9 Ocak 2021 Cumartesi

 

AMERİKA’A DEVRİME MUHTAÇ

 

Son olaylar gösterdi ki, bazılarımızın hayranlıkla bahsettiği ve orada yaşamak için can attığı Amerika’da, geniş halk kitleleri, hayatlarından ve Amerika’dan hiç de memnun değil. Sıkıntı ve şikayetler büyük olmasa, Kongre binasını basan bu büyük kalabalık toplanmazdı. Olaya Biden-Trump çekişmesi olarak görmek yanlıştır. Bu olayı Trump taraftarlarının sadece seçim sonucunu beğenmemesine bağlamak da doğru değil.

 

Amerika’da geniş halk kitleleri ekonomik ve siyasi siteme isyan ediyor. Her iki sistemin de adil olmadığına dair yaygın bir kabul var. Göstericilerin büyük çoğunluğunun beyazlar olması, hayatlarından memnun olmayanların sadece siyahlar ve İspanyol asıllılar olmadığı da gösterdi.

 

Bu kitle umudunu Trump’a bağlamıştı ama seçim sonuçları onları hayal kırklığına uğrattı ve ümitsizliğe itti. Bu büyük protesto, işsizlerin, açların, evsizlerin, yoksulların tüm dünyada işitilen bir isyan çığlığı oldu. Bu çığlık Amerika’da daha büyük eylemlerin de habercisiydi.

 

Sisteme karşı başlayan bu isyan büyüyerek devam edecektir.

 

LİBERAL EKONOMİ, EŞİTSİZLİK VE YOKSULLUK

 

Amerika’da yıllardır uygulanan neoklasik ekonomi kuramları neoliberal politikaların temelini oluşturmaktadır. Neoklasik iktisat, piyasa denetleme mekanizmalarının kaldırılmasına, sosyal devlet politikalarının azaltılmasına, temel iktisat politikasının aracı olarak doları ve para politikasını belirleyen esas kurum olarak ‘bağımsız merkez bankasını’ öne çıkmasına, sermayenin emek karşısında güçlenmesine, sosyal ilişkilerin piyasa mantığıyla anlamlandırılmasına zemin hazırlıyor. 

 

Büyük sermayenin egemen olduğu bu ekonomik politikalar, Amerika’nın sosyal dokusunu bozdu, her alanda eşitsizlik arttı. Zenginler daha da zenginleşti, yoksulların sayısı arttı. Yoksul kitlelerin karşı karşıya kaldığı sorunlar da giderek büyüdü.

 

Amerika’da insanları isyana iten temel yapıyı şöyle özetlemek mümkün: Zenginler daha da zenginleşmekte, yoksulların sayısı artmakta ve bu yoksul kitle giderek daha da yoksullaşmaktadır. Orta sınıfın gelirleri ya azalmakta ya da aynı seviyede kalmakta ve zenginlerle arası açılmaktadır. Milyonlarca insan sosyal yardımlarla ayakta durmaya çalışır duruma gelmiştir. Emeğin milli gelirden aldığı pay azalırken, sermayenin aldığı pay artmaktadır.

 

SİYASAL SİSTEM ZENGİNE HİZMET EDİYOR

 

Artan eşitsizlik, egemenliği geniş halk kitlelerinden alıp, en zengin %1’lik kesime verdi. Sermaye adeta devleti ele geçirdi. Eşitsizlik hem siyasal sitemin başarısızlığının sebebi hem de bu sistemin sonucu oldu.

 

Geniş halk kitleleri içerisinde, ekonomik ve siyasal sistemin birçok açıdan başarısız olduğuna ve bu iki sistemin de adil olmadığına dair ortak bir görüş oluştu.  Zaman içerisinde, bu adaletsizlik hissi ihanete uğramışlık duygusunun yaygınlaşmasına yok açtı.

 

İnsanların geleceğe yönelik umutları da azaldı. Adaletsizlik, eğitim sisteminde de rahatsız edici boyuta ulaştı. Zengin ailelerin çocukları en iyi anaokullarına, en iyi ilkokullara ve en iyi liselere gidebilmektedir. Bu öğrencilerin en seçkin üniversitelere girme şansı, yoksul ailelerin çocuklarına göre çok daha yüksektir. Üstelik zengin çocukların üniversiteleri bitirdikleri zaman işleri de hazır olmaktadır. Diğerleri ise iş aramaya mahkumdur.

 

Afrika kökenlilerin durumu çok daha vahimdir. Yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların büyük çoğunluğu Afrika kökenlidir. En zengin %1’lik kesimde ise bir tane bile siyahi yoktur.

 

Amerika’nın bugünkü sistemi, çok zengin insanlara servet kazandırırken, Amerikalıların büyük çoğunluğuna yoksulluk, kaygı ve güvensizlikten başka bir şey vermemiştir.

 

Giderek artan sayıda Amerikalı asgari koşullarda yaşamaktadır. Yoksulluk içinde yaşayanların oranı yüzde 16’nın da üzerine çıkmıştır. Aşırı yoksulluk içerinde yaşayanların sayısı 2 milyona ulaşmıştır. 

 

Halkın büyük çoğunluğundaki ekonomik ve siyasal sistemin adil olmadığı hissi bugünlerde Amerika’da yapılan gösterilerin ana sebebidir.

 

MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM EKSİK KALMIŞ

 

Bu eşitsizliklerin sebebi ekonomik dinamikler de olsa, piyasayı esas olarak siyaset şekillendirmiştir. Siyaset, geniş halk kitlelerinin çıkarlarından çok, üst kesimlerdekilerin çıkarını gözetecek düzenlemeler yapmıştır. Seçimlerde hangi sonuç alınırsa alınsın, kim seçilirse seçilsin, kazanan %1’ler olmaktadır. Halk, bu siyasal sistemden ümidini kestiği için bugün sokaklarda hak arama peşine düşmüştür.

 

Öyle anlaşılıyor ki, bir büyük devrim ile kurulan ABD, henüz milli demokratik devrimini tamamlayamamıştır. Demokratik denilen bu siyasal sistem içerisinde, halkın büyük kesimi, kaderlerini seçimlerle değiştiremiyorsa, o ülkede gerçek demokrasiden nasıl söz edilebilir?

 

Bu denli ırk ve renk ayırımın olduğu bir Amerika’da milletleşme sürecinde de sorunlar olduğu görülmektedir. Afrika kökenlilerin ve Hispaniklerin Amerika’nın onurlu, eşit ve başı dik vatandaşları oluncaya kadar tamamlanmış bir milletleşmeden söz etmek zordur.

 

Demokrasiye, adalete inancı kalmamış, siyasal ve ekonomik sisteme karşı güvensizlik duygusu taşıyan, ten renklerinden dolayı aşağılanan insanların hak arama yerinin sokaklar olması doğaldır. Çare, milli demokratik devrimi tamamlamaktan geçer. Eksik olan budur.

 

Bu eksiklik giderilinceye kadar Amerika’daki eylemlerin sona ermeyeceğini hep beraber göreceğiz.