26 Ocak 2022 Çarşamba

NEFRET SİYASETİ VE PSİKOLOJİK KİTLE

Gazeteci kılıklı kadının yaptığı hakaretler 'nefret' siyasetinin bir gereğidir. Bu siyasetin mimarı ise Biden'ın Amerikasıdır, Batı'nın büyük sermayesidir. 

Time, Der Spiegel, Atlantic, Economist, Guardian, Financial Times, New York Times,  Batılı devletlerin yayın organları, DW, France 24, VOA, BBC… Yıllardır Erdoğan’ı, Putin'i, Xi'i, Orban'ı, Maduro'yu hedef tahtasına koymuşlar. Bu isimlerin müşterek özelliği kendi ülkelerini emperyalizme ve Batı'nın hegemonyasına karşı korumaya çalışmaları.  

Bu liderlerin iktidarlarına son vermek için özel programlar hazırlanmakta ve uygulamaya konulmaktadır. 

Türkiye'de bu özel programın adı şu: 'Nefret ettir ve Kaos yarat'.

Nefret siyasetinden amaç, Erdoğan'a karşı nefret duyguları ile donatılmış bir kitle  yaratmak ve bu kitleyi kullanarak Erdoğan'ı devirmek. 

Emperyalizm tam da bunu istiyor.

PSİKOLOJİK KİTLE!

Uzun zamandır uygulanan bu nefret siyaseti ile Türkiye'de büyük bir 'Psikolojik kitle' oluştu. ‘Psikolojik’ diyorum çünkü insanlar akıllarından çok duygularının itmesi ile bu kitleye katılıyor. O duygunun adı da "Erdoğan nefreti".

Bu kitlenin içinde kendisini Atatürkçü ilan edenleri, milliyetçiliği kimseye bırakmayanları, Türkiye'yi bölme hevesi içinde çırpınanları, ümidini Amerika'ya bağlamış liberalleri görmek mümkün. 

Dünya  görüşleri farklı, ama nefret aynı. Bu nefret onları tekleştiriyor. Nefret tek, fikir tek: ‘Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin.’

NEDEN PSİKOLOJİK KİTLE OLUŞTURULDU?

Amerika’nın yıllardır uyguladığı yöntemdir bu: Bir ülkeye egemen olmak isterse, ilk yaptığı şey mevcut iktidarı yıpratmak, ülkeyi seçime götürmek ve bu şekilde uzlaşacağı (!) bir yönetimi iktidar yapmak. Bunun için, ülke içinde kaos oluşturur, ekonomik saldırılarda bulunur, terör örgütlerinden faydalanır ve iktidarı yıpratır ve seçim ortamı yaratır.

Bütün bunları yapabilmesi için, kendisine sorgusuz sualsiz hizmet edecek insanlara ihtiyacı var. Bu nedenle, nefret duygusu ile bir insanları bir araya getirir ve böylece amaçları için kullanacağı  'psikolojik kitleyi' oluşturur. 

PSİKOLOJİK KİTLENİN ÖZELLİKLERİ

Kendi aklını nefretinin emrine vermiş bir kimse, nefret duygularını besleyecek her türlü habere hemen inanır. Şüphe duymaz, araştırmaz, soruşturmaz. İnandığı bu haber onun kişisel çıkarlarını yok edecek de olsa mutlu olur. O kadar mutlu olur ki, haberi veya bilgiyi doğruluğunu araştırmadan arkadaşları ile paylaşır; mutluluğu daha da artar. (Bu nedenle, sosyal medya yalan nehrine dönüşmüş durumda. Bu nehrin kaynağı ise belli: Amerika.)

Böyle duygusal kitlelerde, ilk okul mezunu ve en üst düzeyde eğitim almış birisi, olayları nesnel olarak değerlendirme yeteneği bakımından aynı seviyeye iner. Bu insanlarda, nesnel gerçeklerin yerini nefretlerini besleyecek yalanlar alır.

Edinilen yanlış bilgi kişiyi kendi özüne yabancılaştırır. Yanlış bilgiler, yanlış seçimlere yol açar. Yanlış seçimler, sadece nefret yobazının kendi geleceğini değil milletin de geleceğini riske sokar ama o farkına varmaz...

Muhakeme yok olunca, çok büyük yalanlar bile psikolojik kitle içindeki insanlar için mutlak gerçeğe dönüşür. Mutlak gerçeğe dönüşmüş yalanlar, insanları yönlendirmeye ve sürüklemeye başlar. İnsanlar öyle sürüklenirler ki, kendilerine, içinden çıktıkları millete ve ülkeye yabancılaşırlar ama farkına bile varmazlar.

AMERİKA'NIN SÜRÜSÜ

Bu  duygusal kitle içindeki insanlardaki Erdoğan nefreti, Türkiye nefretine dönüşmüş ama haberleri yok. Türkiye aleyhine sandığı her haberi her bilgiyi büyük bir memnuniyetle paylaşıyor. Böylece Erdoğan’a zarar verdiğini sanıyor. Oysa hem ülkeye hem kendisine zarar veriyor. 

Eleştiri yok, araştırma yok, sorgulama yok, peşin kabul ve benimseme var. Öylesine benimsiyorlar ki, duydukları ve okudukları düşüncelerin başkasına ait olduğunu unutuyorlar ve kendi özgün düşünceleri sanıyorlar.

Eleştirel düşünceden uzaklaştıkları için, kendi özgün düşünce, duyum ve arzuları da kayboluyor. Bunların yerini, katıldığı sürünün veya bir parçası olduğu robotlar topluluğunun düşünce, duyum ve arzuları alıyor.

Sürüye katılan koyun, özgürce dolaşmaktan vazgeçer ve sürüye katılarak kendisini güvende hisseder. Çoban nereye derse oraya gider. İtiraz etmeden gider, çünkü çobanın kararını kendi kararı sanır ve o bunun farkında değildir. 

Duygularının esiri olanların oluşturduğu bu psikolojik kitleye "Amerika'nın sürüsü" demek uygun olur. Çünkü sürünün çobanı besbelli ki Amerika...

HEDEFTE ERDOĞAN YOK, TÜRKİYE VAR

Gazeteci kılıklı provokatörün Sayın Cumhurbaşkanı'na hakaret ederek nefret siyasetini devam ettirdi. Bu hareketinin iki amacı olabilir: Birincisi, oluşmuş olan psikolojik kitlenin nefretini artırmak ve Amerika'nın güdeceği sürüyü daha da büyütmek; ikincisi ise, Erdoğan'ı sevenleri kışkırtarak ederek bir çatışma ortamı, dolayısıyla kaos yaratmak. 

Olayları nesnel gerçeklerden hareket ederek değerlendiren ve gerçeklere bu şekilde ulaşan vatanseverlere büyük görev düşüyor. 

Nefretinin esiri olmuş ve gaflet uykusuna dalmış insanları sarsarak uyandırmak görevi onlara düşüyor.. Kuvvetli uyarıcılar olmadan bu gaflet uykusu son bulacak gibi görünmüyor. 

Ortamdaki bilgi kirliliğinin temizlenmesine gayret etmek gerek. Bunu yaparken de nesnel gerçekler gür bir sesle çekinmeden ve korkusuzca her ortamda dile getirilmelidir.

Türk milletinin geleceği için, bu hastalıklı ‘psikolojik kitlenin’ bilinçli kitleye dönüşmesi lazım. Türkiye’nin duygularının esaretinde olmadığı için sağlıklı düşünebilen insanlara ihtiyacı var, nefret yobazlarına değil!