26 Şubat 2019 Salı


YAKIN TARİHİMİZ VE BİR EL!

Bir el, 2002 öncesi ekonomik kriz yarattı, Kemal Derviş kurtarıcı (!) olarak geldi, DSP’yi böldü, YTP kuruldu. RP ve ANAP bölündü, AKP kuruldu.

AKP, o el sayesinde 2 Kasım 2002’de iktidara geldi, önce Gül daha sonra Erdoğan başbakan oldu.

O el, Deniz Baykal’ı bir komplo ile CHP genel başkanlığından uzaklaştırdı ve Kılıçdaroğu’nu başkan yaptı. CHP’nin siyasetleri büyük oranda değişti ve antiemperyalist ve gerçek Atatürkçü liderler partiden uzaklaştırıldı.

AKP’nin yanlış icraatları sonucu Güneydoğu’da devlet otoritesi asgariye indi, PKK canlandı, büyüdü ve bölgeye egemen olmaya başladı. Türkiye bölünme noktasına geldi.

24 Temmuz 2015’de o elin hiç de istemediği bir gelişme oldu ve Türk uçakları Kandil’i yoğun biçimde bombaladı. Güneydoğu’da PKK’ya karşı yoğun bir mücadele başladı. PKK açtığı hendeklere gömüldü ve bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

AKP’nin Güneydoğu politikalarını değiştirmesi üzerine MHP lideri Bahçeli Erdoğan’ı desteklemeye başladı. O el devreye girdi ve MHP’yi böldü. Böylece İYİP kuruldu.

O el yapılan seçimlerde CHP’den oy kopararak HDP’nin meclise girmesi için çok yoğun biçimde çalıştı ve bu arzusu gerçek oldu. PKK meclise girmiş oldu.

15 Temmuz 2016 gecesi o el Türkiye’de bir darbe yapmaya kalktı. Bu darbe teşebbüsü TSK, emniyet güçleri ve Türk halkı tarafından önlendi. O elin adamları tutuklandı, devlet içinden tasfiye edildi. Bu elin adamları ordu, yargı ve emniyet teşkilatı içinden uzaklaştırılmaya başlandı.  

O elin yönlendirmesi ile, CHP, bir yandan HDP’nin meclise girmesi için çalışırken diğer yandan İYİP parti ile iyi bir ilişki kurdu; ödünç milletvekili bile verdi.  

31 Mart’ta yerel seçimler yapılacak. O el, bu seçimde CHP ile HDP’nin birlikte hareket etmesini ve İYİP partinin de bu birlikteliği desteklemesini sağladı. Böylece AKP ve MHP birlikteliğine karşı bir ittifak oluştu.

Bütün bu müdahale ve gelişmelere rağmen o elin Türkiye üzerindeki emelleri bir türlü gerçekleşmediği için şimdi Gül, Davutoğlu, Babacan yeniden devreye sokuluyor.

AKP o el tarafından iktidara getirilmişti ama Türk milletinin baskısı ile o ele ihanet etmek mecburiyetinde kalmıştı.

O elin amacı AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak ve kendi isteklerini yerine getirecek bir iktidarı oluşturmak.

O el başarılı olursa, 31 Mart sonrası erken seçim gündeme gelebilir ve bu seçim sonucunda Gül, Kılıçdaroğlu, Akşener ve Demirtaş iktidara taşınabilir.

O elin planı bu ama Türkiye eski Türkiye değil, o el artık Türkiye’de iktidarı belirleyemez, o gücü yok artık.

Türk milleti bu zor günleri o elin hükümeti ile değil, milli güçlerin bir araya gelerek kuracağı bir hükümet ile geride bırakacaktır.

Türkiye rota değiştirmiş ve Avrasya’ya doğru yol almaktadır. O el Avrasya’ya uzanacak kadar uzun değildir.

24 Şubat 2019 Pazar


NEM ALACAK FELEK BENİM

Pek güzel bir türküdür bu. Rahmetli Yıldıray Çınar ve Cem Karaca çok güzel söylerdi bu türküyü. Geçelerde radyoda çalınıyordu. Dinlerken aklıma Türkiye geldi. Yıllardır bu türkü söylenir ve felek de Türkiye’den bir şeyler alır, götürür. Sözlerinin bir kısmı şöyle:

Bir okkacık balım mı var?
Bir dönümlük bağım mı var?
Bir derdime bin dert katar
Nem alacak felek benim?

