam bağımsızlığımızı sağlayamaz.

Amerika’nın taşeronlarından bu ülkeye fayda değil hep zarar geldi. Türk milleti bu gerçeği göz önünde tutmalı ve Amerikan projelerine cepheden karşı koyan partiye ve onun liderine oy vermelidir ve verecektir de. Amerika’nın iktidar belirleme yeteneği ve gücü artık kalmamıştır. Tam bağımsız Türkiye günleri başlamaktadır.

26 Mayıs 2018 Cumartesi


YENİ BOP EŞ BAŞKANI: KILIÇDAROĞLU

CHP seçim Bildirgesi’ni Kılıçdaroğlu’nun konuşması ile açıkladı. Bu bildirge ile CHP kendisini muhalefete mahkûm etti.

Bu bildirge, eminim en çok Sayın Erdoğan’ı sevindirmiştir. Erdoğan ve AKP, yıllardır ülkeyi çok kötü yönetiyor ama iktidarlarını sürdürebiliyor. Sebebi CHP’nin yanlışlıkları ve milletin eğilimlerini dikkate almadan yürüttükleri politikalardır.

Haziran seçimleri sonucu oyu azalan Erdoğan, açılımdan ve BOP eş başkanlığından vazgeçti. TSK ve emniyet güçlerimiz PKK’ya karşı çok ciddi bir mücadele başlattı. BOP eş başkanlığı boşalmış oldu. Anlaşılan o ki, Sayın Kılıçdaroğlu bu boşluğu doldurmak istiyor ve bildirge ile bazı yerler mesaj gönderiyor.

CHP’NİN TERÖRE BAKIŞI HDP İLE AYNI!

Terör sorununa bakış açısının HDP/PKK ile bir farkı yok.

Bu bildiriyi PKK yazsaydı o da “Yerel Yönetim Özerklik Şartını” uygulamaya sokacağız derdi.

Bu bildiriyi PKK yazsaydı, anadilde eğitimi başlatacağız derdi.

Bu bildiriyi PKK yazsaydı, “Kürt sorununu” eşit yurttaşlık temelinde çözeceğiz derdi.

Bu üç hususu yan yana getirin, ortaya federasyon çıkar. Federasyondan sonra ne olacağı da belli!

“EŞİT YURTTAŞLIK”

Geçenlerde HDP’nin ihanet kokan kongresi Ankara’da yapıldı. Orada bir pankart vardı. Pankartın bir yanında Apo’nun fotoğrafı, diğer yanda ise şu ibare vardı:

“Eşit yurttaşlık, Ortak Vatan”

Bu bildirge ile HDP ve CHP ayı potaya girmiş oldu.

Anayasamızın 1. Maddesi’nde zaten eşitlik ilkesi var; istenen nedir?

“Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz…”

Anayasamızda bu madde varken CHP ve HDP nasıl bir eşit yurttaşlık istiyor? Cevabı basit: burada istenen fertlerin eşitliği değil, etnik toplulukların eşitliği.

Doğu ve Güneydoğu’da bir Kürt devleti, geri kalan kısımda da Türk devleti olacak; Türkiye devleti de bu iki devletten oluşan federatif bir yapıya dönüşecek. Böylece “Kürt Sorunu” çözülecek!

KÜRT SORUNU YOK VATAN SORUNU VAR

Siyasi bir hedef olmadan terör olmaz. PKK terörünün hedefi, adına Kürdistan denilen ikinci İsrail devletinin kurulmasıdır. Amerika ve İsrail, bu amaçla Batı Asya’da PKK ve diğer terör örgütlerini kullanıyor.  Etnik ayrıştırmalar bunun için yapılıyor.

Amerika bizden Güneydoğumuzu istiyor. PKK bunun için var. 40 bin insan bunun için öldü.

Kılçdaroğlu’na göre bu terörün çözümü mecliste imiş. Yani TBMM öyle bir kanun çıkaracak, öyle bir düzenleme yapacak ki terör filan kalmayacak.

Kılıçdaroğlu ve onun gibi düşünenler şunu bilmeli: Bir devlet veya bir örgüt, vatan toprağımızı bizden koparmak için bombalarla, silahlarla saldırıyorsa, çözüm yeri meclis değil, cephededir. Biz bu toprakları silahla vatan kıldık, korumak için de silah kullanırız.

YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI

CHP “eşit yurttaşlık”, AKP ise “eşit vatandaşlık” diyor. Yok aslında birbirlerinden farkları. Birisi kendisine “dindar”, diyor, diğeri de “Atatürkçü” diyor.

Elbette eşitlik gerek ama “eşit yurttaşlık” değil, etnik toplulukların eşitliği değil; tek tek fertlerin eşitliği ki o da zaten anayasamızda garanti altına alınmış durumda.

23 Mayıs 2018 Çarşamba


AMERİKAN GEMİSİ VEYA BANDIRMA VAPURU


İngiltere, Fransa, İtalya ve Çarlık Rusya bir olup Osmanlı’yı mağlup etmiş ve Mondros Mütarekesi’ni imzalamak mecburiyetinde bırakmış. İstanbul, İzmir, Adana, Antep, Urfa işgal altında. İstanbul’daki bazı insanlar çareyi İngiliz himayesinde veya Amerikan mandasında arıyor. Yani düşmanın şerrinden düşmana sığınmayı çare görüyor. Bir bakıma Amerikan veya İngiliz gemisine binip selamete doğru yol alacağını sanıyor.


Mustafa Kemal ise farklı düşünüyor. Çareyi düşmana sığınmakta değil, düşmana karşı savaşmakta buluyor ve bir avuç vatansever kahraman ile birlikte Bandırma vapuruna binip Anadolu’ya geçiyor.


AMERİKAN GEMİSİNDE FORSA OLMAK!


Bir tarafta Amerikan gemisine forsa olup ellerine kürek almak isteyenler, diğer yanda Bandırma vapuruna binen, tam bağımsızlık için parmakları tetikte olanlar.


Bütün bunlar Muharrem İnce’nin Osmaniye’deki konuşmasını okuyunca aklıma geldi. Haber şöyle:


“Muharrem İnce, seçim mitingleri kapsamında Osmaniye'de konuştu. Gündemdeki konuları değerlendiren İnce, bir kez daha Amerika ile müttefikliğe devam edeceklerini söyledi. Daha önce yönümüz 'kesinlikle batı olacak' diyen İnce, hedefinin Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne sokmak olduğunu açıkladı.”


Sayın Muharrem İnce böyle düşünüyor ama Amerika bizim kuyumuzu kazmakla meşgul. Dostluk yok, düşmanlık çok.


İster NATO deyin, ister Batı deyin isterseniz Amerika deyin fark etmez, bize saldıran, vatanımızı bölmek isteyen, bizi sömüren gücün adını vermiş olursunuz. Dosttu değil, düşmanı anmış olursunuz.


