CUMHURİYET’İ KORUMA VE KOLLAMA
Bir büyük isyan, bir büyük savaş, nihayetinde bir büyük
devrim ve Türkiye Cumhuriyeti.
Bu büyük devrimi gerçekleştiren yüce Türk milletinin 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum ve bu bayramı bize hediye ve emanet eden,
başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm gazi ve şehitlerimizi saygı ve
minnetle anıyorum.
Müdafaa-i Hukuk, İstiklâl-i Tam, Hâkimiyet-i Milliye ve
Misak-ı Milli; bu dört husus Türkiye Cumhuriyeti’nin özüdür, esasıdır.
Müdafaa-i Hukuk yani Türk milletinin haklarının savunulması!
Müdafa-i Hukuk, vatan bütünlüğünün savunulmasını, Türk
milletinin egemenliğinin ve tam bağımsızlığının savunulmasını, toprağın
altındaki ve üstündeki tüm değerlerin, doğal kaynakların vb.. savunulmasını
kapsar.
İyi de, o dönemde haklar kime karşı savunuldu? Düvel-i
Muazzama’ya karşı! Düvel-i Muazzama nedir derseniz sıralayalım: İngiltere, Fransa,
İtalya, Amerika yani Batı, yani Atlantik sistemi!
Atatürk, milli mücadeleyi Düvel-i Muazzama’ya (Batı sistemi)
karşı yürütmüş, milli ekonominin temellerini atmış, ölünceye kadar da Batı
sistemi ile yakın ilişki kurmaktan kaçınmıştır.
O günlerde, bir yabancı gazeteye söyledikleri önemli:
“…Avrupa ve Türkiye birbirine karşı durumdadır. Bizi aşağı olmaya mahkûm bir
halk olarak tanımakla yetinmemiş olan Batı, yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne
yapmak lazımsa yapmıştır.”
Bir başka demecinde ise şöyle demiş: “…eğer ecnebi
düşmanlığından, o kadar pahalı elde bir bağımsızlığa gölge düşürebilecek her
şeyden nefret etmek anlamı çıkarılırsa; bizim ecnebi düşmanı olduğumuz
söylenebilir. (…) Henüz güvenimiz yerinde değildir, evvelce Türkiye’deki ecnebi
teşebbüslerinin, ecnebi amaçlarının içimizde uyandırdığı kaygılar, bütünüyle
ortadan kalkmamıştır.”
“Yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne yapmak lazımsa yapmış
Batı”, bugün de farklı bir şey yapmıyor.
Vatanın bütünlüğüne kasteden Batı, Mavi Vatanımıza saldıran
Batı, yer altı ve yer üstü değerlerimize el koymak isteyen Batı, milli
birliğimizi parçalamak isteyen Batı ama hâlâ bu gerçeği görmeyen, Batı’nın
projelerine piyon olan, sözde Atatürkçüler, milliyetçiler ve dindar geçinen
insanlar var.
Bu Batıcı insanların çabaları beyhudedir. Atlantik sistemi
içinde kalarak, Cumhuriyet korumanın ve kollamanın imkânsız olduğu
anlaşılmıştır. Türkiye, yeniden Mustafa Kemal’in devrimci rotasına girmiştir ve
Atlantik sitemine kendisini bağlayan zincirleri kırıp, Avrasya’daki onurlu
yerini almaktadır.