Sordum boynun eğik niye?
Beraberdik küme küme
Kıran vurdurdu köküme
Nem alacak felek benim?

NELERİMİZİ ALMADI Kİ?

Biz, Atatürk önderliğinde büyük bir devrim yapmıştık. Cumhuriyeti kurmuştuk. Bu toprakları vatan kılmıştık. Biz, bunları adına emperyalizm denilen felekle savaşarak elde etmiştik. Ne olduysa 1945’li yıllardan sonra oldu. Felek yeniden saldırdı. Özellikle 1980 ve 2002’den sonra çok şeyimizi kaybettik.

Felek kılık değiştirdi; siyasi parti oldu, vakıf oldu, dernek oldu, yazar oldu, aydın(!) oldu saldırdı. Alacağını aldı, alamadıkları bizde kaldı.

Felek bazen insan kılığındaydı, Özal oldu, Çiller oldu, Derviş oldu, Gül oldu, Erdoğan oldu. Yüzümüze güldü, gözümüzü boyadı, aldı aldı gitti.

İşte bu felek, Batı ittifakı, NATO, AB diye diye ve adım adım bağımsızlığımızı aldı. Bağımsızlık gidince gerisi geldi. 

Meclisimiz vardı, bir anayasa değişikliği ile meclisimiz gitti. Adı var, yetkisi yok hale geldi. O gidince millet egemenliği de gitti, demokrasi de gitti.  

Felek, küreselleşme dedi, serbest ekonomi dedi, indirin gümrükleri dedi, üretmeyin bize size veririz dedi, özelleştirin dedi, para kolay, biz size borç veririz dedi ve neyimiz var neyimiz yok almaya başladı.

Fabrikalarımız gitti, bankalarımız gitti, şirketlerimiz gitti, hastanelerimiz gitti, ormanlarımız gitti, derelerimiz gitti, meralarımız gitti. Üretmedik, borç alıp yaşadık ve sonunda borç batağına saplandık. Paramız gitti ve bitti.

Cemaat dedi, şeyh dedi, Fethullah dedi, menzil dedi, çocuklarımız gitti; gitti ve CIA’nın ajanı oldu, kendi halkının katili oldu. Beyinler gitti, akıllar gitti, izanlar gitti.

Etnik kimlik dedi, ileri demokrasi dedi, azınlık hakları dedi, açılım dedi, Diyarbakır dedi, Hakkâri dedi, Şırnak dedi. Felek böyle diye diye dağ gibi yiğitlerimizi, Mehmetçiklerimizi, polislerimizi, korucularımızı, öğretmenlerimizi, mühendislerimizi, işçilerimizi, çocuklarımızı, gençlerimizi, yaşlılarımızı kadınlarımızı, erkeklerimizi aldı elimizden, toprak etti.    

FELEĞİN ALAMADIKLARI

Feleğin almak isteyip de alamadıkları da var:

Vatan topraklarımızın bir kısmını elimizden almak istedi. Gafiller ve hainler yüzünden az daha vatan topraklarımızın bir kısmını feleğe kaptırıyorduk ama kahraman ordumuz ve polislerimiz ve vatansever aydınlarımız buna izin vermedi.

Balyoz, deyip, Ergenekon deyip gerçek aydınlarımızı ordumuzu, polisimizi, hâkim ve savcılarımızı elimizden almaya kalktılar ama başarılı olamadılar. Silivri duvarları yıkıldı ve vatanseverler milletinin arasına döndü. 

Feleğin adamları, Atatürk’ü elimizden almaya kalktı ama onun sevgisi milletimizin kalbinde öyle yer etmiş ki başarılı olamadılar. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” deyip saygı duruşuna geçtiler.