AMERİKA DÜŞMAN


Şu tespitlere katılmamak mümkün mü?


“ABD yönetimi, Bölücü Terör Örgütünü ve yasal kollarını desteklemeye, eğitmeye, silahla donatmaya devam ediyor. Geçen yıllarda ABD bütçesinde 10 bin PKK ve IŞİD elemanı maaşa bağlayan tahsisat konuyordu. Önümüzdeki yıl 65 ine çıkartıldı. CIA şefleri Selahattin Demirtaş’ı “Kürt Mandelası” yapacaklarını ilan ettiler.


ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, 19 Mart-29 Mart 2018 tarihleri arasında Doğu Akdeniz’de Türkiyemizi hedef alan askerî tatbikat yaptılar.


İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs başbakanları, 8 Mayıs 2018 günü Güney Kıbrıs’ta buluştular ve Doğu Akdeniz doğalgazına elkoyma yollarını görüştüler. Hedeflerinde Mavi Vatanımız var. Deniz kaynaklarımızı tehdit ediyorlar.


ABD, Ermenistan’da bir Turuncu Darbe tezgâhlayarak Nikol Paşinyan’ı iktidar koltuğuna oturttu. Türkiye, Kafkaslar’dan da baskı altına alınıyor.”


Buna 15 Temmuz gecesi FETÖ’yu kullanarak uygulamaya çalıştıkları Tükiye’yi işgal girişiminide eklemek gerek.


İşte NATO bu, Amerika bu, Batı bu! İnce’nin vazgeçilmezi bunlar.


Sayın İnce’nin Batı ve Amerika tercihi, mütareke dönemindeki Amerikan mandasını isteyenlerin tercihine benziyor.


Bizim İnce’ye tavsiyemiz şu: Sayın Muharrem İnce, Amerikan gemisinde forsa olmak size yakışmaz. Türkiye Cumhuriyeti, tam bağımsızlık ilkesini gerçekleştirmek için Bandırma vapuruna binen kahramanlarca kuruldu. Siz de Amerikan gemisini bırakın ve gelin Bandırma vapuruna binin. Düşmana sığınarak düşman yenilmez.


YA DİĞERLERİ?


İnce ve CHP bu da ya diğer aday ve partiler nasıl?


Erdoğan zaten Amerikan gemisine binip, ktidara geldi. Şimdi de insem mi, inmesem mi diye çırpınıp duruyor.


İyi Parti, programında NATO ve AB’ne devam diyor. Savunmamızı NATO’ya emanet edecekmişiz. Anlaşılan Akşener de Bandırma Vapuru yerine Amerikan gemisine binmeyi terch etmiş. Zaten ağzından Amerika aleyhine bir söz çıktığını da görmedim, duymadım...


Bandırma vapurunda Vatan Partisi var. “Bugün Amerika’ya kafa tutabilecek başka bir parti yok” dedi ve Vatan partisi’ne destek kararı aldı. Şimdi artık Bandırma vapurunda hem Vatan Partisi hem de HEPAR var.


Bandırma vapuru yolcuları ile birlikte Tam Bağımsızlık limanına doğru yola çıkmıştır; limana varması da yakındır.



20 Mayıs 2018 Pazar


VATAN PARTİSİ SEÇİM BİLDİRGESİNİ AÇIKLADI

Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Dr. Doğu Perinçek partisinin seçim bildirgesini basın toplantısında açıkladı. Bildirgeyi şöyle özetleyebiliriz:

ÇÖZÜM YOLLARI
Planlı ve karma ekonomi ile toplum zenginleştirilecek. Borç dilenenlerin yönetimine son verilecek, Perinçek önderliğinde üreticilerin hükümeti kurulacak. Sadak dağıtımına son verilecek, herkese iş sağlanacak;
Hortumlanan kaynaklar milletin kaynağına dönüştürülecek. Küçük ve orta sanayi desteklenecek.
Özelleştirmeye son verilecek, kritik sektörler kamulaştırılacak. Üretici gümrüklerle korunacak. Merkez bankası güçlendirilecek.
Devlet işletmelerinde Türk Lirası ve tabancı ülkelerle milli paralarla ticaret yapılacak; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası kapatılacak, emtia borsaları güçlendirilecek; Kredi kartı borçları ertelenecek;
Yazılım ve bilişimde atılım yapılacak. Yenilebilir enerjiye önem verilecek.
Mavi Vatan için deniz bakanlığı kurulacak;
Taşeron uygulamasına son verilecek; Çağdaş yaşamı destekleyecek kadar asgari ücret verilecek; İş güvenliği ve sendika özgürlüğü sağlanacak. Emeklilere intibak yasası çıkarılacak.
Herkese parasız ve nitelikli sağlık hizmeti verilecek. Engellilerimiz ve yaşlılarımız güvence içinde olacak.

BÖLÜCÜ TERÖRE SON

Güçlü Ordu ve Güçlü Güvenlik, Güçlü Türkiye’nin anahtarıdır.
AKP iktidarı tarafından kapatılan Harp Okullarımızı ve askerî okullarımızı, Ordumuzun geleneksel örgütlenme ve anlayışına göre yeniden açılacak.
Türkiye’deki bütün ABD üsleri, ABD’ye kapatılacak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denetimi altına alınacaktır.
Kandil’e beyaz bayrak çektirilecek.
Bakanlar Kurulu kararıyla ve Adalet Bakanı’nın istemiyle HDP’nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na talepte bulunulacak.
Kürt yurttaşlarımızı milletimizin ve vatanımızın birliği için seferber edilecek. Türk de biziz Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz.
Yurdumuzun ekonomik açıdan geri bölgelerine devlet yatırımı yaparak ülke çapında dengeyi ve bütünlüğü sağlayacağız.

EĞİTİM VE BİLİM
Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir. Devlet ve toplum hayatı, din kurallarına göre düzenlenemez. Vicdan ve ibadet özgürlüğü, gönül rahatlığı içinde yaşamanın koşuludur.
Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitim, kültür ve spor hizmeti sağlanacaktır.
Millî Hükümet, Cumhuriyet’in devrimci felsefesi kılavuzluğunda, bağımsız, toplumcu, demokratik, laik, bilimsel ve halkçı ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren, tek bir eğitim sistemi uygulayacaktır.
Zorunlu temel eğitim altı yaşında ana sınıfında başlatılacak, kesintisiz 13 yıl olacaktır.
Spor ve düzenli bedensel faaliyet, her yurttaş için yaşamın vaz geçilmez parçasıdır. Beden eğitimi programı, bu anlayışa göre oluşturulacaktır.
Cumhuriyet Devrimi Kanunları’na göre yasadışı olan tarikatlara ve vakıflara ait okullar ve yurtlar ile bütün özel okullar ve özel eğitim kurumları kamulaştırılarak.
Millî plana göre, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmanın ihtiyaçlarına cevap veren meslek eğitimi geliştirilecektir.
Üniversitelerimizi, bilimsel araştırma ve bilim eğitimi yanında, halka sundukları hizmetlerle, Milletin geleceğinin kurulmasına katkıda bulunan Cumhuriyet kurumları olarak yeniden düzenleyeceğiz.
Üniversitelerimizde, Atatürk Devrimini tamamlama amacının gereği olarak, idarî, malî özerklik ve bilimsel özgürlük hayata geçirilecek ve iç işleyiş demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır.
Bilimsel çalışmanın özgürleştirilmesi ve araştırmanın özendirilmesiyle yurtdışına beyin göçünü durduracağız ve dışardan yurdumuza beyin göçünün koşullarını yaratacağız.
Yazılı, sözlü ve görsel basını, yabancı ve yerli tekellere bağımlılıktan kurtaracak ve özgürleştireceğiz. Basında yabancı sermaye yasaklanacaktır.

