24 Kasım 2021 Çarşamba

 

KANLI PARA İMPARATORLUĞU

 Bir sevinç, bir sevinci sorma gitsin. Dolar 13 TL’yi buldu diye mutluluktan uçuyorlar. Bir tek zil takıp oynamadıkları kalmış. Erdoğan’a oy vermemişler ya haklı olmanın sevincini yaşıyorlar. Sosyal medya alaylı, esprili ve Türkiye’yi aşağılayıcı paylaşımlarla dolu.

 Oysa sevinecek bir durum yok. Türkiye büyük bir saldırı altında. Siyasi isteklerini PKK’yı, FETÖ’yü ve diğer terör örgütlerini kullanarak Türkiye’ye kabul ettiremeyen ‘Dolar İmparatorluğu’ saldırının şeklini değiştirdi ve Türkiye’yi ekonomik yıkıma zorlayarak, isteklerini kabul ettirme yoluna girdi.

 ‘Dolar İmparatorluğu’, kendi isteklerine ‘evet’ diyecekleri iktidar getirmek için insanları sokaklarda “Hükümet İstifa”, “Seçim Seçim” diye bağırtmaya başladı.

 Dolar imparatorluğu saldırıyor, Türkiye’deki Amerikancı siyasetçiler, gazeteciler ve onların peşinden gidenler seviniyor.

 SERMAYENİN GÜCÜ  YA DA DOLAR İMPARATORLUĞU

 Kapitalist dünyanın büyük sorunlarından birisidir eşitsizlik. Servet, gelir ve fırsat eşitsizliği en gelişmiş ülkelerde bile sosyal dokunun ciddi hastalıkları haline geldi. Marx’ın yıllar önce dediği gibi sermaye belirli ellerde toplandı. Toplanan bu para, hem ekonomik hem de siyasi güç olarak rakipsizleşti. Böylece ‘Dolar İmparatorluğu’ oluşmuş oldu.

 Bugün için Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Yemen’de dökülen kanların sorumlusu Batı’nın işte bu sermaye gücüdür. Bu gücün kaynağı masum insan kanları ile boyanmış ve üzerine barut kokusu sinmiş Amerikan dolarlarıdır.

 Bu sermaye Amerika’ya ait değildir, Amerika bu sermayeye aittir.

 Amerika ve İsrail bu kanlı paranın kullandığı iki büyük örgüttür. Amerikan ordusu, medyası bunların gücünü devam ettirmeye yarar. Dünyanın dört bir tarafına dağılmış üsler, tesisler, uçaklar gemiler, füzeler bu sermayenin hizmetindedir.

 Amerikan ve İsrail askerleri bu paranın boyacılarıdır. Doları kan ile boyuyanlar bunlardır.

 DOLAR İMPARATORLUĞU’NUN VAHŞİ EYLEMLERİ

 Batı Asya’nın (Orta Doğu) ve Doğu Akdeniz’in zengin enerji kaynaklarına el koymak için milyonlarca insanı öldüren, evinden yurdundan süren, kadınların ırzına geçen hep bu kirli paranın sahipleridir.

 Bunlar sadece topla, füzeyle savaşmazlar. Mazlumların üzerine ekonomik yöntemlerle, psikolojik yöntemlerle giderler. Ambargo koyarlar, insanları aç bırakırlar, ilaçsız bırakırlar, bebekleri aç bırakırlar.

 Küreselleşme, liberal ekonomi bunların sömürü araçları haline geldi. Gümrükleri indirin, bizim mallarımız ülkelere kolayca girsin, sermaye dolaşımına izin verin, fabrikalarınızı, işletmelerinizi, derelerinizi, madenlerinizi, tarlalarınızı, doğal kaynaklarınızı bize ucuza satın dediler. Kabul etmeyen ülkelere saldırdılar, milli devletleri parçaladılar.