FELEK OY İSTİYOR

Önümüzde seçimler var. Feleğin yıllardır bizim değerlerimizi alıp alıp giderken bilerek veya bilmeyerek ona yardımcı olan veya seyirci kalan partiler ve onların yöneticileri gene bizden oy istiyor. Ne yazık ki milletimiz de bunların peşine takılmış bazıları şu partiye, bazıları bu partiye oy verip duruyor. Değişen bir şey de olmuyor; felek almaya devam ediyor.
Bu seçime iki ittifak halinde giren partiler var, bir de tek başına mücadele eden Vatan Partisi var.

AKP, MHP, BBP işbirliği içinde oy istiyorlar. Karşılarında ise CHP, HDP, İYİP ve SP var. Bunların hepsi feleğin partileri.

Bir tarafta ülkeyi ekonomik olarak feleğe teslim eden, güvenliğini riske atan, Atatürk ile, Cumhuriyet ile hesaplaşma içinde olan AKP, diğer yanda vatanımızı bölmeye kalkan, PKK’nın siyasal uzantısı olan HDP var. Görünen o ki, CHP İYİP ile nikahlı, HDP ile ise nikahsız ilişki içinde. İYİP bu durumdan şikayetçi değil, durumdan memnun. Tam da feleğin istediği gibi…

OYLAR FELEĞE DEĞİL VATANA
Feleğin karşısında durabilecek ve ülkeyi ve milletin tüm değerlerini ona karşı koruyabilecek ve milletimizin kaybettiklerini geri alabilecek tek bir parti var: Vatan Partisi

Umarız bu seçimlerde halkımız Vatan Partisi’ni artık keşfeder ve feleğin partilerine gerekli dersi verir. Bu seçimde olmasa bile bundan sonraki seçimlerde olacak olan budur. Çünkü şartlar bunu gerektirmektedir.


18 Şubat 2019 Pazartesi

Eyup S. Karakaş: CHP’NİN İÇİNE CİNLER KAÇTIBüyük Rus romancısı Dos...

Eyup S. Karakaş: CHP’NİN İÇİNE CİNLER KAÇTI
Büyük Rus romancısı Dos...
: CHP’NİN İÇİNE CİNLER KAÇTI Büyük Rus romancısı Dostoyevski’nin dilimize “Cinler” veya “Ecinniler” ismi ile tercüme edilmiş muhteşem bi...

CHP’NİN İÇİNE CİNLER KAÇTI

Büyük Rus romancısı Dostoyevski’nin dilimize “Cinler” veya “Ecinniler” ismi ile tercüme edilmiş muhteşem bir romanı var. Okuyanlar bilir, Dostoyevski, bu romanın başına İncil’den bir küçük bölüm aktarır:

“Orada, dağda büyük bir domuz sürüsü otluyordu. Cinler ol kişiden çıkıp domuzlara girdiler. Sonra gidip uçurumdan atladı sürü. Boğuldu.”

İncil böyle diyor. İçine cin kaçan sürü uçurumdan atlayıp, intihar ediyor.

Bunu okuyunca aklıma CHP geldi. CHP’nin içine de cin kaçtı; uçurumdan atlayıp intihar ediyor.

Bu cinlerin adı da var: Amerikan cini, PKK/HDP cini, FETÖ cini, SOROS cini, liberal ekonomi cini…

Bu cinler daha önce AKP’nin içine yerleşmişti, AKP, 7 Haziran 2015 seçimlerine bakıp cinlerin kendisini intihara sürüklediğini anladı ve içinden bu cinleri kovmaya başladı. Başladı ama tam da temizleyemedi. Ekonomik tabloya bakınca, AKP’nin liberal ekonomi cini tarafında intihara sürüklendiği görülüyor.

HEM DÜŞÜYOR HEM BAĞIRIYORLAR

CHP bir yandan uçurumdan aşağı düşüyor bir yandan da içlerinden bağırtılar yükseliyor:

“AKP kötü, Erdoğan kötü.”

“HDP iyidir, PKK/YPG Kürtlerin siyasal temsilcisidir.”

“Biz 1930’ların CHP’si değiliz.”

“Dersim dosyasını açalım, Atatürk döneminde katliam yapıldı.”

“Ermeni dosyasını açalım, biz Ermenilere soykırım yaptık.”

“Batı ittifakından kopmayalım. Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege için Amerika ve İsrail ile anlaşalım.”

