20 Ekim 2022 Perşembe

MEDYANIN AYŞE HANIMI

 Birkaç sene önceydi, muayene odama dizlerinde oldukça fazla ağrısı olan yaşlıca bir kadın hasta geldi. Muayene ve değerlendirmeden sonra, ağrılarının geçmesi için dizlerinden ameliyat olması gerektiğini söyledim. Yaşlı kadın, “Şimdi mevsim kış, yaz gelsin, bizim komşu Ayşe hanım var, o dedi ki, meşe yaprağını kaynat suyunu iç, kaynamış yaprağı da dizine sar, ağrın filan kalmaz. Ben yazı bekleyeceğim, Ayşe hanımın dediğini yapıp da ağrım geçmezse tekrar gelirim” dedi. 

Ne zaman gazetelerde ve televizyonlarda Canan Karatay ile ilgili bir haber görsem veya duysam aklıma hep bu bizim hasta ve onun çok güvendiği Ayşe Hanım gelir.

Ayşe Hanım ile Canan Karatay’ın arasındaki tek fark, Karatay’ın tıp Fakültesini bitirmiş olmasıdır. Karatay fakültede öğrendikleri bazı bilgileri ve terimleri konuşmalarının arasına sokuşturup sözlerine inanılmasını sağlıyor. Ayşe Hanım’ın bu şansı yok.

Ayşe Hanımın sağlık konusundaki önerileri  bilimsel gerçeklere ve kanıtlara ne kadar dayanıyorsa, Karatay’ın ki de o kadar dayanıyor. Çoğu uydurma ve palavra.

Her ne hikmetse Karatay’ın her sözü her tavsiyesi mutlak doğruymuş gibi bizim medya tarafından halka ulaştırılıyor. Benim hastanın Ayşe Hanımı varsa, bizim medyanın da Canan Hanımı var.. Onun için ben Canan Karatay’a  ‘Medya’nın Ayşe Hanımı’ diyorum. Siz ‘Medya’nın Canan Hanımı’ da diyebilirsiniz.

Bu yazıyı doktorluk anlayışımın bir gereği olarak kaleme aldım. Bir yalancının halkın sağlığı ile oynamasına sessiz kalamazdım.

CANAN HANIMIN  PALAVRALARI

İşte size Medyanın Ayşe Hanımının Bilimsellikten uzak, insan sağlığı ile oynayan önerilerinden bazıları:

“İstediğimiz kadar kurban kavurması yapılabilir, ızgarası yapılabilir. Kuyruk yağı içilebilir en doğal, en sağlıklı şeydir.”

“Virüsten neden korkuyorsunuz ki? Virüslerden korkmayın. C vitamini yüksek doz virüsleri öldürür. İlaca gerek yok, virüsleri ilaçlar öldürmez.” 

“Virüsler asitli ortamları severler ve asitte çoğalırlar. Dolayısıyla vücudun asitli olmaması lazım. Alkali ortamda virüsler ölür, yaşamaz.”

“Meyvelerden alınan şeker olan früktoz da tehlikeli. O nedenle meyve  yemek de sağlıklı değil.”

“Dost bakteriler vücudumuzda ‘seratonin’ adı verilen mutluluk hormonunu bağırsaklarda üretiyor. Yani mutluluğumuz bağırsaklarımızda! Bağırsaklarda üretilen seratonin beynimize gidiyor ve o şekilde kullanılıyor. Yeni nesil antidepresanlar beyinde seratoninin azalmaması ve tekrar kullanılması için veriliyor. Az olan şey bitse ne olur, bitmese ne olur? Seratoninin bitmemesi lazım, onu da üreten bağırsaklarımız…”

” Ev yoğurdu, ev turşusu, sirke, tarhana, kelle paça ve dahası… Bunlarda canlı bakteri var ve hepsi doğal probiyotik.”

“İşlenmiş tüm yemeklere karşı olduğunu belirten Canan Karatay, yulafın tiroidi bozduğunu ve kilo aldırdığını ifade etti. 

“Zeytin ve yağı kanser, mide ve bağırsak rahatsızlıklarının yanı sıra birçok hastalığın da şifasıdır. Soğuk sıkım zeytinyağı bol bol tüketilirse, kilo almazsınız. Zeytinyağı karaciğer yağını yok eder. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, zeytinyağı kanser hücrelerini yok ediyor. Zeytinyağı eklem ağrılarını yok ediyor, baş ağrılarını yok ediyor, cildi yumuşatıp kadife benzeri yapıyor."

“Zeytin, yüksek oranda kalsiyum içerir. Kalsiyum kemiklerin yapı taşıdır. Bitkisel yağ olan zeytinyağı kemikleri güçlendirir ve korur. Zeytinyağı mineral bakımından da zengindir onun bu etkisi kemiklerin güçlenmesine katkı sağlar.”

“Zeytinyağı, kan şekeri seviyesini düşürür. Diyabet hastaları için insülin görevi görür ve sorunlara pozitif etki sağlar.”

"Veganlar kısa ömürlüdür. Veganlar yalnız tahıl yiyor tavşan ve koyun gibi. Veganlık hastalıktır"

"Aşıların içinde alüminyum var. Alüminyum Alzheimer nedenidir. Aşı vurulmaya gerek yok. Bunun yerine D vitamini kullanımı çok önemlidir. 

“Sık sık yemek yemek ve deli gibi danalar gibi koşmak da insülin direncini yükseltir. Bize senelerce yumurtanın sarısını yedirmediler. O yüzden hepimiz aptallaştık.”

“Vitamini dışarıdan almak tamamen ticari. D vitamini köy tereyağında ve sakatatlarda da var.”

 ''Kolesterol en yüksek antioksidandır. Vücutta bir bozukluk olduğu zaman kolesterol vücuttaki yangını söndürmek için yükselir. Kolesterol ilacı kullanmak demek, bu yangını söndürmeye barikat kurmak demektir"

“Bir meyve yersen 5 kilometre koş ki toksik etkisini vücuttan atabilesin.” 

"Şimdi gebelere şeker yüklemesi yapıyorlar. Karaciğer yağlanmasına, alzaymıra, obeziteye neden oluyor. Bu yasaklanmalıdır. Zavallı kadınlara bu yüklenir mi?"

“Gut hastalığı şeker zehirlenmesinin belirtisidir, sebebi kırmızı et değildir. Meyve suyu ve fruktoz gut hastalığının nedenidir. Taze sıkılmış dahi olsa meyve suyu içilmeyecek.” 

“Rafine tuzlardan da uzak duracağız. Bu sofra tuzları, rengi açılsın diye içine kimyasallar eklenmiş, akışkan olsun diye alüminyum eklenmiş tuzlardır. Kristal kaya tuzu rafine olmamıştır. Kristal olarak kullanılır. Sağlık kaynağıdır, saftır, mineral topluluğudur. Kristal kaya tuzu ömrü uzatır. Bu tuzu suya katıp sabah akşam gargara yapın, hastalanmazsınız." 

Bir insan vücudunun 24 saat içinde yalnızca 5 gram şekere ihtiyaç duyduğunu söyleyen Karatay, bunun fazlasının kanser hücrelerini beslediğine vurgu yaptı.

Soğuk sıkım zeytinyağının ana sütünden farkı yoktur. Yağ değildir, zeytin meyvesinin suyudur ve yetişkinlerin ana sütüdür. Zeytin altındır, zeytinyağı altın suyudur." 

“Ekmek  en tatlı zehirdir. Beyni uyuşturur, vücuttaki trigliseriti yükseltir.”

“Rafine unlarda aminopeptin şekeri bulunur, insan metabolizmasında bunu hazmedecek enzim yok.”

 "'Ekmek kutsal değil mi, yemeyecek miyiz?' diyorlar. Yemeyeceksiniz kardeşim. Ekmek yenmeyecek." 

