TEHDİT BÜYÜK, BİRLİK ŞART
Amerikan’ın başını çektiği “Batı Sistemi” ile savaş
halindeyiz. Çelişkiye bak ki, biz de halen bu sistemin içindeyiz. Hem bu sitem
içinde kalıp hem bu sistem ile mücadele etmek çok zor. Yolun sonu görünüyor.
Sistem bize 4 önemli hususu dayatıyor:
Kürt sorununu siyasal yönetmelerle çözün, yani toprak verin.
Kürt sorununu siyasal yönetmelerle çözün, yani toprak verin.
Kıbrıs’taki haklarınızdan vaz geçin.
Ermeni soykırımını kabul edin.
Ekonominizi bizim dediğimiz şekilde yönetin.
AKP Batı’nın bu isteklerine başlangıçta evet dediği için
iktidar oldu ve uzun süre sistem tarafından desteklendi. Ne zaman ki, AKP ve
Erdoğan bu isteklere hayır demeye başladı, sistemin baskısı arttı.
Bu dayatmalar evet dememiz için başlangıçta havuç politikası
uygulandı. Başarılı olmayınca PKK, FETO ve IŞİD devreye sokuldu. Terör
azdırıldı, patlayan bombaların sayısı arttı, şehit haberleri can yakmaya devam
etti.
Yetmedi, şimdi de ekonomik olarak saldırı başlattılar. Yıllardır
iyi yönetilmediği için kırılgan bir yapıya sahip ekonomimiz çökmeye başladı.
1980’li yıllardan bu yana ekonomimizi zaten sistemin
istediği şekilde yönetiyorduk. Kapılarımızı sonuna kadar açmıştık, devlet
bütçesini daraltmıştık, emek fiyatlarını düşürmüştük, yılların birikimi olan
fabrikaları, işletmeleri, bankaları yani ne var ne yok yabancılara satmıştık.
Sonuçta borç batağına battık. Şimdi de bu ekonomik tablo
siyasi baskı aracı olarak kullanılmaya başlandı.
BÖLÜNMEYE DEĞİL
BİRLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR
İşte tam bu durumda aniden bir anayasa değişikliği gündeme
getirildi. Olacak iş değil, ama oldu. Vatan savaşı verdiğimiz bugünlerde
milleti birleştirecek uygulamalara ağırlık verileceğine tam tersi milleti
bölecek ve iç cephemizi zaafa düşürecek bir tasarı önümüze kondu.
Milli seferberliğin gerektiğinden söz eden bir iktidarın milleti
bölecek olan böyle bir değişikliği istemesinin hiçbir mantıklı tarafı yoktur.
Kahraman askerimiz, polisimiz, korucumuz cansiperane
çarpışıyor. Onlar kazanırsa, Türkiye kazanacak; onlar kaybederse, Türkiye
kaybedecek. İç cephe güçlü olmazsa Mehmetçik zor durumda kalır.
DEVLET MECLİSİ İLE
GÜÇLÜDÜR
Yapılmak istenen değişiklik ile meclisin yetkileri kısıtlanıyor
ve cumhurbaşkanı devletin yasama, yürütme ve yargı gücünü elinde topluyor. İç
cephe zaafa uğratılıyor.
Bu savaş böyle kazanılmaz. Karşımızda çok güçlü bir yapı
var. Milletin belirli bir kesiminin desteğini alan tek bir kimse düşmana karşı
güçlü olmaz.
İktidar, ne kadar geniş bir tabandan destek alırsa o kadar
güçlü olur. Milleti bölen, iktidarı meclisten alıp bir adama veren bir anayasa devleti
de güçsüz bırakır.
Biz İstiklâl Savaşını TBMM etrafında birleşerek kazandık.
Atatürk meclis kararı olmadan veya meclisi dışlayarak tek bir adım bile
atmamıştır. Gücünü de buradan almıştır.
MİLLİ SEFERBERLİK
HÜKÜMETİ
Bu savaşı kazanmak için yapılacak şey bellidir o da hükümeti
güçlü kılmaktır. Hükümet nasıl güçlü kılınır, onu da Vatan Partisi Genel
Başkanı Doğu Perinçek’in ağzından yazalım:
“Güçlü hükümet talebine doğru yanıt vermek, önümüzdeki
sorunları çözmede başlangıç noktasıdır. İşte Cumhurbaşkanlığı Sistemi bu
nedenle yanlıştır. Çünkü güçlü hükümet Cumhurbaşkanlığı Sistemiyle kurulmaz.
Biz Güçlü Hükümeti Güçlü Meclisle kuracağımızı biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı
Sistemi, iktidarın tabanını daralttığı için, Meclisi de zayıflatıyor, Hükümeti
de zayıflatıyor, hatta Cumhurbaşkanını da zayıflatıyor.”
Halk oylamasında “Hayır” çıkması yetmez; bütün siyasi
partileri temsil eden ve onların tabanından güç alan bir “milli seferberlik
hükümeti” kurulmalıdır. Savaş böyle kazanılır.