“Yerel özerklik Şartı’ndaki çekincelerimizi kaldıralım.”

Anayasaya “eşit yurttaşlık” maddesi ekleyelim, Kürtlerle Türkler eşit olsun.”

YAZIK OLDU CHP’YE

İçinden Atatürk’ü çıkarıp onun yerine cinleri alan CHP’nin yere çakılmasına az kaldı.

Yazık oldu, Müdafaa-i Milliye Cemiyetlerinin devamı olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne.

Yazık oldu, bir büyük milli mücadele ve bağımsızlık savaşı kazanan Cumhuriyet Halk Partisi’ne.

Yazık oldu, Atatürk’ün partisine.


16 Şubat 2019 Cumartesi


ÖFKENİN ÖNÜNDEKİ SON DURAK: SANDIK

Sanmayın ki insanları akılları yönetir; İnsanlar duygularının esiridir çoğu zaman. Aklını da isteklerinin, nefretlerinin, sevgilerinin emrine vermiştir. Akıl, büyük kararlarını bu duyguların verdiği emirlerle alır.

Öfke ve nefret olmasaydı, devrimler gerçekleşmezdi. Öfke ve nefret insanları isyana zorlar. Fransa’daki Sarı Yeleklilerin eylemleri sömürülen, hor görülen insanların mevcut düzene baş kaldırmasıdır. İnsanlık tarihinde ilk değildir, öyle görünüyor ki son da olmayacaktır.

İktidarların seçimlerle belirlenmesi insanların öfkelerini sandıklara dökmesine yarar. Sandıklardan da sonuç alamayan kitlelerin ne yapacağı kestirilemez.

Büyük değil çok büyük sermayenin yönettiği bu kapitalist düzen içinde haksızlıklar da bitmez, öfke de bitmez.

BORÇ BATAĞINDAKİ TÜRKİYE

Türkiye’deki durum Fransa’dan iyi değil. Gelir, servet ve fırsat eşitsizliği dünyanın çok büyük kısmında ve elbette Türkiye’de de en büyük ekonomik sorun olmaya devam ediyor.

Resmi rakamlara göre işsizlik oranı %12’lere ulaştı. Her 4 gençten biri ise işsiz durumda.

Vatandaşların %22’si yoksulluk sınır altında yaşıyor. Açlık sınırı altında olanlar milyonları buluyor.

Enflasyon %20’yi aşmış durumda ve giderek de yükseliyor. Pahalılıktan dolayı halkın gıda güvenliği de kalmadı. İnsanlar pazara boş torbalarla gidiyor, boş torbalarla dönüyor. Evine ekmek bile götüremeyen babalar var.

HALK UYUTULUYOR

Bu tabloya rağmen insanlar sessiz ve meydanlar boş. Erdoğan ve AKP, halktan bu tabloya gizlemesini iyi bildi.

İnsanların önüne öbür dünyadaki cenneti koyup bu dünyada yaşadıkları cehennemi unutturdu.  

Sosyal yardımları çığ gibi büyüttü. Belediye ucuz ekmek satıyor, iktidar makarna, nohut dağıtıyor. Kendi bakanları açıkladı; 2002 yılında (DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti görevdeydi) Türkiye’de yoksullara yapılan sosyal yardım miktarı 1,3 milyar lirayken, 2016 yılında 33,7 milyar liraya çıkarıldı. Şimdilerde bu rakam daha da artmıştır.

Son günlerde de belediyelere patlıcan, domates dağıtarak borç batağına batmış ekonomiyi halktan gizlemeye çalışıyor.

SANDIK UYARI GÖREVİNİ GÖRMELİ

Yerel seçimlere az kaldı. Bakalım bu yoksulluk, bu işsizlik, bu açlık sandıklara yansıyacak mı?

Sandık, öfkeli kalabalıkların önündeki son durak. Sandığa yansımayan memnuniyetsizlikler ileride öfkeye dönüşebilir. Öfkeli kalabalıkların ne yapacağını da kestirmek mümkün değil.

Dileriz, adına ister liberal deyin ister küreselleşme deyin Batı’nın bize dayatması sonucu 1980’li yıllardan bu yana uyguladığımız ekonomik programı terk etmek için sandık bir uyarı görevi görür. Aksi takdirde iktidar, çok kısa bir süre sonra halkın önüne tekrar sandık koyak mecburiyetinde kalır.

Umarız, öfke oluşmadan, sandık, refahı artırıcı ve tabana yayıcı ekonomik değişimi başlatır ve toplum bu zor dönemi bir üretim devrimi ile aşar. Ve gene umarız ki, öfke aklı esir alıp da üzücü olaylara sebep olmaz.

13 Şubat 2019 Çarşamba


TEK SEÇENEK VATAN PARTİSİ

Bir tarafta Cumhur İttifakı, diğer yanda Millet İttifakı; ikisinden de bu millete hayır gelmez. Şu soruların cevabını verirsek neden hayır gelmeyeceği de kolaylıkla anlaşılır.

Millet İttifakı’nda kimler var? CHP, İYİP, HDP

HDP’li herhangi bir yetkilinin bizim PKK ile ilgimiz yok dediğini duydunuz mu? Hayır.

HDP, PKK’nın siyasal uzantısı değil mi? Cevap; evet, uzantısı.

HDP toplantılarında PKK marşları okunup, ölen teröristler için ağıtlar yakılıyor mu? Cevap; evet.

HDP’nin liderinin Apo olduğu defalarca dile getirildi mi? Evet, getirildi.

HDP eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye başkanları dağlarda PKK kamplarında teröristlerle sarmaş dolaş dolaşıyor mu? Cevap; evet, dolaşıyor.

HDP eşbaşkanı biz sırtımızı PYD’ye, YPG’ye dayadık dedi mi? Dedi.

HDP’li belediyelerin adamları dağlardaki teröristlere yiyecek, içecek, silah, mühimmat taşırken yakalandılar mı? Evet yakalandılar.

HDP eşittir PKK olduğu açık ve seçik ortada değil mi? Ortada.

Bu PKK Türk vatanını, Türk milletini bölmek için Amerika ve İsrail’in uşaklığını yapmıyor mu? Yapıyor.

PKK, on binlerce insanın katili mi? Evet, katili.

Çok sayıda Mehmetçiğimizi, polisimizi, korucumuzu, öğretmenimizi, mühendisimizi, işçimizi şehit etti mi? Evet, etti.

Köyleri basıp, bebek, çocuk, erişkin, yaşlı, kadın, erkek demeden insanlarımızın kanına girdi mi? Evet, girdi.

Amerika’nın verdiği silahlarla, mühimmatla Amerika’ya uşaklık ve paralı askerlik yapıyor mu? Evet, yapıyor.

Bu HDP/PKK ile seçim için veya başka bir amaçla ittifak veya iş birliği yapmak onun tüm günahlarına, ihanetlerine ortak olmak anlamı taşımaz mı? Evet, taşır.

PKK/HDP ile beraber seçime giren bir partinin AKP’yi devirip de iktidara gelme ihtimali var mı? Hayır yok.

Demek ki, Millet İttifakı Türk milleti için bir seçenek değil.

Gelelim AKP-MHP (Cumhur) ittifakına:

16 senedir Türkiye’yi sorgusuz sualsiz kim yönetiyor? Erdoğan ve AKP.

16 yılın sonunda Türkiye’nin güvenlik sorunu büyüdü mü? Evet büyüdü.

16 senenin sonunda Ekonomi büyük bir çıkmazın içine girdi mi? Evet, girdi.

16 senenin sonunda yoksulluk, işsizlik, açlık artı mı? Evet, arttı.

16 senenin sonunda milletin satılmadık, fabrikası, bankası, işletmesi kaldı mı? Hayır, kalmadı.

16 yılın sonunda Türkiye’yi borç batağına sokan ekonomik politikalara Erdoğan ve AKP aynen devam ediyor mu? Evet, ediyor.

Yönetimin her kademesinde, belediyeler dahil yolsuzluklar, soygunlar, rüşvetler arttı mı? Evet, arttı.

16 senenin sonunda kendisinden bir hayır görmediğimiz bu iktidar Türk milleti için bir seçenek olabilir mi? Hayır olamaz.