TÜRKÇEMİZ VE MİLLİ KÜLTÜR

Millî Hükümet, bütün yurttaşlarımızın güzel Türkçemizi iyi bilmesini sağlamak için seferberlik yürütecektir. Anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dili Türkçe olacaktır. Yabancı diller, yetkin ölçülerde öğretilecektir.
Türkiye’de kurulan bütün şirketler, basın kuruluşları, dernekler ve diğer kurumlar, Türkçe isim, unvan ve marka kullanacaktır.
ABD güdümlü cemaatçiliğin ve bölücülüğün iç çatışma olanaklarını ortadan kaldırmak, millî birliği sağlamlaştırmak, çağdaş bir ekonominin insan gücünü yaratmak ve yurttaşlarımızın yeteneklerini geliştirmek amacıyla bütün toplumu kucaklayan bir Aydınlanma Seferberliği yürüteceğiz.
Vatan Partisi, insanı vatanına, topluma, üretime ve kendisine yabancılaştıran emperyalist kültüre karşı sürekli mücadele yürütecektir.

BATI ASYA’DA BİRLİK AVRASYA’DA GÜVENLİK VE ZENGİNLİK

Savaşı önleyecek hükümet kurulacak. ABD-İsrail koridoruna geçit verilmeyecek.
Bölgedeki bölücü ve yobaz terör örgütlerini etkisiz kılmak, iki kardeş ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamak ve barış için, Suriye hükümetiyle her alanda Ortak Eylem içinde olunacak.
Filistin’in toprak bütünlüğü ve bağımsızlık için verdiği mücadele, Türkiye’nin de mücadelesidir.
Vatan Partisi, Batı Asya Birliği’ni adım adım inşa etmeye devam edecek ve Türkiye’nin başı dik yaşama planını hayata geçirecek. Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya, bizin enerji güvenliğimizi sağlayan ülkelerdir. Onlarla Vatan partisi olarak her alanda işbirliğini geliştirilecek.
Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olunacak.

Ve bütün bunları yapmak için Atatürk gibi olunacak ve Atatürk gibi yapılacak.

19 Mayıs 2018 Cumartesi


NASIL ATATÜRKÇÜ OLUNUR

Öncelikle Türk milletinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum.
Bu bayramın ruhunu göz önüne alarak, Atatürk’ün farklı zamanlarda söylediği sözlerden yararlanıp gerçek Atatürkçülüğün nasıl olunacağını anlatmağa çalışayım:

ATATÜRKÇÜ ÖNCE VATANINI SAVUNUR

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”, çünkü; vatan olmazsa bağımsızlık olmaz, vatan olmazsa özgürlük olmaz, vatan olmazsa millet egemenliği olmaz, vatan olmazsa adalet olmaz, vatan olmazsa demokrasi olmaz, vatan olmazsa hukuk olmaz; özetle vatan olmazsa cumhuriyet olmaz.

MİLLİ EGEMENLİĞE İNANIR VE ONUN İÇİN MÜCADELE EDER

“Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri millî hâkimiyettir. Milletin kayıtsız ve şartsız hâkimiyetidir. “
«Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir»
“Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez.”
«Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.»

TAM BAĞIMSIZLIKTAN YANADIR

“Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla kaimdir. Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu sebeple millî istiklâl bence bir hayat meselesidir.”
“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz.”

EMPERYALİZME KARŞIDIR, MAZLUM MİLLETLERİN YANINDADIR

«Türkiye azim ve mühim bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir...»
«... biz Batı emperyalizmine karşı yalnız ve kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla iktifa etmiyoruz; aynı zamanda Batı emperyalistlerinin, güçleri ve bilinen vasıtalarıyla Türk milletini emperyalizme vasıta olarak kullanmak istemelerine de engel oluyoruz. Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimiz inanıyoruz...”
“... müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır” “Bütün mazlum milletler, zalimleri bir gün mahv ve nabût edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir halet-i İçtimaiyeye kavuşacaktır

MİLLİ BİRLİĞİ SAVUNUR

Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri, propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar birkaç düşman aleti, mürteci, beyinsizden başka hiçbir millet ferdi üzerinde elemden başka bir tesir hasıl etmemiştir.” 

DEVLETÇİ OLUR, MİLLİ EKONOMİYİ SAVUNUR

«… Efendiler, bu devlet, bu millet ekonomik egemenliğini sağlarsa, o kadar güçlü bir temel üzerine yerleşmiş ve gelişmeye başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden oynatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın bir türlü rıza göstermediği de budur.” “…Memleketin temel sanayisinin kurulması bitmedikçe, her bakımdan, yürek istirahati duymamıza imkân yoktur.”
“Dünyada iki mühim iktisadi ekol tatbik edilmektedir. Büyük harbin sonunda komünizm tatbik edildi. Fakat halka vadedilen şeyler aynen temin edilemedi. Ruslar bazı prensiplerden geri döndüler. Bir devrime teşebbüs edip sonradan dönmektense ağır ağır ilerlemek en doğru yoldur. İkinci ekol liberalizmdir. Bu da eskimiştir. Bizim tatbik ettiğimiz ekol devletçiliktir.”

DEVRİMCİ OLUR

«…millet zikrettiğim tahavvül ve inkılâpların tabii ve zaruri bir hakikat olarak, umumi idarenin ve bütün kanunların, ancak dünya ihtiyaçlarından ilham almasını; ve ihtiyaçların gelişme ve değişmeleriyle aralıksız gelişip değişmesini kabul eden, ‘dünyevi bir idare’ anlayışını ‘hayati’ saymıştır.
“…tekamülün gayesi insanları birbirine benzetmektir. İnsanlar arasında sınıf, derece, ahlak, elbise, dil, ölçü farkı gitgide azalmaktadır. Birliğe yürüyüş sulhe doğru da yürüyüş demektir”.