"Meyve yenmeyecek, bitti. Merak etmeyin aç kalmayacaksınız. Ben tüccar değilim, üretici değilim. Hekim ve sağlıkçı olarak konuşuyorum. Meyve şekeri de çocukların karaciğerini yağlandırır.” 

"Turp yerseniz turp gibi olursunuz. Doğal probiyotiktir, ömrü uzatır." 

”Kavurmayı yağı ile beraber yemelisiniz. Kuyruk yağı ile birlikte yenmeli. O zaman dinç olur, dağlara çıkar inersiniz.”

“Şifa kaynağı olan bal, kalbi kuvvetlendirir. Şeker ve tatlandırıcı yerine kullanılabilen bal sıcakla etkisini kaybettiğinden ılık ya da soğuk besinlerde kullanılmalı.” 

“Zeytinyağı eklem ağrılarını gideriyor, baş ağrılarını gideriyor, cildi yumuşatıp kadife gibi yapıyor." ifadelerini kullandı.”

“Kelle paça o kadar süperdir ki bizim gibi bütün yaşlıların ağrılarını giderir. Diz ağrısı, kalça ağrısı, bel ağrısı. Kışın hastalıkları önler. Corona virüsü önler. Corona virüsü ve diğer, bütün virüsler aynıdır zaten. Farklı bir virüs değil. Mangalda kül bırakmıyorlar ama vücudumuzun bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman hiçbir virüs hastalandırmaz sizi. Onun için sabah akşam kelle paçayı yemeyi ihmal etmeyiniz"


14 Ekim 2022 Cuma

 RUHAT MENGÜ YALNIZ DEĞİL

Okumuşsunuzdur, görmüşsünüzdür Ruhat Mengü isimli gazeteci kendisine gelen ve çok açık bir şekilde yalan olduğu belli olan bir WhatsApp mesajını gerçek sanıp kendi sosyal medya hesabından paylaşmıştı ve alay konusu olmuştu. 

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Ruhat Mengü yalnız değil; onun gibi apaçık yalan haberlere kolaylıkla inanan ve bu yalanları gerçek sanarak büyük bir heyacan içerisinde paylaşan milyonlarca insan var. 

Sayıları milyonlara ulaştığını tahmin ettiğim bu kitle kendiliğinden oluşmadı.Uzun zamandır uygulanan bu nefret siyaseti ile Türkiye'de büyük bir 'Psikolojik kitle' oluştu. ‘Psikolojik’ diyorum çünkü insanlar akıllarından çok duygularının itmesi ile bu kitleye katılıyor. O duygunun adı da "Erdoğan nefreti".

Kendi aklını nefretinin emrine vermiş bir kimse, nefret duygularını besleyecek her türlü habere hemen inanır. Şüphe duymaz, araştırmaz, soruşturmaz. İnandığı bu haber onun kişisel çıkarlarını yok edecek de olsa mutlu olur. O kadar mutlu olur ki, haberi veya bilgiyi doğruluğunu araştırmadan arkadaşları ile paylaşır; mutluluğu daha da artar. Bu nedenle, sosyal medya yalan nehrine dönüşmüş durumda. Bu nehrin kaynağı ise belli; Amerika.

Bu kitlenin içinde kendisini Atatürkçü ilan edenleri, milliyetçiliği kimseye bırakmayanları, Türkiye'yi bölme hevesi içinde çırpınanları, ümidini Amerika'ya bağlamış liberalleri görmek mümkün. 

Dünya  görüşleri farklı, ama nefret aynı. Bu nefret onları tekleştiriyor. Nefret tek, fikir tek: ‘Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin.’

PSİKOLOJİK KİTLENİN ÖZELLİKLERİ

Böyle duygusal kitlelerde, ilk okul mezunu ve en üst düzeyde eğitim almış birisi, olayları nesnel olarak değerlendirme yeteneği bakımından aynı seviyeye iner. Bu insanlarda, nesnel gerçeklerin yerini nefretlerini besleyecek yalanlar alır.

Edinilen yanlış bilgi kişiyi kendi özüne yabancılaştırır. Yanlış bilgiler, yanlış seçimlere yol açar. Yanlış seçimler, sadece nefret yobazının kendi geleceğini değil milletin de geleceğini riske sokar ama o farkına varmaz...

Muhakeme yok olunca, çok büyük yalanlar bile psikolojik kitle içindeki insanlar için mutlak gerçeğe dönüşür. Mutlak gerçeğe dönüşmüş yalanlar, insanları yönlendirmeye ve sürüklemeye başlar. İnsanlar öyle sürüklenirler ki, kendilerine, içinden çıktıkları millete ve ülkeye yabancılaşırlar ama farkına bile varmazlar.

AMERİKA'NIN SÜRÜSÜ

Bu  duygusal kitle içindeki insanlardaki Erdoğan nefreti, Türkiye nefretine dönüşmüş ama haberleri yok. Türkiye aleyhine sandığı her haberi her bilgiyi büyük bir memnuniyetle paylaşıyor. Böylece Erdoğan’a zarar verdiğini sanıyor. Oysa hem ülkeye hem kendisine zarar veriyor. 

Eleştiri yok, araştırma yok, sorgulama yok, peşin kabul ve benimseme var. Öylesine benimsiyorlar ki, duydukları ve okudukları düşüncelerin başkasına ait olduğunu unutuyorlar ve kendi özgün düşünceleri sanıyorlar.

Eleştirel düşünceden uzaklaştıkları için, kendi özgün düşünce, duyum ve arzuları da kayboluyor. Bunların yerini, katıldığı sürünün veya bir parçası olduğu robotlar topluluğunun düşünce, duyum ve arzuları alıyor.

Sürüye katılan koyun, özgürce dolaşmaktan vazgeçer ve sürüye katılarak kendisini güvende hisseder. Çoban nereye derse oraya gider. İtiraz etmeden gider, çünkü çobanın kararını kendi kararı sanır ve o bunun farkında değildir. 

Duygularının esiri olanların oluşturduğu bu psikolojik kitleye "Amerika'nın sürüsü" demek uygun olur. Çünkü sürünün çobanı besbelli ki Amerika...

NEDEN PSİKOLOJİK KİTLE OLUŞTURULDU?

Amerika’nın yıllardır uyguladığı yöntemdir bu: Bir ülkeye egemen olmak isterse, ilk yaptığı şey mevcut iktidarı yıpratmak, ülkeyi seçime götürmek ve bu şekilde uzlaşacağı (!) bir yönetimi iktidar yapmak. Bunun için, ülke içinde kaos oluşturur, ekonomik saldırılarda bulunur, terör örgütlerinden faydalanır ve iktidarı yıpratır ve seçim ortamı yaratır.

Bütün bunları yapabilmesi için, kendisine sorgusuz sualsiz hizmet edecek insanlara ihtiyacı var. Bu nedenle, nefret duygusu ile bir insanları bir araya getirir ve böylece amaçları için kullanacağı  'psikolojik kitleyi' oluşturur. 

VATANSEVERLERE DÜŞEN GÖREV 

Olayları nesnel gerçeklerden hareket ederek değerlendiren ve gerçeklere bu şekilde ulaşan vatanseverlere büyük görev düşüyor. 

Nefretinin esiri olmuş ve gaflet uykusuna dalmış insanları sarsarak uyandırmak görevi onlara düşüyor.. Kuvvetli uyarıcılar olmadan bu gaflet uykusu son bulacak gibi görünmüyor. 

Ortamdaki bilgi kirliliğinin temizlenmesine gayret etmek gerek. Bunu yaparken de nesnel gerçekler gür bir sesle çekinmeden ve korkusuzca her ortamda dile getirilmelidir.

Türk milletinin geleceği için, bu hastalıklı ‘psikolojik kitlenin’ bilinçli kitleye dönüşmesi lazım. Türkiye’nin duygularının esaretinde olmadığı için sağlıklı düşünebilen insanlara ihtiyacı var, nefret yobazlarına değil!