KORONA
VİRÜS ‘LİBERAL VİRÜSÜ’ YENİYOR
Samir Amin, Mısır’da doğmuş ama Fransa’da eğitim görmüş bir
sosyal bilimci. Özellikle üçüncü dünya ülkelerinin kalkınması konusundaki
teorik çalışmalar yapış ve çok sayıda kitapları olan birisi. Bu kitaplardan
birisinin ismi “Liberal Virüs” adını taşıyor.
Korona virüs ile ilgili haberleri takip ederken, bir yandan
da Amin’in Liberal Virüs” isimli kitabını okudum. Amin’in yazdıklarını ve
haberleri beraber değerlendirdiğimde bende şu kanı uyandı:
Korana virüs Liberal virüsü yok ediyor. Bir bela daha büyük
bir belanın sonunu getiriyor.
Hümanizm ve Liberalizm, geçmişte iki kardeşti ama liberal
virüs hümanizmi öldürdü. İnsanlar insanlıktan uzaklaştı, kişisel çıkar peşinde
koşan yaratıklara dönüştü. Korona virüs işte bu katil liberal virüsü yok ederek
hümanizmi yeniden hayat geçirmeye başladı.
SAMİR AMİN VE LİBERAL VİRÜS
Amin, kitabında “XX. Yüzyılın sonuna doğru dünyaya bir illet
musallat oldu. Gerçi herkes ölmedi ama hastalık herkese bulaştı. Salgının
nedeni olan virüse “liberal virüs” adı verildi” diyor.
Kitaptan devam edelim: “Virüs kurbanlarında garip bir
şizofreniye neden oluyordu. Artık insanlar, ihtiyaçlarını tatmin edecek şeyleri
üretmek içim örgütlenen, eş zamanlı olarak da yaşamlarını iyileştiren kurumlar,
kurallar, âdetler geliştiren ve bu ikisinin birbirinden ayrılmazlığının
bilincinde olan bütünsel bir varlık olarak yaşamıyordu. Artık ya “ekonomik
yaşamı”, onu kendiliğinden düzenlediği varsayılan “piyasaya” havale edip “homoeconomicus” olarak yaşıyor ya da oy sandığına oy atarak oyunun kurallarını koyanları,
“politik yaşamın” belirleyenleri seçen “yurttaşlar” olarak yaşıyordu.”
LİBERAL VİRÜS SALGININ SONUÇLARI
Liberal virüsün yayılması ile, kapitalist sistem yaygınlaştı
ve kapitalizmin yayılması ilerleme olarak gösterildi. Devletler egemen
sermayenin hizmetine girdi. İktidar, sermayenin iktidarı oldu.
Sermayenin egemen olduğu dünyada, emperyalizm hız kazandı.
Sömürü ve eşitsizlik arttı.
Bazı ülkelerin siyasi ve iktisadi hayatına hâkim olan %
1’lik kesim, sırf kendi keselerini doldurmak ve daha zengin olmak için, başka
halkların, başka milletlerin toprağına, emeğine, ham maddesine, pazarına, doğal
ve mali kaynaklarına el koydular.
Dünyada bugün 1.3 milyar insan aşırı fakirlik içinde
yaşıyor. Bunların günde harcadıkları para 1 doların altında.
1 milyara yakın insan açlık sınırının altında. Son 10 yılda
açlık çeken insan sayısı azalmadı, arttı. 200 milyon çocuk beslenmek için
yeterli gıda bulamıyor ve bebek ölümleri azalmıyor.
En az 100 milyon çocuk ilkokula, 250 milyon çocuk ortaokula
gitme imkânından mahrum. 1 milyara yakın insan okuma yazma bilmiyor. 300 milyon
çocuk çalışmak mecburiyetinde.
Yüzbinlerce insan evinden, yurdundan göç etmek
mecburiyetinde kalıyor. Binlercesi yollarda ölüyor. Her gün binlerce insan
patlayan bombalar ve atılan kurşunlarla hayatını kaybediyor.
En zengin 200 kişinin serveti 1 trilyon dolardan fazla. Buna
karşılık 43 fakir ülkenin tüm geliri 150 milyon civarında.
Gelir düzeyi en üst seviyede olan % 1’lik kesim giderek
zenginleşirken, % 99’luk kesim ise fakirleşiyor…
LİBERAL VİRÜSÜN TÜRKİYE’YE DE BULAŞTI
Liberal virüs Türkiye’ye de bulaştı ve özellikle 1980
sonrası büyük tahribat yaptı. Devlet öcü gösterildi. Devlet ekonomiye müdahale
etmesin istendi. KİT’ler satıldı, gümrükleri indirildi, tarıma destek sınırlandırıldı.
Merkez Bankası özerkleştirildi. Planlı ekonomiden vazgeçildi. Kamuculuğa son
verildi. İthalat arttı, ihracat azaldı. Yoksullar sosyal yardım paketleriyle
uyutuldu.
Özgürlük istiyoruz teraneleri ile, devletin polisi, ordusu
aşağılandı. Polisi taşlayanlar alkışlandı, Mehmetçiğimizi şehit edenler,
Meclis’e taşındı. Mezhepçilik, cemaatçilik, etnik ırkçılık esasına dayanan ve
milli birliği bozmaya yönelik politikalar özgürlük sayıldı.
Kemalist devrimin değerleri bir yandan siyasal İslamcı
yobazlar diğer yandan Atatürk tişörtlü sahtekârlar tarafından alaşağı edildi. FETÖ
ve PKK’nın yanında siyaset yapan sözüm ona ‘liberal aydınlar’ türedi.
KORONA VİRÜS LİBERALİZMİN GERÇEK YÜZÜNÜ AÇIĞA ÇIKARDI
Korona virüs, tıpkı güneş gibi doğudan yükseldi ve dünyayı aydınlatmaya
başladı. Bu aydınlıkta ‘ileri’ denilen ülkelerin ne halde olduğu ortaya çıktı. Sermayenin
hizmetindeki devlet yetkilileri halkına hizmet etmede aciz içinde kaldığı
görüldü.
Amerika, düne kadar kötülediği Çin’den yardım istedi. Trump,
“Çin, çok fazla şey yaşadı ve virüsle ilgili güçlü anlayış geliştirdi. Yakın
çalışıyoruz. Çok saygı.” Diye tweet attı. Salgın karşısında Küba, Rusya ve Çin
doktorlarını yardım için başka ülkelere gönderirken, Çin’den yardım isteyen
Amerika, başka ülkelerden doktor çalmanın peşine düştü.
New York’lu doktorlar “Tesislerimiz üçüncü dünya ülkesi
hastaneleri gibi” diye feryat ettiler. Yatak ve ekipman sıkıntısından hastalara
yardım edemediklerinden dert yandılar.
İspanya’da huzur evlerinde çalışanlar kaçıp giderek yüzlerce
yaşlıyı ölüme terk etti. Ambulansla gelen 28 hastanın şehre girişini engellemek
isteyen bir grup genç sedyedeki yaşlı hastalara taş attılar. Polis şehir
girişlerini kontrol edip ve hastaları sağlardan korumaya çalışıyor!
‘Liberal Virüsün’ tahrip ettiği ülkelerde sosyal güvenlik
yok, sağlık metaya dönüşmüş durumda, doktor, yoğun bakım yatağı, maske ve diğer
malzemeler yeterli miktarda değil. İtalya
ve Fransa’da yöneticiler şaşkın durumda.
AB ülkeleri kendi aralarında dayanışma gösteremedi.
İmdatlarına Çin, Küba gibi liberal virüsün etkilemediği ülkeler yetişti.
MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİMLER ÇAĞI BAŞLIYOR
Neoliberal ekonomilerin bizzat kendisinin en büyük sorun
olduğu sistemde çözümün olmadığı anlaşıldı. Kendine özel bir sosyalizm
uygulayan Çin, milli kurtuluş savaşı yapmalarına rağmen, liberal virüs
nedeniyle milli demokratik devrimlerini tamamlayamayan ülkelere, iyi bir örnek oldu.
Atatürk’ün devletçi, halkçı ve planlamaya dayanan ekonomik
programının, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için geçerli olduğu
anlaşıldı. Ve Atatürk’ün müjdelediği günlerin yaklaştığı anlaşıldı:
“Şark’tan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün
ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Şark milletlerinin uyanışını da
öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet
vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih vuku
bulacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve manilere rağmen muzaffer olacaklar
ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve
emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk,
din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır.
''