MİLLLİYETÇİ OLUR, MİLLİ SİYASETLERE İNANIR

“Bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.”
“… milletimizin kuvvetli, mes’ut, müstekâr yaşaması için, devletin tamamiyle milli bir siyaset takip etmesi ve bu siyasetin iç teşkilatımıza tamamiyle uygun olması ve ona dayanması lazımdır. ‘Milli siyaset’ dediğim zaman, kastettiğim mana şudur: milli sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi kuvvetlerimize dayanarak varlığımızı koruyup, memleketin dahili saadetine ve imarına çalışmak.”

HALKÇI OLUR

“Halkçılık sosyal düzenini emeğine hukuken dayandırmak isteyen bir siyasettir. Biz bu hakkımızı saklı bulundurmak, istikbalimizi emin bulundurmak için heyet-i umumiyemizce, heyeti-i milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyet-i milliyece mücadeleyi caiz gören bir siyaseti izleyen insanlarız.”

“Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin, gücün, egemenliğin yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Şüphe yok ki bu dünyanın en geçerli anlayışıdır.”

DAHASI VAR

Bunlara ek olarak iyi bir Atatürkçü bilimin aydınlığına inanır; batılılaşmayı değil, çağdaşlaşmayı hedef alır; milletine güvenir ve onun için çalışmayı ülkü edinir; mücadelenin örgütlü olması gereğini bilir.

17 Mayıs 2018 Perşembe


ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUZ

Amerika başta Türkiye olmak üzere Batı Asya ülkelerine saldırıyor ve yeni saldırıların hazırlığını yapıyor.

Amerika’nın esas hedefi Türkiye; bölüp parçalamak ve Kürdistan isimli ikinci İsrail devletine toprak almak istiyor. Açık ve net yazalım: Vatan bütünlüğü tehdit altında.

Mevcut iktidarın ve Erdoğan’ın yanlış uygulamaları tehdidi büyüttü, Perinçek hariç, diğer cumhurbaşkanı adayları ise Amerika projelerine hayır diyecek halde değiller.

DÜŞMAN AMERİKA!

Amerika’nın Türkiye’yi bölmek için yaptığı hazırlıklar Vatan Partisi’nin Seçim Bildirgesi’nde açıkça yazılıyor:

“ABD yönetimi, Bölücü Terör Örgütünü ve yasal kollarını desteklemeye, eğitmeye, silahla donatmaya devam ediyor. Geçen yıllarda ABD bütçesinde 10 bin PKK ve IŞİD elemanı maaşa bağlayan tahsisat konuyordu. Önümüzdeki yıl 65 ine çıkartıldı. CIA şefleri Selahattin Demirtaş’ı “Kürt Mandelası” yapacaklarını ilan ettiler.

ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, 19 Mart-29 Mart 2018 tarihleri arasında Doğu Akdeniz’de Türkiyemizi hedef alan askerî tatbikat yaptılar.
İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs başbakanları, 8 Mayıs 2018 günü Güney Kıbrıs’ta buluştular ve Doğu Akdeniz doğalgazına elkoyma yollarını görüştüler. Hedeflerinde Mavi Vatanımız var. Deniz kaynaklarımızı tehdit ediyorlar.

ABD, Ermenistan’da bir Turuncu Darbe tezgâhlayarak Nikol Paşinyan’ı iktidar koltuğuna oturttu. Türkiye, Kafkaslar’dan da baskı altına alınıyor.

ABD, İran ile Nükleer Anlaşma’dan çekildiğini açıkladı. Trump, İran’a karşı silahlı uygulamalarda bulunacağını belirtti. Tehdit, yalnız İran’a değildir. Türkiye de hedef tahtasında.

ABD’nin Türkiye’ye yönelik kargaşalık planları açık açık konuşuluyor.

Tayyip Erdoğan yönetimi çıkmazdadır.

Sözde “Millet İttifakı” ise, ABD’nin kaos planı içindedir.

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçimlerine bu ortamda gidiyoruz.”

MUHALEFETİN ADAYLARI

Amerika’nın başını çektiği Batı İttifakı Türkiye’yi bölmek ve sömürmek için bu denli saldırırken ve saldırının şiddetini artıracağına dair kanıtlar ortada iken Sayın İnce bir televizyon kanalında sorulan sorulara şöyle cevaplar veriyor:

“ Soru: Kürt bir başkan yardımcısı yapacak mısınız?
Cevap: Elbette yapacağım. Kürt Başkan yardımcım da olacak, muhafazakâr yardımcım da
Soru: Kürt sorunu bu ülkenin en büyük sorunu. Açılım politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Açılım gibi çağdaş çözümleri, Türkiye'nin en gerici partisi olan AKP yapmaya kalktı ve elbette olmadı. Böyle çağdaş ve cesur adımları biz atabiliriz.
Soru: Eğitim sisteminizde herhangi bir ideolojiye yer olacak mı?
Cevap: Hayır
Soru: Kürtlerin anadilde eğitim talepleri var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Bu konuda elbette bir fikrim var fakat burada bunu açıklamayı doğru bulmuyorum. Bu meseleyi pedagoglar ele almalı ve kamuoyu önünde tartışılarak çözülmeli.”

YENİ BOP EŞ BAŞKANI, YENİDEN AÇILIM

Bu ifadelerden anlaşılacağına göre İnce cumhurbaşkanı olursa Demirtaş ve Karamollaoğlu başkan yardımcıları olacak. Birlikte “Kürt sorunu”nu açılım yaparak çözecekler.

Nasıl bir açılım yapacaklar da Amerika silahlandırdığı ve eğittiği PKK/YPG’yi üstümüze salmaktan vaz geçecek. Bunlara verdiği binlerce ton askeri malzemeyi geri alacak.

Amerika, adı Kürdistan, başkenti de Diyarbakır olan ikinci İsrail devletini kurmayı kafaya koymuş. Bunu gerçekleştirmek için askerlerini ve silahlı örgütleri kullanıyor. Bu tabloya “Kürt “sorunu” demek en azından gaflettir. İnce’yi birlerinin uyarması gerekir.

Sayın Akşener ve Sayın Karamollaoğlu da Demirtaş’a özgürlük istemiş. Aynı isteği CIA ajanı Henry Barkey de dile getirmiş. Amerikalının bunu istemesi normal de bizimkilere ne oluyor? Bu adamın neye ve kime hizmet ettiği gün gibi ortada iken bu isteğin arkasında ne var? Amerika’ya selam mı var? Yeni BOP eş başkanı adayları çoğaldı galiba!

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’nin içinden geçtiği bu zor dönemde tek tutarlı ve gerçekçi lider Sayın Perinçek. Umarız halkımız bu gerçek doğrultusunda oy kullanır.