Bu iki ittifaktan da bu millete bir hayır gelmez. İkisi de gerçek anlamda bir seçenek olamaz.

Milletimizin önünde tek seçenek var; o da Vatan Partisi. Tecrübeli ve genç kadrosu ile Vatan Partisi bugüne kadar çok iyi bir sınav verdi.

Vatan Partisi’nin başarılarına oranla aldığı oy çok farklı. Türkiye eninde sonunda Vatan Partisini keşfedecek ve gerçek seçeneğin bu parti olduğunu anlayacak.

Türkiye’nin geleceğini belirleyecek parti Vatan Partisidir. Bu gelecekte tam bağımsız bir ülke ve bu ülkede başı dik, özgür ve refah içinde yaşayan insanlar olacak. Her seçim o günlere bizi daha da yaklaştıracak. Çünkü başka seçenek yok.  


11 Şubat 2019 Pazartesi


SEÇİMLER ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ

Hakkari’nin, Şırnak’ın, Tunceli’nin dağlarında, Diyarbakır’ın, Batman’ın yaylalarında bir yanda eller tetikte vatanımıza, namusumuza zarar gelmesin, özgür ve başı dik yaşayalım diye kar demeden, fırtına demeden, soğuk demden, sıcak demeden nöbet tutan Mehmetçiklerimiz; diğer yanda vatanı bölmeye, ülkeyi Amerika’ya peş keş çekmeye çalışan adı PKK, YPG, PYD olan eli kanlı örgütlerin katilleri var.

Mehmetçiklerimiz kahpe bir kurşun ile şehit olmayı göze almışlar. Bu kurşunlar onları yıldırmadı, yıldıramaz. Bombalar, mayınlar, füzeler de yıldırmadı, yıldıramaz.

Peki ya seçimlerde verilen oylar?  

Yiğitlerimizin elleri tetikte, gözleri düşman mevzilerinde iken, kulakları seçim sonuçlarında olacak.

Verilen oylar ya Mehmetçiklerimizi ya da PKK’lı katilleri sevindirecek.

HDP’ye, HDP ile birlikte hareket eden partilere ve HDP’nin desteklediği adaylara verilen her oy Mehmetçiğin kalbine bir hain mermi gibi saplanacak.

Bu oylar, dağılma sürecine giren PKK’ya ise büyük bir moral olacak.

Mehmetçik üzülecek, hainler sevinecek.

Eminim, PKK’ya verilen oyların açtığı yara, katillerin silahından çıkan merminin açtığı yaradan daha derin olacak.

Umarım halkımız oy kullanırken Güneydoğu’da, Kuzey Irak ve Suriye’de vatan bütünlüğü için canlarını feda etmeye hazır evlatlarımızı düşünür.

Lanet olsun PKK’ya, lanet olsun PKK’nın siyasal uzantısı olan HDP’ye, yazıklar olsun HDP’ye destek verenlere…

MÜTEKALLİD

Eskilerde sık kullanılan bir kelime vardı: Mütekallid.

“Kuşanan. Kılıç takan, takınan. Kılıç kuşanmış. Bir işi üzerine alan. Bir vazifeyi deruhte eden.” Sözlüklerdeki anlamı bu ama yaygın olarak taklit yapan kimseler için kullanılırdı.

Parti yöneticilerine ve adaylara baktıkça aklıma bu sözcük geliyor; “vay mütekallidler vay” diyorum.

Dindar taklidi yapanlar var, Atatürkçü taklidi yapan var, milliyetçi taklidi yapan var, solcu taklidi yapan var.

Kendisini dindar hisseden, dindar taklidi yapana; Atatürkçü hisseden, Atatürkçü taklidi yapana; kendisini milliyetçi sanan, milliyetçi taklidi yapana ve kendisini solcu kabul eden de solcu taklidi yapana oy verince içi rahat olacak ama oyu boşa gidecek.

Hatta farkında olmadan hiç de istemediği bir görüşün temsilcisine oy vermiş olacak.

Ne yazık ki, bugüne kadar mütekallidler çok oy topladı. Umarız halkımız bu seçimlerde taklitlerden sakınır ve oylarını gerek yüzlerini göstererek seçimlere giren dürüst adaylara oy verir.