1 MAYIS’IN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
İşçi hakları da diğer hak ve özgürlükler gibi, halkların
otoriteye ve mevcut düzene karşı yaptıkları kitlesel eylemler ile
kazanılmıştır.
XVIII. yüzyılın sonlarında Fransa halkı yoksulluk ve sefalet
içerisinde yaşarken sarayda yaşayanlar ve asiller halkın durumundan habersiz ve
ilgisizdi. Kilise devlet üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışırken bir yandan da
koyduğu din vergileri ile halkı daha da fakirleştiriyordu.
Fransa Devrimi işte bu ortamda halkın ayaklanması ile
meydana geldi. Bu devrim ile sadece Fransa’da değil diğer ülkelerde de devlet
sistemlerinin, devlet anlayışlarının ve hukuk kuralları değişti. Temel insan
hak ve özgürlüklerinin temelleri atıldı.
“İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi”nin kabul edildiği 26
Ağustos 1789 insanlık tarihinin en önemli günlerinde birisidir. Bu bildirge ile
insanların özgür ve eşit haklara sahip olduğu;
mülk edinme, baskılara direnme, ehliyetlerine göre devlet kuruluşlarında
görev alabilme gibi haklarının olduğu; yasalarda bulunmayan bir suçtan dolayı
cezalandırılamayacağı; kuvvetler ayrılığının gerekeli olduğu ilan edildi.
Ayrıca, egemenliğin millete ait olduğu da bildiride yer aldı.
İnsanlık bu devrimi gerçekleştiren Fransa halkına çok şey
borçludur. Dökülen kanlar boşa gitmemiştir. İnsanlık kazançlı çıkmıştır.
“1 Mayıs Uluslararası İşçi Günü” de böyle bir halk
hareketinin sonucudur. 1800’lü yılların
sonlarına doğru işçiler haftada 6 gün ve günde 12 saat olan çalışma sürelerinin
günde 8 saate indirilmesi için mücadele başlattılar. İşçiler ve tüm çalışanlar
ABD’nin Şikago kentinde 1 Mayıs’tan itibaren gösterilere başladılar. Bu
gösteriler 4 Mayıs’a kadar devam etti. Bu tarihte kanlı Haymarket olayı meydana
geldi. Polisler göstericilerin üzerine ateş açtı ve 4 gösterici öldü.
Uygulanan
yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz
1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin
önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü
" olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında
yapılabildi.
Zamanla 8
saatlik iş günü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin
birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı.
1 Mayıs’ın ruhunda işçi hakları vardır. Gerek işçi hakları
gerekse tüm temel hak ve özgürlükler ancak hukukun üstün olduğu, kuvvetler ayırımın
var olduğu, demokratik, laik ve tam bağımsız, ulus devletlerde sağlanabilir ve
korunabilir.
Yukarıdaki ilkeleri
savunmayan hiçbir hareket işçi haklarını savunuyor olamaz. Etnik ayırımcı politikalar sürdürenler; laik devlet anlayışını değiştirmeye
çalışanlar; hukukun üstünlüğünü, her
türlü özgürlüğü, bağımsızlığı, adaleti, ulus devleti, milletin ve devletin
birliğini, halkaların kardeşliğini, insanların eşitliğini savunmayanların 1
Mayıs’ta Taksim’de bulunmaya hakları yoktur.
Ulusun ve ülkenin birliğine inanmayanların; temel hak ve özgürlükleri
savunmayanların; insanları kardeş
bilmeyenlerin; kalbi sevgi yerine nefret
ile dolu olanların; bölücülerin, yıkıcıların o meydanda yeri yoktur.
İnsanlığı özgürlüğe, refaha, insanca yaşamaya taşımak için
canlarını vermiş, kanlarını akıtmış olanları millet ve dini inanç ayırımı
gözetmeden saygı ile selamlıyorum.
İnsanlığa özgürlüğü, refahı, insanca yaşamayı çok gören, kendisini
farklı ve üstün görüp diğer insanlara hükmetmeye çalışan, insanların haklarını
devletin gücünü de kullanarak gasp eden, diktatörlüğe heveslenip halkına zulüm
edenleri de nefretle kınıyorum. 1789
yılından bu yana bu despotlara karşı direnme hakkımızın olduğunu da herkese
hatırlatıyorum.