AMERİKA’A DEVRİME MUHTAÇ
Son olaylar gösterdi ki, bazılarımızın hayranlıkla
bahsettiği ve orada yaşamak için can attığı Amerika’da, geniş halk kitleleri,
hayatlarından ve Amerika’dan hiç de memnun değil. Sıkıntı ve şikayetler büyük
olmasa, Kongre binasını basan bu büyük kalabalık toplanmazdı. Olaya Biden-Trump
çekişmesi olarak görmek yanlıştır. Bu olayı Trump taraftarlarının sadece seçim
sonucunu beğenmemesine bağlamak da doğru değil.
Amerika’da geniş halk kitleleri ekonomik ve siyasi siteme
isyan ediyor. Her iki sistemin de adil olmadığına dair yaygın bir kabul var. Göstericilerin
büyük çoğunluğunun beyazlar olması, hayatlarından memnun olmayanların sadece
siyahlar ve İspanyol asıllılar olmadığı da gösterdi.
Bu kitle umudunu Trump’a bağlamıştı ama seçim sonuçları
onları hayal kırklığına uğrattı ve ümitsizliğe itti. Bu büyük protesto,
işsizlerin, açların, evsizlerin, yoksulların tüm dünyada işitilen bir isyan
çığlığı oldu. Bu çığlık Amerika’da daha büyük eylemlerin de habercisiydi.
Sisteme karşı başlayan bu isyan büyüyerek devam edecektir.
LİBERAL EKONOMİ, EŞİTSİZLİK VE YOKSULLUK
Amerika’da yıllardır uygulanan neoklasik ekonomi kuramları
neoliberal politikaların temelini oluşturmaktadır. Neoklasik iktisat, piyasa
denetleme mekanizmalarının kaldırılmasına, sosyal devlet politikalarının
azaltılmasına, temel iktisat politikasının aracı olarak doları ve para
politikasını belirleyen esas kurum olarak ‘bağımsız merkez bankasını’ öne
çıkmasına, sermayenin emek karşısında güçlenmesine, sosyal ilişkilerin piyasa
mantığıyla anlamlandırılmasına zemin hazırlıyor.
Büyük sermayenin egemen olduğu bu ekonomik politikalar,
Amerika’nın sosyal dokusunu bozdu, her alanda eşitsizlik arttı. Zenginler daha
da zenginleşti, yoksulların sayısı arttı. Yoksul kitlelerin karşı karşıya
kaldığı sorunlar da giderek büyüdü.
Amerika’da insanları isyana iten temel yapıyı şöyle
özetlemek mümkün: Zenginler daha da zenginleşmekte, yoksulların sayısı artmakta
ve bu yoksul kitle giderek daha da yoksullaşmaktadır. Orta sınıfın gelirleri ya
azalmakta ya da aynı seviyede kalmakta ve zenginlerle arası açılmaktadır. Milyonlarca
insan sosyal yardımlarla ayakta durmaya çalışır duruma gelmiştir. Emeğin milli
gelirden aldığı pay azalırken, sermayenin aldığı pay artmaktadır.
SİYASAL SİSTEM ZENGİNE HİZMET EDİYOR
Artan eşitsizlik, egemenliği geniş halk kitlelerinden alıp,
en zengin %1’lik kesime verdi. Sermaye adeta devleti ele geçirdi. Eşitsizlik
hem siyasal sitemin başarısızlığının sebebi hem de bu sistemin sonucu oldu.
Geniş halk kitleleri içerisinde, ekonomik ve siyasal
sistemin birçok açıdan başarısız olduğuna ve bu iki sistemin de adil olmadığına
dair ortak bir görüş oluştu. Zaman
içerisinde, bu adaletsizlik hissi ihanete uğramışlık duygusunun yaygınlaşmasına
yok açtı.
İnsanların geleceğe yönelik umutları da azaldı.
Adaletsizlik, eğitim sisteminde de rahatsız edici boyuta ulaştı. Zengin
ailelerin çocukları en iyi anaokullarına, en iyi ilkokullara ve en iyi liselere
gidebilmektedir. Bu öğrencilerin en seçkin üniversitelere girme şansı, yoksul
ailelerin çocuklarına göre çok daha yüksektir. Üstelik zengin çocukların
üniversiteleri bitirdikleri zaman işleri de hazır olmaktadır. Diğerleri ise iş
aramaya mahkumdur.
Afrika kökenlilerin durumu çok daha vahimdir. Yoksulluk
sınırı altında yaşayan insanların büyük çoğunluğu Afrika kökenlidir. En zengin
%1’lik kesimde ise bir tane bile siyahi yoktur.
Amerika’nın bugünkü sistemi, çok zengin insanlara servet
kazandırırken, Amerikalıların büyük çoğunluğuna yoksulluk, kaygı ve
güvensizlikten başka bir şey vermemiştir.
Giderek artan sayıda Amerikalı asgari koşullarda
yaşamaktadır. Yoksulluk içinde yaşayanların oranı yüzde 16’nın da üzerine
çıkmıştır. Aşırı yoksulluk içerinde yaşayanların sayısı 2 milyona
ulaşmıştır.
Halkın büyük çoğunluğundaki ekonomik ve siyasal sistemin
adil olmadığı hissi bugünlerde Amerika’da yapılan gösterilerin ana sebebidir.
MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM EKSİK KALMIŞ
Bu eşitsizliklerin sebebi ekonomik dinamikler de olsa,
piyasayı esas olarak siyaset şekillendirmiştir. Siyaset, geniş halk
kitlelerinin çıkarlarından çok, üst kesimlerdekilerin çıkarını gözetecek
düzenlemeler yapmıştır. Seçimlerde hangi sonuç alınırsa alınsın, kim seçilirse
seçilsin, kazanan %1’ler olmaktadır. Halk, bu siyasal sistemden ümidini kestiği
için bugün sokaklarda hak arama peşine düşmüştür.
Öyle anlaşılıyor ki, bir büyük devrim ile kurulan ABD, henüz
milli demokratik devrimini tamamlayamamıştır. Demokratik denilen bu siyasal
sistem içerisinde, halkın büyük kesimi, kaderlerini seçimlerle
değiştiremiyorsa, o ülkede gerçek demokrasiden nasıl söz edilebilir?
Bu denli ırk ve renk ayırımın olduğu bir Amerika’da
milletleşme sürecinde de sorunlar olduğu görülmektedir. Afrika kökenlilerin ve
Hispaniklerin Amerika’nın onurlu, eşit ve başı dik vatandaşları oluncaya kadar
tamamlanmış bir milletleşmeden söz etmek zordur.
Demokrasiye, adalete inancı kalmamış, siyasal ve ekonomik
sisteme karşı güvensizlik duygusu taşıyan, ten renklerinden dolayı aşağılanan
insanların hak arama yerinin sokaklar olması doğaldır. Çare, milli demokratik
devrimi tamamlamaktan geçer. Eksik olan budur.
Bu eksiklik giderilinceye kadar Amerika’daki eylemlerin sona
ermeyeceğini hep beraber göreceğiz.