29 Ekim 2020 Perşembe

 CUMHURİYET’İ KORUMA VE KOLLAMA

Bir büyük isyan, bir büyük savaş, nihayetinde bir büyük devrim ve Türkiye Cumhuriyeti.

Bu büyük devrimi gerçekleştiren yüce Türk milletinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum ve bu bayramı bize hediye ve emanet eden, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm gazi ve şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

Müdafaa-i Hukuk, İstiklâl-i Tam, Hâkimiyet-i Milliye ve Misak-ı Milli; bu dört husus Türkiye Cumhuriyeti’nin özüdür, esasıdır.

Müdafaa-i Hukuk yani Türk milletinin haklarının savunulması!

Müdafa-i Hukuk, vatan bütünlüğünün savunulmasını, Türk milletinin egemenliğinin ve tam bağımsızlığının savunulmasını, toprağın altındaki ve üstündeki tüm değerlerin, doğal kaynakların vb.. savunulmasını kapsar.

İyi de, o dönemde haklar kime karşı savunuldu? Düvel-i Muazzama’ya karşı! Düvel-i Muazzama nedir derseniz sıralayalım: İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika yani Batı, yani Atlantik sistemi!

Atatürk, milli mücadeleyi Düvel-i Muazzama’ya (Batı sistemi) karşı yürütmüş, milli ekonominin temellerini atmış, ölünceye kadar da Batı sistemi ile yakın ilişki kurmaktan kaçınmıştır.

O günlerde, bir yabancı gazeteye söyledikleri önemli: “…Avrupa ve Türkiye birbirine karşı durumdadır. Bizi aşağı olmaya mahkûm bir halk olarak tanımakla yetinmemiş olan Batı, yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne yapmak lazımsa yapmıştır.”

Bir başka demecinde ise şöyle demiş: “…eğer ecnebi düşmanlığından, o kadar pahalı elde bir bağımsızlığa gölge düşürebilecek her şeyden nefret etmek anlamı çıkarılırsa; bizim ecnebi düşmanı olduğumuz söylenebilir. (…) Henüz güvenimiz yerinde değildir, evvelce Türkiye’deki ecnebi teşebbüslerinin, ecnebi amaçlarının içimizde uyandırdığı kaygılar, bütünüyle ortadan kalkmamıştır.”

“Yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne yapmak lazımsa yapmış Batı”, bugün de farklı bir şey yapmıyor.

Vatanın bütünlüğüne kasteden Batı, Mavi Vatanımıza saldıran Batı, yer altı ve yer üstü değerlerimize el koymak isteyen Batı, milli birliğimizi parçalamak isteyen Batı ama hâlâ bu gerçeği görmeyen, Batı’nın projelerine piyon olan, sözde Atatürkçüler, milliyetçiler ve dindar geçinen insanlar var.

Bu Batıcı insanların çabaları beyhudedir. Atlantik sistemi içinde kalarak, Cumhuriyet korumanın ve kollamanın imkânsız olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, yeniden Mustafa Kemal’in devrimci rotasına girmiştir ve Atlantik sitemine kendisini bağlayan zincirleri kırıp, Avrasya’daki onurlu yerini almaktadır.