30 Nisan 2014 Çarşamba

1 MAYIS’IN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

İşçi hakları da diğer hak ve özgürlükler gibi, halkların otoriteye ve mevcut düzene karşı yaptıkları kitlesel eylemler ile kazanılmıştır.

XVIII. yüzyılın sonlarında Fransa halkı yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşarken sarayda yaşayanlar ve asiller halkın durumundan habersiz ve ilgisizdi. Kilise devlet üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışırken bir yandan da koyduğu din vergileri ile halkı daha da fakirleştiriyordu. 

Fransa Devrimi işte bu ortamda halkın ayaklanması ile meydana geldi. Bu devrim ile sadece Fransa’da değil diğer ülkelerde de devlet sistemlerinin, devlet anlayışlarının ve hukuk kuralları değişti. Temel insan hak ve özgürlüklerinin temelleri atıldı. 

“İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi”nin kabul edildiği 26 Ağustos 1789 insanlık tarihinin en önemli günlerinde birisidir. Bu bildirge ile insanların özgür ve eşit haklara sahip olduğu;  mülk edinme, baskılara direnme, ehliyetlerine göre devlet kuruluşlarında görev alabilme gibi haklarının olduğu; yasalarda bulunmayan bir suçtan dolayı cezalandırılamayacağı; kuvvetler ayrılığının gerekeli olduğu ilan edildi. Ayrıca, egemenliğin millete ait olduğu da bildiride yer aldı.

İnsanlık bu devrimi gerçekleştiren Fransa halkına çok şey borçludur. Dökülen kanlar boşa gitmemiştir. İnsanlık kazançlı çıkmıştır.

“1 Mayıs Uluslararası İşçi Günü” de böyle bir halk hareketinin sonucudur.  1800’lü yılların sonlarına doğru işçiler haftada 6 gün ve günde 12 saat olan çalışma sürelerinin günde 8 saate indirilmesi için mücadele başlattılar. İşçiler ve tüm çalışanlar ABD’nin Şikago kentinde 1 Mayıs’tan itibaren gösterilere başladılar. Bu gösteriler 4 Mayıs’a kadar devam etti. Bu tarihte kanlı Haymarket olayı meydana geldi. Polisler göstericilerin üzerine ateş açtı ve 4 gösterici öldü.

Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.


Zamanla 8 saatlik iş günü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. 

1 Mayıs’ın ruhunda işçi hakları vardır. Gerek işçi hakları gerekse tüm temel hak ve özgürlükler ancak hukukun üstün olduğu, kuvvetler ayırımın var olduğu, demokratik, laik ve tam bağımsız, ulus devletlerde sağlanabilir ve korunabilir.

Yukarıdaki  ilkeleri savunmayan hiçbir hareket işçi haklarını savunuyor olamaz.  Etnik ayırımcı politikalar sürdürenler;  laik devlet anlayışını değiştirmeye çalışanlar; hukukun üstünlüğünü,  her türlü özgürlüğü, bağımsızlığı, adaleti, ulus devleti, milletin ve devletin birliğini, halkaların kardeşliğini, insanların eşitliğini savunmayanların 1 Mayıs’ta Taksim’de bulunmaya hakları yoktur.  Ulusun ve ülkenin birliğine inanmayanların; temel hak ve özgürlükleri savunmayanların;  insanları kardeş bilmeyenlerin;  kalbi sevgi yerine nefret ile dolu olanların; bölücülerin, yıkıcıların o meydanda yeri yoktur.


İnsanlığı özgürlüğe, refaha, insanca yaşamaya taşımak için canlarını vermiş, kanlarını akıtmış olanları millet ve dini inanç ayırımı gözetmeden saygı ile selamlıyorum.  İnsanlığa özgürlüğü, refahı, insanca yaşamayı çok gören, kendisini farklı ve üstün görüp diğer insanlara hükmetmeye çalışan, insanların haklarını devletin gücünü de kullanarak gasp eden, diktatörlüğe heveslenip halkına zulüm edenleri de nefretle kınıyorum.  1789 yılından bu yana bu despotlara karşı direnme hakkımızın olduğunu da herkese hatırlatıyorum.

Hiç yorum yok: