28 Mart 2020 Cumartesi


KORONA VİRÜS ‘LİBERAL VİRÜSÜ’ YENİYOR

Samir Amin, Mısır’da doğmuş ama Fransa’da eğitim görmüş bir sosyal bilimci. Özellikle üçüncü dünya ülkelerinin kalkınması konusundaki teorik çalışmalar yapış ve çok sayıda kitapları olan birisi. Bu kitaplardan birisinin ismi “Liberal Virüs” adını taşıyor.

Korona virüs ile ilgili haberleri takip ederken, bir yandan da Amin’in Liberal Virüs” isimli kitabını okudum. Amin’in yazdıklarını ve haberleri beraber değerlendirdiğimde bende şu kanı uyandı:

Korana virüs Liberal virüsü yok ediyor. Bir bela daha büyük bir belanın sonunu getiriyor.

Hümanizm ve Liberalizm, geçmişte iki kardeşti ama liberal virüs hümanizmi öldürdü. İnsanlar insanlıktan uzaklaştı, kişisel çıkar peşinde koşan yaratıklara dönüştü. Korona virüs işte bu katil liberal virüsü yok ederek hümanizmi yeniden hayat geçirmeye başladı.

SAMİR AMİN VE LİBERAL VİRÜS

Amin, kitabında “XX. Yüzyılın sonuna doğru dünyaya bir illet musallat oldu. Gerçi herkes ölmedi ama hastalık herkese bulaştı. Salgının nedeni olan virüse “liberal virüs” adı verildi” diyor.

Kitaptan devam edelim: “Virüs kurbanlarında garip bir şizofreniye neden oluyordu. Artık insanlar, ihtiyaçlarını tatmin edecek şeyleri üretmek içim örgütlenen, eş zamanlı olarak da yaşamlarını iyileştiren kurumlar, kurallar, âdetler geliştiren ve bu ikisinin birbirinden ayrılmazlığının bilincinde olan bütünsel bir varlık olarak yaşamıyordu. Artık ya “ekonomik yaşamı”, onu kendiliğinden düzenlediği varsayılan “piyasaya” havale edip “homoeconomicus” olarak yaşıyor ya da oy sandığına oy atarak oyunun kurallarını koyanları, “politik yaşamın” belirleyenleri seçen “yurttaşlar” olarak yaşıyordu.”

LİBERAL VİRÜS SALGININ SONUÇLARI

Liberal virüsün yayılması ile, kapitalist sistem yaygınlaştı ve kapitalizmin yayılması ilerleme olarak gösterildi. Devletler egemen sermayenin hizmetine girdi. İktidar, sermayenin iktidarı oldu.

Sermayenin egemen olduğu dünyada, emperyalizm hız kazandı. Sömürü ve eşitsizlik arttı.

Bazı ülkelerin siyasi ve iktisadi hayatına hâkim olan % 1’lik kesim, sırf kendi keselerini doldurmak ve daha zengin olmak için, başka halkların, başka milletlerin toprağına, emeğine, ham maddesine, pazarına, doğal ve mali kaynaklarına el koydular.

Dünyada bugün 1.3 milyar insan aşırı fakirlik içinde yaşıyor. Bunların günde harcadıkları para 1 doların altında.

1 milyara yakın insan açlık sınırının altında. Son 10 yılda açlık çeken insan sayısı azalmadı, arttı. 200 milyon çocuk beslenmek için yeterli gıda bulamıyor ve bebek ölümleri azalmıyor.

En az 100 milyon çocuk ilkokula, 250 milyon çocuk ortaokula gitme imkânından mahrum. 1 milyara yakın insan okuma yazma bilmiyor. 300 milyon çocuk çalışmak mecburiyetinde.

Yüzbinlerce insan evinden, yurdundan göç etmek mecburiyetinde kalıyor. Binlercesi yollarda ölüyor. Her gün binlerce insan patlayan bombalar ve atılan kurşunlarla hayatını kaybediyor.

En zengin 200 kişinin serveti 1 trilyon dolardan fazla. Buna karşılık 43 fakir ülkenin tüm geliri 150 milyon civarında.

Gelir düzeyi en üst seviyede olan % 1’lik kesim giderek zenginleşirken, % 99’luk kesim ise fakirleşiyor…

LİBERAL VİRÜSÜN TÜRKİYE’YE DE BULAŞTI

Liberal virüs Türkiye’ye de bulaştı ve özellikle 1980 sonrası büyük tahribat yaptı. Devlet öcü gösterildi. Devlet ekonomiye müdahale etmesin istendi. KİT’ler satıldı, gümrükleri indirildi, tarıma destek sınırlandırıldı. Merkez Bankası özerkleştirildi. Planlı ekonomiden vazgeçildi. Kamuculuğa son verildi. İthalat arttı, ihracat azaldı. Yoksullar sosyal yardım paketleriyle uyutuldu.

Özgürlük istiyoruz teraneleri ile, devletin polisi, ordusu aşağılandı. Polisi taşlayanlar alkışlandı, Mehmetçiğimizi şehit edenler, Meclis’e taşındı. Mezhepçilik, cemaatçilik, etnik ırkçılık esasına dayanan ve milli birliği bozmaya yönelik politikalar özgürlük sayıldı.

Kemalist devrimin değerleri bir yandan siyasal İslamcı yobazlar diğer yandan Atatürk tişörtlü sahtekârlar tarafından alaşağı edildi. FETÖ ve PKK’nın yanında siyaset yapan sözüm ona ‘liberal aydınlar’ türedi.  

KORONA VİRÜS LİBERALİZMİN GERÇEK YÜZÜNÜ AÇIĞA ÇIKARDI

Korona virüs, tıpkı güneş gibi doğudan yükseldi ve dünyayı aydınlatmaya başladı. Bu aydınlıkta ‘ileri’ denilen ülkelerin ne halde olduğu ortaya çıktı. Sermayenin hizmetindeki devlet yetkilileri halkına hizmet etmede aciz içinde kaldığı görüldü.

Amerika, düne kadar kötülediği Çin’den yardım istedi. Trump, “Çin, çok fazla şey yaşadı ve virüsle ilgili güçlü anlayış geliştirdi. Yakın çalışıyoruz. Çok saygı.” Diye tweet attı. Salgın karşısında Küba, Rusya ve Çin doktorlarını yardım için başka ülkelere gönderirken, Çin’den yardım isteyen Amerika, başka ülkelerden doktor çalmanın peşine düştü.

New York’lu doktorlar “Tesislerimiz üçüncü dünya ülkesi hastaneleri gibi” diye feryat ettiler. Yatak ve ekipman sıkıntısından hastalara yardım edemediklerinden dert yandılar.

İspanya’da huzur evlerinde çalışanlar kaçıp giderek yüzlerce yaşlıyı ölüme terk etti. Ambulansla gelen 28 hastanın şehre girişini engellemek isteyen bir grup genç sedyedeki yaşlı hastalara taş attılar. Polis şehir girişlerini kontrol edip ve hastaları sağlardan korumaya çalışıyor!

‘Liberal Virüsün’ tahrip ettiği ülkelerde sosyal güvenlik yok, sağlık metaya dönüşmüş durumda, doktor, yoğun bakım yatağı, maske ve diğer malzemeler yeterli miktarda değil.  İtalya ve Fransa’da yöneticiler şaşkın durumda.

AB ülkeleri kendi aralarında dayanışma gösteremedi. İmdatlarına Çin, Küba gibi liberal virüsün etkilemediği ülkeler yetişti.

MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİMLER ÇAĞI BAŞLIYOR

Neoliberal ekonomilerin bizzat kendisinin en büyük sorun olduğu sistemde çözümün olmadığı anlaşıldı. Kendine özel bir sosyalizm uygulayan Çin, milli kurtuluş savaşı yapmalarına rağmen, liberal virüs nedeniyle milli demokratik devrimlerini tamamlayamayan ülkelere, iyi bir örnek oldu.  

Atatürk’ün devletçi, halkçı ve planlamaya dayanan ekonomik programının, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için geçerli olduğu anlaşıldı. Ve Atatürk’ün müjdelediği günlerin yaklaştığı anlaşıldı: 

“Şark’tan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Şark milletlerinin uyanışını da öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih vuku bulacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve manilere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır. ''

Hiç yorum yok: