31 Temmuz 2020 Cuma


CHP KARŞI DEVRİM PARTİSİ OLDU

Kurultay’da yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununu kendilerinin çözeceğini belirtmiş, “CHP, demokrasi ve özgürlük bağlamında bu sorunu çözecek” demiş.

Amerika ve İsrail, PKK’nın eline silahı vermiş, kendilerine bağlı kukla bir devlet kurmak için üzerimize salmış, Kılıçdaroğlu da bu saldırıyı demokrasi ve özgürlük bağlamında önleyecekmiş. Kime ne özgürlüğü verecek de Amerika bu emelinden vazgeçecek ve PKK da silahlı mücadeleye son verecek?

PKK’nın derdi özgürlük değil ki, onların derdi toprak. Vatanımızın bir kısmını Amerika’ya hediye etmek istiyorlar.

Amerika ve İsrail’in desteğinde ve kontrolünde olan ve Türkiye’yi bölmeyi hedefleyen terörü ‘Kürt Sorunu’ olarak nitelemek ise emperyalizme hizmetten başka anlam taşımaz.

“EŞİT YURTTAŞLIK!”

CHP, bundan önceki Kurultay’ı 3-4 Şubat 2018 günlerinde yapmıştı ve bu kurultayda, bir bildiri yayınlamıştı. Bildirinin 11. Maddesinde şunlar yazıyordu: “Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, TBMM zeminde toplumsal uzlaşma ve ortak akıl ekseninde çözülmelidir”.

Bu ‘eşit yurttaşlık’ tanımı daha önce; HDP tarafından da dile getirilmişti. CHP’nin bu dillendirmesi ise çok önemli. Atatürk’ün kurduğu bir partinin de bu tanımı programına alması, onun Kemalizm’den ve Cumhuriyetin temel değerlerinden ne kadar uzaklaştığını göstermiş oldu.

YURTTAŞLARIN EŞİTLİĞİ ZATEN ANAYASA GÜVENCESİ ALTINDA!

Atatürk önderliğinde gerçekleştirdiğimiz Cumhuriyet Devrimi ile Türkiye halkı, etnik kimliğine, dini inancına bakmadan Türk Milleti olarak birleşti, tek millet oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes, ayırım gözetilmeden devletin eşit yurttaşları yapıldı. Anayasaya bu amaçla, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” maddesi konuldu.

EŞİT YURTTAŞLIK NE ANLAMA GELİYOR

Hal böyle iken bu ‘eşit yurttaşlık” kavramı neden ileri sürüldü? CHP, ne yapmak istiyor?

‘Eşit Yurtaşlık’tan ne kastedildiğini bugüne kadar hiçbir CHP’li yetkili açıklamadı. Açıklamadı çünkü açıklayamazlar. Onların yapmadığını biz yapalım:

Eşit Yurttaşlıkta’ eşitlik yurttaşlar arasında değil, etnik veya dinsel yapılar arasındaki eşitliktir.  Azınlıklar tanınacak, bunlara anayasal haklar verilecek. Böylece ‘Kürt Sorununa’ TBMM zeminde çare bulunacak. Amerika ve AB yıllardır Türkiye’ye bunu dayatıyor. Açıkça bölünün diyemediği için, azınlık hakları diyor, yerel özerklik diyor, demokratik özerklik diyor, insan hakları diyor, ileri demokrasi diyor ve eşit yurttaşlık diyor.

Sonuç aynı: Güneydoğumuzu da içine alan ikinci bir İsrail devleti. Adı da Kürdistan!.

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki bazı maddelere Türkiye’nin koyduğu çekincelerin, CHP tarafından kaldırılması gerektiği fikri de aynı amaca hizmet ediyor.

SİLAHA SİLAHLA KARŞILIK VERİLİR

Amerika ve İsrail’in başını çektiği emperyalist güçler, başta Türkiye olmak üzere, Batı Asya ülkelerinin sınırlarını değiştirmek, adı Kürdistan olan ikinci İsrail devletini kurmak için terör örgütlerini bölgeye yığmışlar, silahlandırmışlar, eğitmişler, maaşa bağlamışlar, ortamı kan gölüne çevirmişler ve biz de birkaç yasa değişikliği ile bunu durduracağız.

Şimdi biz CHP’li yöneticilere soruyoruz: Anayasa’nın hangi maddelerini değiştireceksiniz de Amerika Türkiye’yi bölmekten vazgeçecek? Yasalarda nasıl bir değişiklik yapacaksınız da PKK elindeki silahlar elinden bırakıp gelip teslim olacak.

Demokratik özerklik, insan hakları, yerel özerklik, anadilde eğitim gibi sözler İkinci İsrail devletine giden yola taş döşemekten başka işe yaramaz.

Anayasa değiştirilerek Amerika dize getirilecekmiş! Amerika bizi silahla bölmek istiyor, çaresi de silah kullanmaktır. Atatürk de bunu yapmıştı.

BU BİR KARŞI DEVRİM İLANIDIR

Türkiye halkı Türk milleti olarak birleşti ve Atatürk önderliğinde bir devrim yaptı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Cumhuriyetin temeline vatanın bütünlüğü ve milletin birliği koydu. Bu nedenle, vatanın bütünlüğüne, milletin tekliğine yönelik her söz bir karşı devrim ilanıdır.

Sayın Kılıçdaroğlu’nu bu ifadeleri, CHP kurultaylarında alınan kararlar, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki bazı maddelere Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldırma beyanı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun "Türkiye'nin çok uzun zamandır bir sorunu var. Daha önemli bir sorunu ise demokrasi sorunu vardır. Kürt sorunu ve demokrasi sorunu birbiriyle ilintilidir. Demokrasi sorunu çözülmeden Kürt sorunu çözülemez.” sözü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun DieWelt Editörü Daniel-Dylan Böhmer’le yaptığı röportajda, “Türk Hükümeti, Kürtlere barışçı bir çözüm getirmelidir. Demokratik özgürlüklerini ve temel insan haklarını güvence altına almalıdır.” demesi açık ve seçik bir şekilde, vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini, Cumhuriyeti, Atatürk ilkelerini ve Türk Devrimi’ni hedef alan bir karşı devrim ilanıdır.

CHP karşı devrim partisine dönüşmüştür, Atatürk ile de hiçbir ilgisi kalmamıştır ve artık bir gerici partidir.


17 Temmuz 2020 Cuma


'İMGESEL ATATÜRKÇÜLÜK'

Bilinen bir hikayedir; birileri yakaladıkları bir leyleği Nasrettin Hoca’ya getirirler. Hoca, bu nedir diye sorar. Leyleği getirenler, “Bu kuştur hocam” derler. Hoca bu kuşa hiç benzemiyor der ve leyleğin bacaklarını, gagasını, kuyruğunu keser ve “Hah şimdi kuşa benzedi” der.

Öncesi de var ama özellikle 1980’den sonra insanlarımızın kafasında bir Atatürk imajı yarattılar. Bu imajın gerçek Atatürk ile pek fazla ilgisi yok; tamamen hayali bir kişilik. Atatürk bir imgeye dönüştürüldü. “Atatürk” denildiğinde, artık bazı insanlar, Hoca’nın leyleğe yaptığı gibi, Atatürk’ün temel görüşlerini ve ilkelerini kesip atıyorlar ve kendilerine öğretilen ‘İmgeyi’ düşünüyorlar.

Atatürk denilince akıllarına gelen bu imgede devrimcilik yok, emperyalizme karşı duruş yok, mazlum milletlerle birlikte olma yok, halkçılık yok, milliyetçilik yok, devletçilik, vatanın bütünlüğüne ve milletin birliğine sahip çıkma yok.

Gerçek Atatürk bir imgeye dönüşünce, Atatürkçülük de ‘İmgesel Atatürkçülüğe’ dönüşmüş oldu. Toplumun büyük bir kesimi de bu ‘İmgesel Atatürkçülüğü’ benimsedi. Bu insanlar da halkı Atatürk ile aldatmak isteyenlerin peşinden sürüklenmeye başladı.

GERÇEK ATATÜRK’Ü İMGESİNDEN AYIRT ETMEK GEREK

Bu insanları uyarmak için, Atatürk’ün yaptıklarını hatırlatacağım ve soracağım:

Atatürk’ün üç büyük eylemi vardır: Emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı savaşmış ve sınırlarını Mehmetçik kanı ile çizilmiş bir devlet kurmuş. Demokratik bir devrim gerçekleştirmiş ve egemenliği padişahtan alıp, millete vermiş. Yaptığı devrimle, Türkiye’nin ‘feodal ümmet’ toplumunu ‘millet’ aşamasına taşımış. Bunun için de ağalık, şeyhlik gibi ortaçağ kalıntılarını temizlemiş. Bunları gerçekleştirirken de acımasız davranmış ve direnenlere karşı devlet otoritesini tavizsiz kullanmış.

Şimdi soruyorum:

Türkiye’yi bölmek için emperyalistlerin kurduğu, maddi olarak desteklediği, silahlandırdığı, askeri eğitim verdiği PKK/HDP ile birlikte hareket edenler, onlarla birlikte hükümet kurma çalışmaları yapanlar, bu örgüt meclise girsin diye her evden bir oy isteyenler, topluma bu örgütü hoş göstermeye çalışanlar, örgütün hapisteki eş başkanını ziyaret edip ona başarılar dileyenler gerçek Atatürkçü olabilir mi?

Emperyalistlerin kurmak istediği kukla devlet için vatanımızı bölmeye kalkan, teröristlere yardım eden, onlara eleman sağlayan, belediyenin her türlü imkanını terör örgütünün emrine veren belediye başkanları görevden alınınca ta İzmir’den, Ankara’dan, İstanbul’dan koşup gidip, bu hain başkanları ziyaret edenler, onlara destek sunanlar Atatürkçü olabilir mi?

Tunceli ilinde kendi feodal düzenini devam ettirmek için Cumhuriyet’e karşı ayaklanan ve yöre halkına her türlü zulmü uygulayan, Mehmetçiklerimizi ve devlet görevlilerini şehit eden Seyit Rıza’nın heykelini dikenler, bu heykel önünde saygı duruşunda bulunup açıklamalar yapanlar Atatürkçü olabilir m?

