3 Nisan 2014 Perşembe

İSLAMIN ŞARTI BEŞTİR, ALTI DEĞİL

AKP’nin ülkeyi içine sürüklediği duruma ve başbakan ve bakanlar hakkında ortaya çıkan tüm yolsuzluk ve rüşvet haberlerine rağmen seçim sonuçlarının bu şekilde çıkmasının iki temel nedeni olabilir: Birincisi, toplumun cehaleti ve mahalle baskısı; ikincisi ise seçimlerin demokratik biçimde yapılmayışı.

Cehalet bize Osmanlı’dan mirastır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim hamlesi maalesef daha sonraki yıllarda hızını kaybetmiş ve bugünkü toplum yapımız ortaya çıkmıştır. Eğitim durumumuzu ortaya koymak için OECD ülkeleri ile bazı kıyaslamalar yapmak gerekir.

Yüksek öğrenim alanların oranı açısından Brezilya’dan sonra en kötü ülkeyiz. Lise seviyesinde eğitim alanların oranı bakımından Meksika’dan sonra en kötü ülkeyiz. Anaokuluna başlayan çocuklar esas alındığında ise, sonuncuyuz. Öğretmen başına düşen öğrenci sayımız ise, fazla; bu bakımdan da sondan dördüncüğüz. OECD ülkeleri içinde öğrenci başına yapılan harcama miktarı en düşük ülke Türkiye’dir.

Açılımı  “Uluslar arası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA istatistiklerine göre de durumumuz hiç iç açıcı değil. 15 yaşındaki çocuklar üzerinde yapılan değerlendirmeye göre Türkiye matematik alanında 44’üncü, okuma alnında 43’üncü ve fen alanında ise 42’inci olmuştur.

Eğitim bu olunca toplumun aklını kullanma yeteneği de düşük olmaktadır. Böyle toplumlarda insanlar, her türlü seçimini özgür düşünce ile değil, kamuoyu baskısı ile yaparlar.

Türkiye’de insanlar kendilerini dindar olma veya en azından dindar görünme mecburiyetinde hissetmektedir. Bu dindarlığın da gerçek Müslümanlıkla olan uygunluğu da tartışılabilir. Toplumda itibar kazanmak için, erkeklerin birbirlerine göstererek camiye gitmesi,  Cuma namazlarını kaçırmaması, oruç tutması, birbirlerini Allah’ın adı ile selamlaması, Umre’ye, gitmesi, konuşmalarında sık sık “İnşallah, maşallah” demesi, alkol içmemesi gerekmektedir. Kadınlar ise muhakkak başlarını örtmelidir. Ayrıca,  bu dindarlığın bir şartı olarak, insanlar AKP’ye oy vermeli ve Tayyip ne yaparsa yapsın, ne derse desin destek onu desteklemelidir. Böyle yapılmazsa itibar kaybı olmaktadır.

Toplumda öyle bir kanaat oluşturulmaktadır ki, sanki Tayyip Erdoğan’a oy vermek İslam’ın şartlarından birisidir. Bizim bildiğimiz İslam’ın şartı beşti, şimdi altı oldu. Kendisini dindar hisseden veya öyle görünmek isteyen insanlar AKP destekçisi oldu. O kadar oldu ki evlerde bulunan paralar için “cihat için toplanmış paralardır, sevaptır” dendi.

İnsanlar bir bakıma bu dünya için veya bu ülke için değil, öbür dünya için oy kullandı. Kim bilir, belki de verdikleri oyla cennete kapı açtıklarını sandılar.

Elbette İslamın gereklerini yerine getirmek güzel bir şeydir ama Allah için yapılırsa. Lütfen sözlerimi yanlış anlamayın.

Cehalet toplum baskısı ile birleşince seçim sonuçları da böyle oldu. Toplum cehaletten kurtulmadıkça ki, bu cehalete dinimizi tam olarak bilmemeyi de katabiliriz, seçim sonuçları hep umut kırıcı çıkacaktır.


Yarın da seçimlerin demokratik biçimde yapılmadığını anlatmaya çalışacağım.

Hiç yorum yok: