30 Mart 2019 Cumartesi


OYUMU AÇIKLIYORUM

Ben oyumu,

Tam bağımsızlıktan yana olanlara;

Millet egemenliğini savunanlara;

Müdafaa-i Hukuk doktrinini benimsemiş olanlara;

Türkiye Cumhuriyet’ini kollamak ve korumayı birinci vazife olarak kabul edenlere;

Kemalist Devrimi tamamlamaya kararlı olanlara;

Lâik ve akılcılıktan yana yani bilimsel olanlara;

Emeğe saygılı olanlara, emeğin karşılığını almasını benimseyenlere;

Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz diye haykıranlara;

Avrupa Birliği, Gümrük Birliği, NATO gibi bağımsızlığımızı zedeleyen uluslararası anlaşmalara karşı olanlara;

Paralı eğitimi ve paralı sağlık hizmetini reddenlere;

Toplumcu, halkçı, kamucu, üretim ve plana dayalı ekonomiyi savunanlara;

Liberalizme, kapitalizme, ümmetçiliğe ve her türlü kozmopolitliğe karşı olanlara;

Emperyalist güçlerden yana değil, mazlum milletlerden yana olanlara;

Eğitimin, savunmanın ve ekonominin milli olması için mücadele edenlere;

Özgür ve adil bir toplum düzeni isteyenlere;

Namık Kemallere, Yusuf Akçuralara, Reşit Galiplere, Mahmut Esat Bozkurtlara;

Halide Onbaşılara, Nezahat Onbaşılara, Şerife Bacılara, Kara Fatmalara, halime Çavuşlara, Gördesli Makbulelere, Emir Ayşelere, Tayyar Rahmiyelere;

Seyit Onbaşılara, Hasan Tahsinlere, Şahin Beylere, Yörük Ali Efelere, Demirci Mehmet Efelere, Köprülü Hamdi Beylere, Yahya Kaptanlara;

Kahraman Mehmetçiklerimizin, polislerimizin arkasında duranlara;

Türk vatanı bölünmez diye haykıranlara;

Cumhuriyetçilere, devletçilere, milliyetçilere, halkçılara, laiklere ve devrimcilere;

Kısaca söylemek gerekirse, Mustafa Kemal’in askerlerine yani VATAN PARTİSİ’ne vereceğim.

Verdiğim oyla da gurur duyacağım.

23 Mart 2019 Cumartesi


ANKARA’NIN TAŞINA BAK, GÖZLERİMİN YAŞINA BAK

Gel de bu türküyü söyleme:

“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Mansur Yavaş aday olmuş
Şu feleğin işine bak”

TÜRK DEVRİMİNİN BAŞKENTİ

Ankara, bir büyük devrimin temellerinin atıldığı ve yönetildiği şehir.

Tam bağımsızlık ve milli egemenlik ateşinin yakıldığı şehir.

Millî egemenliği ilk tecelli ettiği şehir.

Millî Mücadelenin yönetildiği şehir.

Hatırlayalım bakalım:

Sivas Kongresi biter ve Heyet-i Temsiliye Reisi Atatürk bir süre daha Sivas’ta kalır. 18 Aralık 1919’da yola çıkar ve 28 Aralık 1919’da Ankara’ya varır. Bu günden sonra Ankara’nın kaderi değişmiş olur. O artık bir devrim kentidir.

Osmanlı Mebusan Meclisi son toplantısını 18 Mart tarihinde yaptı. 11 Nisan 1920 tarihinde Padişah Meclis-i Mebusan’ı kapattığını ilan etti.  Aralarında hükümet üyeleri ve mebusların da bulunduğu bir heyet Malta’ya sürüldü.

Bu durum karşısında Atatürk hemen faaliyete geçer ve 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’ni Ankara’da toplar. Böylece yeni Türk devletinin, cumhuriyetin temeli Ankara’da atılmış olur. Artık egemenlik millete aittir ve tecelli ettiği yerde Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi’dir.

Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal artık BMM başkanıdır. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri de Cumhuriyet Halk Fırkası’na dönüşmüştür.

BMM’nin orduları 30 Ağustos zaferini kazanır.  Meclis de gazi olur, Ankara da gazi olur, Mustafa Kemal Paşa da…

CHP’DEN ANKARAYA YAKIŞMAYAN BİR ADAY

Özü Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri olan ve Atatürk öndeliğinde Türk Devrimini gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisi, Türk Devriminin başkenti Ankara’ya Mansur Yavaş diye birini belediye başkan adayı yapmış.

Kimdir bu Yavaş, hatırlayalım: MHP’de iken Beypazarı Belediye Başkanı olmuş. MHP’den bir daha aday olamayacağını anlayınca AKP’ye gitmiş ama istediğini alamayınca, CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmuş ve kaybetmiş. İyi Parti kurulunca CHP’den istifa etmiş. İyi Parti’den aday olduğu takdirde seçilemeyeceğini anlayınca tekrar CHP’ye dönmüş.

Türkiye yıllardır çok zor ve çetin günlerden geçiyor. Bu zor günlerde yüzünü gören yok. Vatansever aydınlar, subaylar zindanlara atıldığında göremedik. Açılım yapılıp PKK’ya can suyu verilirken göremedik. Milli bayramlar yasaklanırken göremedik. İçinde “Türk” kelimesinin geçmediği bir anayasa yapılmaya kalkındığına göremedik. 15 Temmuz gecesi göremedik. PKK kentlerin göbeğinde bombalar patlatıp insanlarımızı katlettiğinde göremedik. PKK/HDP’ye karşı net bir tavrını göremedik.

Onu yüzünü sadece seçimden seçime görebildik.

Seçim olmadığı zamanlarda da ne yaptığı belli oldu. Parasal işlere bulaşmış. 600 000 dolarlık senet almış ve icraya koymuş. Senetteki imza sahte çıkmış. Ve daha bir takım karışık işler… Şimdi mahkeme hakkında ne karar verecek onu bekliyor.

Bu aday seçimi bir kere daha gösterdi ki, bu CHP o CHP değil. Cumhuriyet Halk Partisinin kala kala sadece ismi kalmış; bir de duvarlarında Atatürk fotoğrafı.

CUMHURİYET HALK FIRKASI ARTIK VATAN PARTİSİDİR

Şunu bilmemiz ve kabul etmemiz lazım; Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin ve Cumhuriyet Halk Fırkasının devamı artık Vatan Partisidir.

Vatan Partisi’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı Prof. Dr. Tülin Oygür ise cumhuriyetçilerin, milliyetçilerin, devletçilerin, halkçıların, laiklerin ve devrimcilerin adayıdır. Ankara’ya yakışan tek adaydır.

Tülin Oygür yıllarca üniversite de öğretim üyeliği ve yöneticilik yapmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş. Kendisini “fikri hür, vicdanı” hür diye tanımlayan ve “Ankara’yı yeniden Türk Devriminin başkenti yapacağım” diyen gerçek anlamıyla bir Atatürkçü aydın.

Umarız Ankaralılar, ne yıllardır kentlerimizi yaşanmaz hale getiren AKP’nin adayı rant uzmanı Mehmet Özhaseki’nin ne de kendi gitmiş adı kalmış CHP’nin adayı parti göçmeni ve senet uzmanı Mansur Yavaş’ın peşine takılmazlar ve bu gazi şehri yeniden Türk Devrimi’nin başkenti yapacak olan Tülin Oygür’e destek olurlar.


21 Mart 2019 Perşembe


BÖLÜCÜLÜĞE TAVİZ VERİLMEZ!

HDP eş başkanı Sezai Temelli’nin ifadesi şu:

"Hep burada HDP meselesi, HDP ile olan mesafe ve ilişki meseleleri muhalefet partileri için sorun oldu.
Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP'lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak, Ankaralıları yok sayarak siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür.
Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki o kentte yaşayan 3 milyon Kürt'ün oyuyla seçilmiştir. Kürtlere rağmen siyaset yapamayacağını bilecektir.
Yapmaya çabalarsa zaten siyaseten bir karşılığı olmayacaktır. O kentin belediye başkanı olmayacak, o olsa olsa o kentin kayyumu olur.''

Bu ifade, CHP ve İYİP’in halkın gözünden saklamaya çalıştığı CHP, İYİP ve HDP ittifakını gözler önüne seriyor. Bu bir…

İkincisi, Temelli açıkça bölücülük yapıyor. Seçmenleri etnik kimliklerine göre ayırıyor. 3 milyon oyu da cebine koymuş, bir kısmını İmamoğlu’na, bir kısmını Yavaş veriyor ve karşılığında HDP’ye yani PKK’ya hizmet edilmesini istiyor.

Temelli’ni 3 milyon dediği Kürt kökenli vatandaşımızın oyu kimsenin ipoteğinde değildir. Zaten verilen oyların Kürdü, Türkü olmaz. Kürtlerin oyu ayrı diyenlere yüz verilirse, biraz daha ileri gidip madem ki oylarımız ayrı meclisimiz de belediyemiz de ayrı olsun der.

İSTEMEM YAN CEBİME KOY

CHP, İmamoğlu ve Yavaş’ın da bu ifadeye tepkisi “istemem yan cebime koy” şeklinde oldu.

Atatürk’ün partisiyiz diye övünenlerin haline bak. PKK ağzı ile konuşan bir adama, sus bre adam! Sen milletimizi nasıl Kürt, Kürt olmayan diye bölersin, bizim PKK ağzı ile konuşanlarla işimiz olmaz diyemiyorlar. Yüklendikleri görev gereği Kürt kökenli vatandaşlarımıza değil de PKK/HDP’ye hizmet etmenin yolunda yürüyorlar.

BU NASIL ATATÜRK’ÜN PARTİSİ?

Bu nasıl CHP? Atatürk ile ilgileri kalmamış. Hatta onun ötesinde Atatürk’ün savunduğu değerlere saldırıyor, saldıranlarla bir oluyor. FETÖ kumpası ile başa geçmiş bir Genel Başkan, yöneticileri içinde CIA belgelerinde isimi geçen bir ajan, Seyit Rıza’nın heykeli önünde saygı duruşunda bulunan milletvekilleri, Atatürk’e hakaret eden yöneticiler, Ermenilere soy kırım yaptık diyen ahmaklar, PKK/HDP’li belediye başkanı, meclis üyesi adayları; işte CHP’ye bakınca görünen tablo bu.

CHP’de ne “Cumhuriyetçilik”, ne “Milliyetçilik”, ne “Halkçılık”, ne “Devletçilik” ne de “Devrimcilik” kalmış. Bir parça laiklik var ama o da tartışmalı…

SEÇİMLER ÖNEMLİ

Ne yazık ki, bunu algılayamayan yüz binlerce insan hâlâ CHP’ye Atatürk’ün partisi diye oy veriyor. Bir kısım seçmenler de AKP gitsin de kim gelirse gelsin düşüncesi ile HDP’ye hizmet ediyor.

AKP ve Erdoğan ise, yetkisi olmasına rağmen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı’na HDP kapatılsın diye dosya sunmuyor. Sunmadığı gibi devlet bütçesinden 92 milyon TL para veriyor.

Medya da Atatürk ilkelerini benimseyen ve savunan Vatan Partisi’ni halktan gizlemeye çalışıyor. Kırk katır mı, kırk satır mı misali halkın önüne iki ittifak koymuş “ya ona ya buna” diyor.

Bölücülüğe ve içine düştüğümüz ekonomik krize tek çare Vatan Partisi ve onun programlarıdır. Bunu milletimiz er geç anlayacaktır ve işte o zaman Türkiye bu zor günlerde bir birleşerek ve üretim devrimi yaparak çıkacaktır. O günler de yaklaşmaktadır.

16 Mart 2019 Cumartesi


PARTİLERİNE ZİNCİRLERLE BAĞLANANLAR

Türk siyasetinde en büyük sorun nedir derseniz, derim ki, en büyük sorun insanların kendilerini tuttukları partilere zincirlerle bağlamalarıdır. Bağlanmışlar çözemiyorlar. Partilerinin hatalarını, eksikliklerini, yanlışlıklarını göremiyorlar; görseler bile bir bahane bulup inkar yönüne sapıyorlar. Böylece zincir çözülmemiş oluyor.

Bunun en iyi örneği Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde görünüyor.  Büyük çoğunluk ya körü körüne Mehmet Özhaseki diyor ya da Mansur Yavaş.

ÖZHASEKİ’Yİ BİLİYORUZ

Özhaseki, daha önce Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı, icraatları ortada:

Şehri beton yığınına döndürdü. Rantın şehir planlamasını nasıl etkilediğini görmek isteyen gelsin Kayseri’ye baksın. Yapılan 20-25 katlı binalar şehri boğdu. Yeterli yeşil alan bırakmadı. Kayseri soluyamaz oldu. Şehrin milli kimliği kalmadı. Kayseri’ye gelen burasının tarihi bir Türk şehri olduğunu anlayamaz. Anadolu’nun en üretken şehri artık üretemez oldu. Gençlerin, çocukların oyun oynayacağı, spor yapacağı alanlar, salonlar, havuzlar çok kısıtlı durumda. Trafik sorunu ise gittikçe büyüyor. Bu anlattıklarımıza rağmen, kendilerini zincirlerle AKP’ye bağlayanlar Özhaseki’ye oyunu verecek!

ATAÜRKÇÜSÜ, TÜRKÇÜSÜ, BÖLÜCÜSÜ YAN YANA

Bir de Millet İttifakı’nın adayı var; Mansur Yavaş. CHP, İYİP ve HDP’ye bağlanmışlar da Yavaş’a oy verecek.

Üç parti, üçü de birbirinden farklı. Bunları Yavaş’ın etrafında birleştiren hangi amaçtır, hangi idealdir, hangi hayat görüşüdür, hangi ideolojidir?

Ne kadar garip değil mi? Kendisini Atatürkçü kabul eden var, ben milliyetçiğim, Turancıyım diyen var, Türkiye’yi bölüp ayrı bir devlet kurma peşinde olan var. HDP’ye zincirlenenleri anlıyoruz çünkü onlar zaten Kandil’in emrinde hareket ediyorlar. Ya diğerleri?

Mansur Yavaş bunlardan hangisine hizmet edecek bilmiyoruz. Çünkü çok önemli olayların gerçekleştiği son 5 yılda Mansur Yavaş’ın gelişmelerle ilgili bir sözünü duymadık, bir eylemini görmedik.

Sayın Utku Reyhan’ın Mansur Yavaş ile ilgili şu değerlendirmelerine dikkat isterim:

“Türkiye’de 5 yıl boyunca 50 yıla sığacak olaylar yaşanırken bu zat-ı muhterem nerelerdedir? Herhangi bir millî konuda ağzını açıp tek cümle sarf etmiş midir?

Bir "hukukçu" belediye başkanı olarak, Ergenekon tertibi varken mesela, açıp ağzını Türk Ordusuna, Türk vatanseverlerine sahip çıkmış mıdır? Yoksa o sıralarda Beypazarı’nda FETÖ’ye 17 kuruşa arsa mı tahsis ediyordu?
15 Temmuz’da nerededir?
Güvenpark’ta, Merasim Sokak’ta bomba patlatan PKK’ya karşı mücadelede nerededir?
19 Mayıslar yasaklanırken, Cumhuriyet mitingleri yapılırken nerededir?  İş takibinde mi?
Neden desteklesin insanlar bu kişiyi? Sadece CHP’nin adayı diye mi? Komik değil mi sizce de?
Var mı küçücük bir özelliği?”

TÜLİN OYGÜR VAR

Ankara halkı Haseki’ye de Yavaş’a da mahkûm değildir. Vatan Partisi’nin çok değerli bir adayı var: Prof. Dr. Tülin Oygür. Gene Sayın Reyhan’ın değerlendirmelerine dönelim:

“Ne FETÖ ile ne PKK ile işi olmuş. Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcılığı dönemi pırıl pırıl olan bir Cumhuriyet kadını. Görevdeyken bile korkmamış, vatanseverlerin yanında olmuş. Çok sevdiğiniz Mansur Yavaş gibi 5 yıldır kayıp da değil, kadrolu "belediye başkan adayı" da değil. Cumhur ve Millet ittifakı Ankara adaylarının aksine, bütün Vatan Partisi adayları gibi Oygür de akçeli işlere girmemiş. Senet, sepet işlerine bulaşmamış. Halkı gibi mütevazı yaşayan bir emek dostu.
Tülin Oygür, Türk Milli Eğitim sistemine ne zaman bir gerici saldırısı olsa, kalkmış çatır çatır olması gerekeni anlatmış bir bilim insanı. Neden Tülin Oygür radarınızda değil Ankara’da? Mehmet Özhaseki ile Mansur Yavaş’ı toplayın, çarpın, karesini alın, her türlü matematiği uygulayın Tülin Oygür etmez.”

Kendisini zincirlerle partilerine bağlayan Ankaralılara sesleniyorum: Kırın artık şu zincirlerinizi. Kırın ve özgürleşin. Bu zincirler sizin idrakinizi de bağlıyor, gözünüze de perde de çekiyor. Özgürleşince Ankara için en iyi adayın Sayın Tülin Oygür olduğunu göreceksiniz ve siz de kazanacaksınız, Ankara da kazanacak…


12 Mart 2019 Salı


BEKA SORUNU?

Çelişkiye bakar mısınız?

AKP, neredeyse 17 yıldır bu ülkeyi yönetiyor ve bu 17 yılın sonunda Türkiye’nin bir beka sorunu ile karşı karşıya olduğunu iddia ediyor. Bu bir çeşit itiraf aslında, ülkeyi ne hale getirdim, görün diyor.

Bu süre içinde ana muhalefet partisi olarak mecliste görev yapan CHP ve onun ortağı İYİP ise ülkeyi ne hale getirdin diye hesap soracağına, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan memnun, beka sorunu filan yok diyor.

CHP’nin bu tavrı size çok garip gelebilir ama onun yapmak istediği şey dış tehditleri halkın gözünden kaçırmak… Bu uğurda AKP’yi eleştirmekten bile vazgeçiyor.

TABLO BU

Buna “beka sorunu” der misiniz bilmem ama Türkiye çok büyük meselelerle karşı karşıya. Bunlardan ikisi çok önemli: Vatanımız yönelik tehditler ve ekonomik durum.

Amerika, İsrail yanlarına Yunanistan’ı, Mısır’ı ve GKRC’ni almış 13 aydır Doğu Akdeniz’de silahlı tatbikatlar yapıyor. Silahlar da Türkiye’ye yönelmiş durumda. Bizden Kıbrıs’ı, mavi vatanımızı ve o mavi vatanda saklı doğal zenginliklerimiz istiyorlar; vermezseniz savaşa hazır olun diyorlar.

Amerika, Suriye ve Irak’ın kuzeyine yerleşmiş terör örgütlerine Türkiye’yi bölsün diye silah vermeye devam ediyor. Onları maaşa bağlamış, paralı asker yapmış. Ordumuzun güney sınırlarımızda yığınak yapmasının sebebi de bu.

Ekonomik olarak da büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Amerika’nın dayatması ile 1980’li yıllardan bu yana Özalların, Çillerlerin, Dervişlerin ve nihayetinde Erdoğanların uyguladığı ekonomik program Türkiye’yi borç batağına soktu. Neyimiz var, neyimiz yok sattık; üretemez olduk. Ekonomi durdu. Her gün yüzlerce işçi kapı önüne konuyor. Dışarıdan tarım ürünleri, et almasak açlıktan öleceğiz.

Bu tablo karşısında iktidar, “17 senedir ülkeyi yönetiyorum, bunun sonunda problemlerimiz o kadar arttı ki, beka sorunu ortaya çıktı” diyor; CHP ve İYİP ise, “Yok öyle bir şey, durumumuz iyidir, beka sorunu yok” diyor.