15 Mayıs 2018 Salı


ERDOĞAN YÖNETEMİYOR

Uyguladığı ekonomik programla ülkeyi borç batağına sokup devleti iflas noktasına taşıyan Erdoğan ve AKP iktidarı dış politikada da yanlışlıklar ve yetersizlikler içinde çırpınıp duruyor. Uyguladığı dış politikalar Türk milletinin haklarını korumaktan çok uzak. Ayrıca ülkenin ve bölgenin istikrara kavuşması için atılması gerekli adımları atamıyor veya atmıyor.  

İki önemli konu var: Birincisi, Kıbrıs’ı ve Doğu Akdeniz’i bizden koparmak için yoğun çabalar devam ediyor. İkincisi, İsrail ve Amerika’nın başını çektiği pis ve katliamcı güçler Batı Asya’yı kana bulamaya devam ediyor.

KIBRIS VATANDIR

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Türkiye'nin adadaki garantörlüğünü sona erdiren Guterres Belgesini kabul ettiğini açıkladı, bizim hükümetten ses seda yok. Eskiler “sükût ikrardan gelir” derler. Anlaşılan Akıncı ile Erdoğan Kıbrıs’taki Türk egemenliğini sonlandırma konusunda Akıncı ile aynı fikirde.

İktidar Kıbrıs’taki hak ve çıkarlarımızı savunmaya mecburdur. KKTC’nin diğer ülkelerce tanınması için her türlü diplomatik faaliyete hızla başlanmalıdır. Unutmayalım ki, Kıbrıs, Kıbrıslı Türkler kadar hatta daha fazla Türkiye’nin geleceğini belirleyecektir.

Türk milletini hak ve çıkarları Mehmet Ali Talat, Mustafa Akıncı, Özdil Nami gibi kime ve neye hizmet ettiği bilinmeyen insanların eline bırakılmaz.

DOĞU AKDENİZ DE VATANDIR

Vatan sadece toprak değildir. Denizler de vatandır, mavi vatandır. Nasıl vatan toprağından bir taş verilemezse, mavi vatandan da bir avuç su verilemez.

Mavi vatanımız da tehdit altında ve iktidar bu konuda da yeterli adımları atmaktan çok uzak.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun yakın bir geçmişte 3’lü liderler zirvesi çerçevesinde Güney Kıbrıs’ta bir araya geldi. Doğu Akdeniz’in petrol ve doğal gaz rezervlerini nasıl paylaşacaklarını konuştular.

Vatan bizim ama petrol ve doğal gaz onların olacak. Bu asla kabul edilecek bir durum değil. İktidar en kısa zamanda Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgemizi (MEB) ilan etmeli ve onu gerekirse askeri tedbirlerle korumalıdır. Bundan sonraki aşama ise Türkiye ve KKTC’nin ortak bir MEB ilan etmesi olmalıdır.

FİLİSTİN’DE KATLİAM VAR

İsrail Amerika’nın da desteği ile vatanlarını savunmaya çalışan Filistin halkını çocuk, yaşlı, erkek, kadın demeden katlediyor. Son iki günde 50’nin üzerinde ölüm ve binlerce yaralı var. Bu alçaklığa dur diyecek güç, başta Türkiye olmak üzere bölge devletleri ve halklarıdır.

Bu konuda Sayın İlker Yücel’in Aydınlık gazetesindeki baş yazısını hatırlamak lazım:

“1980Temmuz’u. Yaser Arafat kendisini sıkıştırmaya çalışan Spiegel muhabirine “Bu görüşme bittikten sonra nereye gideceksiniz?” diye sorar. Muhabir “evime” der. Arafat’ın cevabı vicdanı olan herkesi sarsacak etkidedir: “Benim evim yok. Vatanımı çaldılar. İşte Filistin faciası budur!”

Filistinliler evlerinden kovulduğunda Suriye devleti kucak açar. Milyonlarca Filistinli Suriye’nin ekmeğini yer, suyunu içer. Yaşam kampları kurulur. Yoksul Suriye halkı imkanlarını Filistinlilerle paylaşır. Sağlık hizmeti verilir. Şam, Lazkiye ve Halep üniversitelerini ziyaret ettiğimizde Filistinli gençlerin “Suriye olmasaydı yaşama tutunamazdık” cümlesini duymuştuk. Filistinli aydınlar, sanatçılar, yazarlar Suriye’nin olanaklarıyla dünyaya seslenir.

İsrail bir orduyla değil bir halkla savaşıyor. Filistin halkıyla. Ve o mazlum halkın sığınağı Suriye devleti, 1948’den bu yana İsrail’in saldırısına uğruyor.

Kudüs’te İsrail’in Filistinlileri katlettiği ve yerinden ettiği saatlerde Tayyip Erdoğan da Beşar Esad’ı “yerinde kalmasını istemiyorum” diyerek hedef aldı. AKP hükümeti ABD ve İsrail’in Suriye’yi bölme planının parçası oldu ve Filistin davasını zayıflattı. Ya Esad’ı hedef alma çizgisiyle İsrail’in yanında durmaya devam edecek ya da tarihi bir adım atarak Suriye merkezi hükümetiyle siyasi ilişkileri başlatacak. Kudüs hamlesine verilecek en etkili cevap budur.”

ÇARE VATAN PARTİSİ VE LİDERİNDE

Görülüyor ki, bu iktidar ülkeyi iyi yönetemiyor ve mutlaka gitmesi gerek. Maalesef Cumhur İttifakı adı altında birleşen partilerin başkanları ise, sürekli Demirtaş’ın sazını çalıyor. Uğraştıkları en önemli konu Demirtaş’ı hapisten çıkarmak. Bu kafadaki bir ittifak Erdoğan’ı yerinden edemez. Demirtaş sazı çalanları bu millet iktidara taşımaz.

Erdoğan’ı yerinden edecek ve ülkeyi düzlüğe çıkaracak Lider Sayın Doğu Perinçek, parti ise Vatan partisi ve program da Vatan Partisi’nin Milli Hükümet Programıdır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi


SAYIN İNCE NEREYE KOŞUYOR

Konunun tam anlaşılması için öncelikle iki tespit yapalım:

Birincisi, Amerika Türkiye dahil 22 ülkenin sınırlarının ve yönetimlerinin değiştirileceğini resmi ağızlardan açıkladı. Bunu gerçekleştirmek için önce Irak müdahale etti. Daha sonra PKK, Işid ve Rl Kaide gibi terör örgütlerini donattı, eğitti ve Başta Türkiye olmak üzere Batı Asya ülkelerinin üzerine saldırttı. Yetmedi FETÖ’yü kullanarak Türkiye’yi işgal etmeye kalktı. Yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu.

İkincisi, Türkiye’yi bölmek için Amerika’nın kullandığı eli kanlı PKK sadece dağdaki teröristlerden ibaret değildir. PKK’nın siyasi parti görünümündeki uzantısı da HDP’dir. HDP’nin eş başkanı Demirtaş, işte bu nedenle tutuklu olarak yargılanmaktadır.

