AMAÇ BELLİ: TAKSİM
Bugünü anlamak için biraz gerilere gitmek gerekiyor.
‘Yunanistan Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ başkanı General Tagaris bir kitap
yazmış. Bu kitap İngilizceye çevrilmiş, ABD’de bedava dağıtılmış. Şöyle diyor
Tagaris: “….Yunanlıların, Ermenilerin ve
Kürtlerin, ‘Şark Meselesi’ni, uluslar arası alanda, yeniden yoğun bir şekilde
ileri sürmeleri, kaçınılmaz bir görevdir. Amaç, -uzun süre içinde de olsa dahi-
Türkiye’yi taksim etmek olmalıdır. Bu, Yunanlıların, Ermenilerin ve Kürtlerin
haklarıdır….”
“….Türklerin
yabancılardan zorla aldıkları topraklar üzerinde, söz konusu hakka dayanılarak,
bir Ermenistan, bir Kürdistan ve Doğu Trakya’yı içine alan bir Küçük Asya
kurulmalıdır….”
General Tagaris kitabın kapağında bir harita yayınlamış ve
taksimin nasıl yapılacağını göstermiş. Bu haritaya göre Türkiye beş bölgeye
ayrılıyor: Bunlar İonia, Pontus, Ermenistan, Kürdistan ve Anadolu’nun ortasında
küçük bir Türkiye.
Bu tablo eminim size de ünlü Sevr Anlaşmasını
hatırlatmıştır. Cumhuriyet kuruldu, Lozan imzalandı ama Sevr hayali bir türlü
bitmedi.
Sevr’in önündeki en büyük engel, hukukun üstünlüğünü, kanun önünde eşitliği, insanlarını
kardeşliğini kabul eden; laik, demokratik ve milli devlet özelliği olan Türkiye
Cumhuriyetidir. Sevr’i isteyenler onun için Cumhuriyet’e onun temel özelliklerine
ve kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmaktadırlar. Cumhuriyet’i yıkmak
kolay değil. Bunu bildikleri için öncelikle milli birliğimizi, kardeşliğimizi
bozmaya çalışıyorlar. Bunlar iç çatışmalardan medet umuyorlar.
Bakın CIA’nın Türkiye açısından önemli isimlerinden Graham
Fuller ne demiş: “Türkiye ‘Kürt meselesi’ni
ve siyasette ‘İslam sorunu’nu ‘demokratik’yollardan çözmeli; şu anda her iki
konu da olumsuz yönde gidiyor, bunların çözülmemesi, Türkiye’nin iç ve özellikle
de dış politikasını bozacaktır.” Bunu anlamı şu; bu sorunlar çözülmezse
içerde çatışmalar çıkar, ABD ve AB ile olan ilişkiler bozulur. Yani adam alenen
tehdit ediyor.
Bunların tek amacı
var: Taksim. Türkiye’yi bölecekler, Cumhuriyet’i yıkacaklar. Bunun için
gerekirse iç çatışmalar çıkaracaklar, bizi birbirimize kırdıracaklar. Peki,
bunu nasıl yapacaklar? Bu sorunun cevabını vermek için demokrasi getiriyoruz
diye parçaladıkları ve kan gölüne çevirdikleri Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya
bakmak yeter.
Amaçlarını gizlemek
için, ileri demokrasi derler, insan haklarına saygı derler; bunlar kamuflajdır,
amaç toplumun birliğini, beraberliğini bozmaktır. Kullandıkları yöntem, etnik
ırkçılık, mezhepçilik ve dini inanç farklılıklarını düşmanlığa dönüştürmektir.
Bizim Güneydoğu’muzda yaptıkları da budur. Dini görüş ve inançlar üzerinde
politika yapmanın amacı da budur. Amaç etnik temelde ve dini inanç temelinde
toplumun bölünmesi hatta içi çatışmanın çıkarılmasıdır. İşin ilgin yanı son günlerde
Türkiye’nin geleceğini düzenlemek için müzakereler de bu iki gurup arasında
yapılmaktadır. Ve işin daha da ilginç
yanı bu iki gurupta Cumhuriyet’in temelleri ile kavgalıdır.
Hiç kimse oyuna gelmemelidir. Dini inanç, mezhep farklılıkları, etnik kimlik üzerinden yapılan
politikalar bizi Suriye yapar, Irak yapar, Libya yapar. Bu politikalar eninde
sonunda çatışmaya, kana ve gözyaşına dönüşür. Herkes aklını başına
almalıdır. Sevr’e hizmet etmemelidir. Kardeş kanının dökülmesi bize değil
emperyalizme yarar.
Cumhuriyet’i ve onun kazanımlarını korumaya kararlı büyük
bir kitle vardır. Bu kitle vatanı böldürmemeye, laik, demokratik ve Türk
kimlikli milli devleti yaşatmaya kararlıdır. Kan dökülmeden bu ülke Sevr’i
kabul etmez. Kanı durdurmanın yolu etnik ve dini inanç temelli politikalardan
vazgeçmektir; başka da çaresi yoktur.