 Değerleri yabancılaştırarak, farklılaştırarak amaçlarına hizmet eder hale getirirler. Dini inançlara, milliyetçiliğe, mezheplere değişik anlamlar kazandırırlar. Bu değerler için mücadele eden kimseler bilerek veya bilmeyerek bu kanlı paranın askeri durumuna geldi.

 İnsanları dinle kandırmak bunların en yaygın yöntemidir. FETÖ bu yöntemin en yeni ve bariz örneğidir. Yüzbinlerce insan Fethullah Hoca denen adama biat ederek cennete gitmenin yolunu buldum sandı. İslam’a hizmet ediyorum diye kanlı paraya hizmet etti.

 Öbür dünyada cennete gitmenin hesaplarını yapanlar, bu dünyadaki yoksulluğa, sömürüye, açlığa itiraz edemez hale geldiler. Onlara din adına haksızlıklara karşı isyan etmek öğretilmedi, farklı mezheplere karşı savaşmak öğretildi. Birbirlerini öldürüp kanlı dolarları artırdılar.

 Yoksulları cennet hayalleri ile oyalayıp, açlıklarını unutturdular.

 Milliyetçiliğin antiemperyalist özelliğini yok ettiler. Milliyetçileri kapitalizmin askeri haline getirdiler. Sosyalizm ile mücadele etmek milliyetçiliğin bir gereği gibi gösterildi. Milliyetçiliği etnik ırkçılığa dönüştürdüler.

 İnsanlar emperyalizm ile değil, emperyalist güçlerle birlikte milli devletlere karşı savaşır duruma geldi.

 Bu insanlar, PKK örneğinde olduğu gibi, kanlı paranın kanlı askeri oldu.

 İleri demokrasi, insan hakları, yerel yönetimlere özgürlük, adalet gibi kavramlar para babalarının milli devletleri parçalamak için kullandıkları değerler haline dönüştürüldü.

 SONU GÖRÜNDÜ

 Bu kanlı tablo, kapitalizmin eseridir. Kapitalizm devam ettiği sürece, paranın ekonomik ve siyasi gücü de devam edecektir. Bu gücü koruyarak bu güce gem vurulamaz. Çare kapitalizmden uzaklaşmaktır.

 Elbette bu böyle devam edemez ve etmeyecektir de! Kanlı Dolar İmparatorluğunun sonu gelmiştir. Dünyayı kana boyayan bu büyük sermayenin kolu, kanadı kırılmaya başlamıştır. İnsanlar, çok daha farklı bir dünyada yaşayacaklardır.

 Vahşi kapitalizmin yerini sosyalizmin alacağı günler yakındır.

 

17 Kasım 2021 Çarşamba

 

TUNCELİ ÜZERİNDEN HESAPLAŞMA GAYRETİ

 

Dersim bir dağ içinde

Gülü bardağ içinde

Hak Dersim'i saklasın

Bir gülüm var içinde

 

Çok severek dinlerim bu türküyü. Memleket hasreti de olduğu için biraz da duygulanırım.

 

Türküyü hem dinliyorum hem de düşünüyorum:

 

Türküyü yakanın dileğini Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet yerine getirdi. Dersim’i Tunceli yaparak,  sadece Türküyü yakanın gülünü değil, tüm yöre halkını sakladı, korudu.

Kimlerden mi korudu? Sayalım:

Kendilerine altın ve silah veren emperyalistlerin uşaklığını kabul edip, devlete karşı isyan eden, askerlerimizi, memurlarımızı katleden, yapılan köprüleri, yıkan, devlet dairelerini yakan ağa bozuntusu eşkıyadan korudu.

Köylülerin elinden, buğdayını, arpasını, davarını zorla elinden alan; vermek istemeyenlerin başını taşla ezen ağalardan korudu.

Kendilerini şeyh, şıh, dede ilan edip, halkın dini duygularını istismar ederek, sevaptır diyerek, yoksulluktan çocuklarının karnını bile doyuramayan insanların elinden ununu, yumurtasını tavuğunu elinden alan ahlaksızlardan korudu.

Özetlersek; feodal düzen fırsatçılarından, gücünü zorbalıktan alanlardan, orta çağ kalıntılarından korudu.

 

ÜÇ HABER ÜÇÜ DE TUNCELİ ÜZERİNE

 

Birbiriyle bağlantılı şu üç haberi okuyunca bunları yazmaya kendimi mecbur hissettim:

 

Kılıçdaroğu, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletinin  ve CHP’nin geçmişte pek çok topluluğu mağdur ettiğini, özür dileyerek helallik isteyeceği’ sözleri medyaya düştü.

 

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri tartışılırken Almanya’dan bir haber geldi. Gazetelerin verdiği şöyle: “Almanya’da Duisburg-Essen Üniversitesi 18-20 Kasım'da 'Tanınmayan soykırım-Dersim 1937-1938' çalıştayı düzenleyecek. Düzenleyici kurumlar Atatürk'ü 'katliamcı' olarak suçlayan paylaşımlar yapıyor. Etkinliğin, Kılıçdaroğlu'nun ‘helalleşme’ açıklamasıyla aynı döneme denk gelmesi dikkat çekiyor.”

 

Son haber Tunceli’den geldi: Batı hayranı ve sözcüsü konumundaki televizyonlar ve yazarlar tarafından ‘halka nohut dağıtıyor’ diye övülen, lakabı ‘komünist’ olan ve 29 Ekim’i kutlamamayı, 10 Kasım’da Atatürk’ü anmamayı komünistlik sanan belediye başkanı Maçoğlu’ndan geldi. Haber şöyle: “Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı ayaklanan İngiliz işbirlikçisi ve Tunceli İsyanı'nın elebaşı Seyit Rıza'yı andı.”

 

HELALLEŞME ADI ALTINDA ATATÜRK VE CUMHURİYETLE HESAPLAŞMA

 

Kılıçdaroğlu, kimlerle helalleşeceğini sıralarken ‘Dersim’i söylemedi ama bu onun taktik anlayışından kaynaklanıyor. Bu üç haber beraber değerlendirildiğinde ve bazı CHP milletvekillerinin, daha önce Atatürk’ü ‘Dersim’de katliam yapmakla suçladıkları ve Seyit Rıza’nın heykeli önünde saygı duruşunda bulundukları ve Kılıçdaroğlu’nın “Ben Dersimli Kemal’im” diye bağırdığı dikkate alındığında konunun 1937’lere, 1938’lere geleceği apaçık ortada.

 

Kılıçdaroğlu işini biliyor. Seçmenlerini ve destekçilerini ürkütmemek için ‘sakaldan kıl koparma’ taktiği uyguluyor. Bir insanın sakalını aynı anda çekip yolmaya kalkarsanız büyük tepki görürüsünüz ama her gün bir tel alırsanız tepki görmezsiniz ve sonunda amacınıza geç de olsa ulaşırsınız.

 

Kılıçdaroğlu ve onunla birlikte hareket eden çevrelerin, bu taktik içinde, eylemlerini sürdürecekleri belli oluyor. Bu taktikle seçmenini FETÖ, HDP-PKK sempatizanı ve destekçisi yapan, Atatürk posteri taşımasına izin verip Atatürk ilkelerinden uzaklaştıran Kılıçdaroğlu ve ekibinin bu konuda da başarılı olma ihtimali yüksek görünüyor.

 

Erdoğan ve AKP nefreti yüzünden muhakeme etme yeteneğini yitirmiş CHP’li kitle hem Atatürk tişörtü giyip, sosyal medyada Atatürk için ‘unutmadık, unutmayacağız’ mesajları paylaşır hem de Atatürk’ün Tunceli’de katliam yaptığını kabullenir; Cumhuriyet’in kazanımlarını bir yana koyup, ortaçağ kalıntısı, feodal düzen savunucularını alkışlar.