ATATÜRK’Ü SEVİYORLAR AMA SEVDİKLERİ ATATÜRK DEĞİL
Meşhur hikayedir, Mecnun aylarca, yıllarca çöllerde dolaşıp
Leyla’yı arar ve sonunda ona kavuşur. Kavuşur ama mutlu olmaz. Leyla “Beni
buldun ama sevinmiyorsun, neden acaba?” diye sorunca mecnun cevap verir: “Seni
buldum ama sen benim aradığım Leyla değilmişsin”. Mecnun aslında kendi
düşüncesine yarattığı Leyla’ya aşıktır, gerçek Leyla’ya değil.
Milli bayramlarda, 10 Kasımlarda yüzbinlerce insan, kalpleri
Atatürk sevgisi ile dolu olarak Anıtkabir’i ziyaret ediyor. Ne yazık ki,
bunların büyük bir kısmı Atatürk’ü seviyor ama sevdikleri gerçek Atatürk değil.
Onlar aslında bir simge peşinde koşuyorlar. Onlar için
Atatürk, Batı tarzı yaşam biçimi demek oluyor. Batılılara ne kadar çok
benzerlerse, o kadar çok Atatürkçü olduklarına inanıyorlar. Batı’yı o kadar çok
benimsemişlerdir ki, Batı’nın Türkiye’yi bölme planlarına bilmeden piyon bile
olabiliyorlar.
Bunlar aynı ustanın elinden çıkmış gibidirler. Düşünce
yapıları, hayat görüşleri birbirlerine benziyor.
Atatürk’ün aşklarını, giyim ve kuşama verdiği önemi, insanlara
karşı çok saygılı olduğunu filan bilirler ama onun insanlık tarihinin en büyük
devrimcilerinden birisi olduğunu bilmezler. Bilmezler çünkü Atatürk’ü Can
Dündar, Yılmaz Özdil, Zülfü Livaneli gibi yazarlardan ve sosyal medya
paylaşımlarından öğrenmişlerdir.
Atatürk’ün emperyalistlere karşı nasıl büyük bir mücadele
verdiğini dikkate almazlar, zamanımızın en büyük emperyalisti Amerika’nın
Türkiye üzerindeki projelerine bilerek veya bilmeyerek yardımcı olurlar.
Bilinçleri Amerikalılaşmıştır, Amerika’nın hayranı
kesilmişlerdir çünkü Amerika’yı Hollywood filmlerinden, dizilerden ve Halk TV,
Fox Tv, Birgün, Sözcü, Cumhuriyet gibi medya kuruluşlarından takip ederler. Amerika’nın
Güneydoğu Asya’da, Irak’ta, Suriye’de, Güney Amerika’da, Orta Amerika’da
yüzbinlerce insanın katili olduğunu ya bilmezler ya da dikkate almazlar. Sıkı
birer Amerika hayranıdırlar.
Atatürk’ün eğitimin milli olması için gösterdiği çabaları
unuturlar, okullarda, Üniversitelerde eğitim dilinin İngilizce olmasını
isterler. Söyledikleri her cümlenin içine biri iki İngilizce kelime
sokuştururlar. Bütün hayalleri çocuklarını Amerika’da okutmaktır.
Halk müziğini “kıro” müziği diye hor görürler; pop müzik,
“Rock” müzik konserlerine giderler, konserin sonunda Atatürkçü olduklarını
hatırlayıp hep beraber İzmir Marşı’nı söylerler.
Kilis’teki, Urfa’daki Arapça yazılmış tabelaların
fotoğraflarını paylaşıp, Araplaşıyoruz diye şikâyet ederler ama giderek
sayıları artan İngilizce tabelalardan rahatsız olmazlar.
Amerika FETÖ aracılığı ile Türkiye’yi işgal etmeye kalkar,
bunlar, hapse atılan FETÖ mensupları için “Adalet Yürüyüşü” düzenler. Kamu
görevinden uzaklaştırılanların göreve iadesini ister.
Atatürk’ün fotoğrafları konusunda çok hassastırlar ama vatan
topraklarını bizden koparıp almak için bize silahla saldıran PKK’nın siyasal
uzantısı HDP meclise girsin diye oy toplarlar. Vatan elden gitsin, önemli
değil, yeter ki fotoğraf duvarda asılı kalsın.
Vatanın ve milletinin birliğine karşı olan, cumhuriyet
düşmanı PKK/HDP ile birlikte Atatürkçülük yapacaklarını sanacak kadar şaşırmış
durumdalar.
PKK ormanları yakar, yaktıklarını da bas bas bağırarak itiraf
ederler ama bunların beyinleri o kadar uyuşmuştur ki, bir türlü PKK’yı
kınayamazlar; Yangınları söndürmek için uçak yerine helikopter kullanıldı diye Tarım
ve Orman Bakanını suçlarlar.
Ne zaman rakı lafı geçse hemen Atatürk’ü anarlar, rakı
kadehlerine Atatürk’ün resmini koyarlar ama “İki ayyaş” sözüne çok
sinirlenirler.
Sahipleri dindar diye BİM’den, A-101’den alışveriş
yapmazlar; sahipleri İngiliz olan Migros’u, Alman olan Real’i, Fransız olan Carrefour’u
tercih ederler.
Atatürk’ün antiemperyalist tavrı, mazlum milletlerden yana
oluşu, milli kültürü yüceltme arzusu, devrimciliği, milliyetçiliği, halkçılığı,
devletçiliği, cumhuriyetçiliği bunlarda yok. Tek savundukları laiklik ama onu
da din karşıtlığı olarak biliyorlar.
Ne zaman akıllarına Atatürkçülükleri gelse, “Türkiye laiktir
laik kalacak” şeklinde slogan atıyorlar. Böylece Atatürkçü olmuş oluyorlar.
Çoğunun iyi niyetinden şüphe etmiyorum ama bilinç ve bilgi
eksikliği olduğu muhakkak. Keşke Atatürk’ü, onu tüm özellikleriyle anlatan
sağlam kaynaklardan öğrenseler de yalancının yalancısı durumuna düşmeseler…