Bu tespitler ışığında Sayın Muharrem İnce’nin Demirtaş’ı ziyaret etmesi ve ona başarılar dilemesi tam bir skandaldır. Demirtaş’ın başarısı PKK’nın ve Amerika’nın başarısı demektir. Ülkenin bölünmesi demektir.

Cumhuriyeti kuran partinin geldiği son noktayı göstermesi açısından da çok acıdır: Cumhuriyeti yıkmak için kan döken bir örgüt ve CHP el sıkışıyor.

Muharrem İnce’nin şu söylediklerine bakın: "Adayın biri hapiste, diğerleri propaganda yapıyor, bu doğru değil. Demirtaş Kürt diye, 'Bırak ona ne olursa olsun mu' diyeceğiz. Böyle bir şey olmaz, bunları doğru bulmuyorum".

Muharrem İnce şunu bilmiyor mu ki böyle laflar ediyor. Bilmesine biliyordur da başka hesapları var demek ki… Unutanlara biz gerçekleri hatırlatalım:

DEMİRTAŞ KÜRT OLDUĞU İÇİN YARGILANMIYOR

Demirtaş Kürt olduğu için değil, silahlı terör örgütüne üye olmak, örgüt adına suç işlemek, Türkiye Cumhuriyeti'ni alenen aşağılamak, terör örgütü propagandası yapmak, Türk milletini, Cumhuriyet'i ve TBMM'yi alenen aşağılamak, Cumhurbaşkanı'na hakaret, devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılamak suçlarından yargılanıyor.


Kürt olduğu için yargılanıyor demek ise tam bir bölücülüktür. Bu ülkede hiç kimse etnik kimliği yüzünden yargılanmıyor. Yargılananlar yaptıklarının hesabını veriyor.

Demirtaş’ın şu sözleri de hafızalarımızda duruyor:

''Pkk sizi tükürüğü ile boğar''

''Bu halk önderimiz Apo'nun posterini Kürdistan'a asamayacak da nereye asacak?''

''Daha önder Apo'nun heykekini dikeceğiz,heykelini''

“Türk ordusu işgalcidir, Afrin’de sivilleri öldürüyor.”

“YPG Fırat’ın batısına geçecek. Hepiniz mal mal bakacaksınız.

Bu sözlere ek olarak, PKK liderleri ile terörist kıyafetler içinde çektirdiği fotoğraflar da cabası…

SAYIN İNCE MESAJ VERİYOR

Sayın İnce bunları bilmez mi bilir elbette ama bir yerlere mesaj vermeye çalışıyor. Mesajı verirken de Demirtaş’ı ziyaret ediyor.

Aslında Demirtaş’ı değil, onun şahsında Amerika’yı ziyaret ediyor. Amerika’ya ben BOP’un yeni eş başkanı olabilirim mesajını veriyor.

İnce oldukça büyük bir yanlış yola girmiştir. Bu millet eski BOP eş başkanından çok çekti, yenisine izin vermez. İnce bu politikasını devam ettirirse cumhurbaşkanı olmayı bırak ikinci tura bile kalamaz. Böyle yanlış politikalar Erdoğan’ın işine yarar.

Umarız Sayın İnce, öncelikle şehitlerimizin yakınlarından ve sonra da tüm Türk milletinden özür diler ve bu bölücülüğe ve Erdoğan’ı makamında tutmaya hizmet eden politikalarından vaz geçer.

10 Mayıs 2018 Perşembe


CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ VE KRİTERLER

Cumhurbaşkanı adayları belli oldu. Kamuoyu bu konuda bilgilendirildiği için isimlerini yazmaya gerek yok. Aralarından seçim yaparken hangi kriterlere bakmak gerekiyor, önemli olan şimdi bu…

Öncelikle şunun bilinmesi ve iyi değerlendirmesi lazım. Anayasa değişti, cumhurbaşkanı artık hükümetin başkanı olacak ve bakanlar kurulunu da o belirleyecek. Hükümet de cumhurbaşkanının mensup olduğu partinin programı ve başkanın   fikirleri doğrultusunda görev yapacak, kararlar alacak. Başkana oy verirken aynı zamanda bir programa da oy vermiş olacaksınız.

Artık tarafsız cumhurbaşkanlığı dönemi kapandı. Bazı adayların ben tarafsız cumhurbaşkanı olacağım demesinin de hiçbir anlamı yok. Tarafsız olacak da biraz kendi partisinin, biraz filan partinin, biraz da şu partinin programı ile mi ülkeyi yönetecek? Elbette hayır. Basbayağı taraflı bir başkan olacak.

YANLIŞ KRİTERLERE DİKKAT

Adaylar arasından seçim yaparken çok yanlış değerlendirmeler yapıldığına tanık oluyoruz. Nedir o yanlışlar:

“Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin. Onun için ben en fazla oy alacak adaya oy vereceğim.” Bu sizin değil, anket şirketlerinin seçimi olur. Verdiğiniz oylarla bu şirketleri desteklemiş olursunuz ama ülkenin sorunlarını çözebilecek bir adaya destek vermiş olmayabilirsiniz.

“Ben eski cumhurbaşkanına oy vereceğim, istikrar bozulsun istemiyorum.” Bu da yanlış, ülkede istikrar yok ki bozulsun. Farklı düşünüyorsanız, siz yandaş ve yalaka medyanın oldukça fazla etkisi altında kalmışsınız demektir. Ülkeyi bu istikrarsız ortama taşıyanlara, ülkeyi sorunlara boğanlara oy verilir mi?

“Ben kadın adaya oy vereceğim, erkeler ülkeyi iyi yönetemiyor. Bir de kadın başkan olsun”. Bu da çok büyük hata! Gelen başkan bize annelik, bacılık yapmayacak; ülkeyi yönetecek. Üstelik mensup olduğu partinin programına uygun olarak yönetecek. Bu program ülkeyi esenliğe çıkaramayacaksa, başkan erkek olsa ne olur, kadın olsa ne olur. Adayın cinsiyetine değil, uygulayacağı programa ve bu programı uygulamak için gerekli donanıma ve kararlılığa sahip mi, ona bakmak lazım.

“Adam çok dindar, namazını ihmal etmiyor, orucunu tutuyor, ağzından Allah sözcüğü eksik olmuyor. Karısını da başı örtük.” İnsanlar yıllardır bu şekilde aldatıldı. Kendisini dindar gösterip milyonlarca insanın hakkını yiyenlerden bu ülkeye hayır gelmez. Adayın kıldığı namaza değil, kişiliğine, bilgisine ve vadettiği icraatlara bakmak lazım.

DOĞRU KRİTERLER

En doğru kriter şu:

Aday Türkiye’nin sorunlarını, karşı karşıya bulunduğu tehdit ve tehlikeleri bilecek. Bu sorunları çözecek ve tehditleri boşa çıkaracak bir programa sahip olacak. Bu da yetmez, bu programı uygulayabilecek birikime, donanıma, bilgiye ve kararlılığa sahip olacak. Başkan, ülkeyi tek başına yönetemeyeceğine göre beraberindeki kadro da kendisi gibi olacak.