Mehmetçiklerimizi şehit edenlere ‘Özgürlük Savaşçısı’ diyenler Atatürkçü olabilir mi?

KİMLER GERÇEK ATATÜRKÇÜ DEĞİLDİR

Atatürk’ün bazı sözlerini hatırlatıp, kimlerin gerçek Atatürkçü olamayacaklarını açıklamaya çalışalım:

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.”

Vatanımızın bütünlüğüne kasteden, bunun için yöre halkını, öğretmenleri, mühendisleri, işçileri katleden, Mehmetçiklerimize, polislerimize kurşun sıkan, bombalar patlatan PKK/HDP ile birlikte hareket eden bu eli kanlı terör örgütü hoş göstermeye çalışanlar; bu örgütü ve onun köyü niyetini halkımızdan gizleyenler gerçek Atatürkçü değildir.

“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri, propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır.” “Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar birkaç düşman aleti, mürteci,  beyinsizden başka hiçbir millet ferdi üzerinde elemden başka bir tesir hasıl etmemiştir.”

Türk milletini Kürt, Laz, Boşnak gibi etnik kimlikler üzerinden bölmeye çalışanlar; “HDP’nin 6 milyon Kürt oyu var”, “HDP Kürtleri temsil ediyor” gibi ifadelerle bazı vatandaşlarımızı Türk milletinin dışına itenler; etnik ve dinsel temelde partilerin bulunmasını onaylayanlar gerçek Atatürkçü değildir.

“Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvelâ bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.”

Milli kültürümüzü hor görenler; milli ve manevi değerlerimize saldıranlar; Türkçe kelimeleri bir yana atıp, İngilizce sözcüklerle konuşmaya çalışanlar; Hollywood kültürünü halkımıza dayatanlar gerçek Atatürkçü değildir.

“…Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”

Halkımızı sürekli aşağılayanlar, aptallıkla suçlayanlar, milletimizi ve Türkiye’yi beğenmeyip, başka milletlere hayranlık duyguları besleyenler, milli birlik ve beraberliğimiz bozacak eylemler içinde olanlar gerçek Atatürkçü değildir.  

“… milletimizin kuvvetli, mes’ut, müstekâr yaşaması için, devletin tamamiyle milli bir siyaset takip etmesi ve bu siyasetin iç teşkilatımıza tamamiyle uygun olması ve ona dayanması lazımdır. ‘Milli siyaset’ dediğim zaman, kastettiğim mana şudur: milli sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi kuvvetlerimize dayanarak varlığımızı koruyup, memleketin dahili saadetine ve imarına çalışmak.”

Milli siyaseti terk edip, Batıcı zihniyet içinde, “Türkiye, ancak Batı ittifakı içinde güvenliğini koruyabilir” diyenler; savunmamızı NATO’ya havale etmek isteyenler gerçek Atatürkçü değildir.

“…vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!”

Ülke ekonomisini IMF’nin egemenliğine terk etmek isteyenler, IMF yetkilileri ile otel odalarında gizli gizli görüşenler; Chatham House’u ziyaret edip, oralardan nasihatler alanlar, destek talep edenler gerçek Atatürkçü değildir.

“İstiklâl-i tam, bizim bugün deruhte ettiğimiz vazifenin ruh-u aslısıdır. İstiklâl-i tam denildiği zaman tabii ki siyasi, mali iktisadi adli, askeri, her hususta istiklâl-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin hakiki manasıyla bütün istiklalin mahrumiyeti demektir.”

Türkiye’yi ABD ve AB’nin güdümüne sokmak isteyenler; mali politikalarımızı Batılı çevrelerin önerilerine göre düzenlemek isteyenler; NATO’da kalmak için direnenler gerçek Atatürkçü değildir.

“Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.”

Türkiye’de insan hakları ve demokrasi yok deyip Amerika’nın ve Avrupa’nın müdahalesini talep edenler; onlardan demokrasi dilenenler gerçek Atatürkçü değildir.

“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe, bütün memleketin ve bütün milletin vücuda getirdiği cephedir. Zahiri (görünen) cephe ise; doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silah cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, yenilebilir. Fakat bu hal hiçbir vakit bir memleketi mahvedemez. Mühim olan, memleketi temelinden yıkan ve milletimizi esir ettiren, iç cephenin düşmesidir. Bu hakikati bizden iyi bilen düşmanlar, bu (iç) cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmış ve çalışmaktadırlar.”

İç cephemizi yıkmak ve zayıflatmak için, etnik ve dinsel inanç temelinde siyaset yapanlar; milli birliğimizi bozmaya çalışanlar; milletimizin özgüvenini sarsmak isteyenler; millet sevgisini ve kardeşlik duygusunu yok etmenin gayreti içinde olanlar gerçek Atatürkçü değildir.

Bu saydıklarımı yapanlar gerçek Atatürkçü olamaz,  ancak ‘imgesel Atatürkçü’ olabilirler.