Türkiye’nin iki konuda çözüme gitmesi gerekir: Birincisi, vatan bütünlüğünün korunması ve ülkede huzur ve güven ortamının sağlanması; ikincisi ise, borç batağına batmış ülke ekonomisini bu bataklıktan kurtararak üreten bir Türkiye’nin oluşturulması.

Bu sorunların ana kaynağı ise, Amerika ve İsrail’in başını çektiği emperyalist güçlerin Batı Asya’daki milli devletleri parçalamak, istikrarsızlaştırmak ve sömürmek arzusu ve projeleri.

Amerika bu amaçla PKK oldu, YPG oldu Türkiye’ye saldırdı, FETÖ oldu saldırdı, IŞİD oldu saldırdı. Liberal ekonomi uygulayın dedi, saldırdı.

Amerika Türkiye içine en büyük tahdit ve tehlike.

ÖNERİLERİM

Amerika’yı tehdit ve tehlike olarak görmeyen adaya oy vermeyin.

Amerika’nın silahlandırdığı ve eğittiği PKK’nın siyasi kanadı HDP ile işbirliği içinde olan partinin adayına oy vermeyin.

Türk milletinin savunmasını NATO’ya emanet edeceklerini programlarına yazan partilerin adayına oy vermeyin.

Amerika’nın kanlı projelerine eş başkanlık yapmış veya yapmaya hazır adaylara oy vermeyin.

Bizi AB kapılarında bekletmeye ve Türkiye’yi Gümrük Birliği içinde tutmaya kararlı partilerin adayına oy vermeyin.

Oyunuzu “Tam Bağımsız Türkiye” vadeden bir adaya oy verin ki, başı dik, özgür ve refah içinde bir fert olarak rahat rahat dolaşabilesiniz.

3 Mayıs 2018 Perşembe

GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ
Aşağıdaki yazıyı 5 ay önce yazmıştım. Görünen köy kılavuz istemiyordu. O gün yazdıklarım bugün gerçekleşti. Şimdilik HDP "Demokrasi İttifakı" içinde görünmüyor ama ikinci turda CHP'nin adayını destekleyecekleri muhakkak. O zaman da Akşener ve takipçileri de HDP ile aynı safa girip, "demokrasi ittifakının(!)" adayını destekleyecekler. Sonra da bize Türkçülük satacakalar.
"SEÇİM YAKLAŞIYOR, SAFLAR BELİRGiNLEŞİYOR
İster zamanında yapılacak olsun isterse erken olsun cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor. Yaklaştıkça da yarışacak görüş ve adaylar belli olmaya başlıyor.
Bu cumhurbaşkanlığı seçimi eski seçimlere benzemiyor. Cumhurbaşkanının yetkilerinin artılmış olması ve Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ve dünyamızdaki son gelişmeler seçimi daha da önemli kılyor.
Böylesine önemli bir seçimde saflar da belirmeye başladı. Bizim gördüğümüz 3 oluşumun adayları yarışacak: 1. Erdoğan’a bağlı AKP, 2. Kılıçdaroğlu, Gül, Akşener ve HDP’nin oluşturacağı” Demokrasi Platformu”, 3 Vatan Partisi.
AKP KANADI
Erdoğan’ın aday oacağı kesin gibi birşey. AKP içinde bu konuda çatlaklar olacağa benziyor. Erdoğan karşıtları Gül, Arınç ve Davutoğu ile birlikte “Demokrasi Platformu”na katılabilir.
Bahçeli ve MHP ise Erdoğan’a destek olacağa benziyor.
Erdoğan ve yandaşları her ne kadar Amerika ve NATO aleyhinde konuşsalar bile bunlara karşı somut bir adım atamıyorlar. Batı sisteminden kopmada kararlı değiller.
DEMOKRASİ PLATFORMU
Seçimde yarışacak ikinci gruba “Demokrasi Platformu” dedik çünkü Kılıçdaroğlu NTV’deki canlı yayında şöyle dedi: “Önümüzdeki süreç zaten bir ittifak süreci olacak. Tek adam rejimi, demokratik parlamenter sistem. Biz demokrasiden yanayız. Saray çevresi demokrasiden yana değil.” Ona göre bir tarafta demokrasi yanlıları, diğer yanda destekçileri olacak.
Bu platformda Akşener ve partisinin de bulunacağı açıkca belli oluyor. Akşener’in şu ifadesi süpheye yer bırakmıyor: “ ...ikinci turda da diyelim ben kalırsam desteklenmem gerektiğini diyelim CHP'nin adayı kaldı biz onu şartsız şurtsuz destekleyeceğimizi ilan ediyorum.”
Başka kimler olabilir derseniz; Tuncay Özkan’nın sözlerine bakacak olursak Demirtaş ve HDP de bu platformda yerini alacak. Özkan şöyle demiş: ''Selahattin Demirtaş'la da diğer arkadaşlarla da kucaklaşacağız, yolumuza devam edeceğiz.”
Bu platformun iki temel özelliği var: Erdoğn karşıtlığı ve Batı İttifakı ve NATO yanlılığı. Temel amaçları Erdoğan’ın iktidarına son vermek.
Amerika ve Atlantik sistemi hakkında kötü sözlerini ise işitmedik.
VATAN PARTİSİ VE PERİNÇEK
17 Aralık 2017 tarihinde toplanan Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu, 27 Ocak 2018 günü Ankara’da Olağanüstü Genel Kurultay toplama kararı aldı. Bu kurultaya Vatan Partisinin cumhurbaşkanı adayı ilan edilecek. Çok muhtemeldir ki Sayın Doğu Perinçek aday gösterilecek.
Alınan kararda, “Sistem, iktidar ve muhalefetiyle çözümsüzlük içindedir. Türkiye, Tayyip Erdoğan ile Atlantik sisteminin adayları arasında bir seçime mahkûm edilemez. Vatan Partisi programıyla, tecrübeli, genç ve dinamik kadrolarıyla Milli Hükümet görevine hazırdır. Milletimizden yetki istiyoruz” denilmektedir.
BEN ATATÜRKÇÜYÜM, BEN MİLLİYETÇİYİM DİYENLER NE YAPACAK?
Benim merak ettiğim husus şunlar:
Atatürkçüler, Atatürkçülüğün temel özelliği olan emperyalizme karşı olmayı bir yana bırakarak Amerika’nın desteklediği, reklam panosuna koyduğu bir adaya emperyalizmin piyonu HDP ile birlikte destek verecekler mi?
Milliyetçiyim, ülkücüyüm diyenler, Demirtaş ile yola devam edecek olan CHP’nin adayına oy verecekler mi?
Özellikle Akşener ve partisini destekleyenlere soruyorum: Akşener CHP’nin adayına ki bu muhtemelen HDP’nin de destekledği bir aday olacak, şartsız destekleyeceğini ilan etti, siz de bu adaya oy verecek misiniz?
KENDİLERİNİ BİLDİKLERİNE HAPSEDELER
İnsanlar, mevcut bilgilerinden ve bu bilgilere dayanan kararlarından oluşan bir çember içine kendilerini hapsetmişler. Bu çemberi yarıp çıkamıyorlar. Çıkamadıkları için de gerçekleri görüp sağlıklı kararlar alamıyorlar.
Halkımıza tavsiyem şu: Kırın bu çemberlerinizi. Bildiklerinizi sorgulayın. Yandaş ve Atlantikçi medyanın sizi ve fikirlerinizi tutsak etmesine izin vermeyin. Önce mevcut bilgilerinizi unutun, sonra da araştırıp, soruşturarak ve farklı kaynaklardan yararlanarak yeni ve gerçek bilgiler edinin. Bu seçimi size öğretilen gerçek dışı bilgilere kurban etmeyin. Lütfen ön yargılarınızdan kurtulun ve seçiminizi özgürce yapın."

2 Mayıs 2018 Çarşamba


SEÇİM İTTİFAKLARI VE GERÇEKLER

Bizim oralarda kendisini olduğunda daha büyük görüp, kimseleri beğenmeyenlere “Ne oldum delisi olmuş” derler. Bunun tıptaki karşılığı “Ego şişmesi” oluyor. Ben bu durumda olanlar benlik zehirlenmesine uğramış diyorum.

Etrafımızda böyle insanlar çoktur. Benlik zehirlenmesine uğradıkları için sağlıklı kararlar vermede ve ortamı ve şartları değerlendirmede hatalar yaparlar. Dünyanın merkezinde kendileri var sanırlar.

Akşener’in hali, kimse kusura bakmasın ama, böyle bir şey. Medyanın ve etrafındakilerin şişirmesiyle cumhurbaşkanlığını çantada keklik görüyor. Sayın Perinçek’in Kılıçdaroğlu başkan adayımız olsun, bizler de başkan yardımcısı oluruz, seçime böyle girelim teklifini “Hayır, ben muhakkak ikinci tura kalacağım ve cumhurbaşkanı olacağım” düşüncesi ile kabul etmemiş. Etrafındakilerden öğrendiğim bu…

Hal böyle olunca aklıma bu “benlik zehirlenmesi” geldi.

Akşener’in bu kararı onu ve partisini HDP’yi desteklemek mecburiyetinde bırakabilir. İkinci tura CHP’nin adayının kalması Akşener’in ikinci tura kalma ihtimalinden daha yüksek. Bu durumda HDP, CHP’nin adayı destekleyecektir. Akşener de “İkinci turda CHP’nin adayını şartız, şurtsuz desteklerim” sözü gereği HDP ile birlikte CHP’nin adayını desteklemek zorunda kalacaktır. Ben milliyetçiğim, ben Türkçüğüm, ben Turancıyım deyip de Akşener’i destekleyenler bakalım “tıpış tıpış” gidip CHP’nin adayına oy verecekler mi? Bu tablo Akşener’in siyasi hayatını bitirebilir.

"0 BARAJ İTTİFAKI"

Perinçek’in “Milliyetçi, Halkçı” ittifak önerisi bu şekilde kabul görmezken gazetelere yeni bir haber düştü; haber şöyle:

“CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın, Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan’ı telefonla arayıp “Biz CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile anlaştık. Sizi ittifak dışında bırakmaya karar verdik”

Öğrendiğimize göre, gerekçe de gösterilmemiş. Onlar gerekçe göstermemiş ama biz bu dışlamanın nedenini tahmin edebiliyoruz.

Perinçek ve Vatan Partisi diğer partilere üç konuda hassas olduğunu bildirmiş:

1.       Türkiye Amerika ve İsrail ve onun piyonları olan PKK ve diğer terör örgütlerine karşı bir vatan savaşı veriyor. Bu savaşta HDP karşı taraftadır. Olası bir ittifakta HDP varsa Vatan Partisi bu oluşumda yer almaz.
2.       Türkiye’de Özal’dan bu yana adına liberal ekonomi denilen ve Türkiye’yi borç batağına gömen bir ekonomik model uyguluyor. Bu model iflas etmiştir. Türkiye’nin üretim ekonomisine geçmesi ve Batı’dan bağımsız bir iktisadi sistem uygulaması gerekir.
3.       Yeni bir dünya kuruluyor. Bu dünyada dünyanın merkezi Atlantik’ten Avrasya’ya kayıyor. Atlantik sitemi Türkiye’yi bölmeye kalktı, işgal etmek için darbe planladı, yıllardır ekonomik olarak sömürüyor. Türkiye Atlantik sitemi içinde kalamaz. En kısa zamanda Avrasya’da onurlu yerini almalıdır. Diğer Türk Cumhuriyetleri ve nüfusunun büyük kısmı Türk olan İran da bu sistem içerisindedir.

Amerikan etkisinden kurtulamayan partiler elbette bu görüşleri savunan bir parti ile işbirliği içine girmezler.

ATLANTİK İTTİFAKI KURULDU

CHP de İYİP de Atlantik sisteminin partileridir. Belki itiraz edenler olabilir. Buyurun okuyun bakalım, İYİP programının Dış Politika bölümünde NATO ile ilgili neler yazıyor.

“Türkiye, İkinci Dünya savaşından sonra kurulan dünya düzeni içinde Batı kurumları içinde yer almıştır. Ülkemizin savunma politikası da Batı güvenlik sistemine entegre edilmiştir. Savunma politikasında en üst şemsiye olarak NATO bulunmaktadır. NATO bir siyasi yapılanma olup üyelerinin müşterek savunma ihtiyaçlarını da karşılamaktadır. Türkiye’nin NATO şemsiyesinde olması milli politikalar ve stratejiler uygulamasına engel olmadığı gibi İttifak üyeliğimiz diğer ittifak ve mekanizmalardaki ülkelerle kendi milli çıkar ve ulusal güvenliğimizin gereği olarak kurulacak ilişkilere ve iş birliği çabalarına da aykırı değildir.”

Programında NATO’ya dolayısıyla Amerika’ya bu derece bağlı bir partinin Amerika’nın Türkiye’yi bölme ve sömürme politikalarına şiddetle karşı çıkan ve NATO’dan ayrılmamızı öneren bir parti ile ittifak yapması elbette beklenemezdi.

Amerika sevdalıları Vatan Partisi’ni dışlamaya çalışmışlardır. Hadise bundan ibarettir.

AKP de CHP de İYİP de sistemin partileridir. Sistem çöktükçe bunlar da çökecektir.