BUNLAR ÇARE OLAMAZ

Bir tarafta ülkeyi çok kötü yönettiği için bizi bu duruma düşüren iktidar var; diğer yanda “Beka sorunumuz yoktur” diyerek Amerika’nın kirli emellerini perdelemeye çalışan bir muhalefet var.

Bunlardan bu ülkeye bir fayda gelmez.  Adına ister beka sorunu deyin, isterseniz başka bir şey deyin Türkiye çok zor ve çetin günlerden geçiyor.

Türkiye bu durumdan ancak ülke bütünlüğünü korumayı amaç edinen ve borçlanma ekonomisinden vazgeçip üretime yönelen bir kararlı iktidar ile kurtulur.

Türk milleti, ne zaman başı büyük derde girmişse, buradan devrim niteliğinde kararlarla ile çıkmıştır. Eninde sonunda, bu devrim gerçekleşecek ve birleşen ve üreten Türkiye ideali gerçek olacaktır.

7 Mart 2019 Perşembe


EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ VE UNUTULANLAR

Vatan Partisi Öncü Kadınları olarak tüm kadınlarımızın “Emekçi Kadınlar Gününü” kutluyoruz. Sadece kadınlarımızın değil, tüm emekçilerimizin üretim araçlarında ve kamu yönetiminde çok daha fazla söz sahibi olmasını diliyoruz.

 Maalesef unutuldu, “Emekçi” sözcüğü unutuldu ve 8 Mart “Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.

8 Mart’ın emekçi kadınlar günü olmasına vesile olan fabrika yangınında, emeklerini sermayeye karşı savunmaya çalışan ve üzerlerine kapılar kilitlendiği için canlı canlı yanarak hayatlarını kaybeden 129 işçi kadın da unutuldu.

26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın “Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılmasını sağlayan Clara Zetkin de unutuldu.

1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı)  Dünya Kadınlar Günü” isminin, "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak değiştirilmesi için Clara Zetkin ile birlikte  büyük mücadele veren sosyalist önderlerden Rosa Luxenburg da unutuldu.

Bunları kim unutturdu derseniz söyleyelim, 129 işçi kadını kim fabrikaya kilitleyip yaktı ise o unutturdu.

Bütün bunlar unutulunca 8 Mart “Emekçi Kadınlar Günü” çiçeklerle, pastalarla, çelenklerle kutlanan bir feminist harekete dönüştü.

Oysa, 8 Mart sermaye-emek çelişkisine dayanır, kadın-erkek çelişkisine değil. Sermaye-emek çelişkisi ortaya konulmadan 8 Mart kutlanmış sayılmaz.

Kadın emekçilerin sorunları onların üretim araçlarının ve kamunun yönetiminde söz sahibi olması ile çözülebilir. Onların karanfile değil, yetkiye ihtiyaçları var.

Partilerin belediye başkan adaylarına baktığımızda kadın aday oranının %5’i geçmediğini görüyoruz. Bu kadın adayların ize büyük çoğunluğu zaten emekçi değil. Vatan Partisi’nin adaylarının %8’i kadınlardan oluşuyor ve bunların da çoğu da emekçi…

Umarız ki, bin bir zorluk içinde çalışan, işsiz kaldığı için bebeğini doyuramayan, taşeronlaştırılarak ücretleri düşürülen ve iş güvencesi yok edilen, sabahın seherinden gecenin karanlığına kadar tarlalarda, bahçelerde çalışan, emeğinin karşılığını alamayan, ücret düşüklüğünden, emeklilikte hak kaybından, aşırı iş yükünden, patron baskısından ve şiddete maruz kalmaktan şikayetçi olan kadınlarımız Vatan Partisi’ne oy veriler ve belediyelerde ve kamuda söz sahibi olurlar. Ancak bu şekilde yönetim sermayeden emekçilere geçer ve emekçiler de kendi sorunlarını kendileri çözerler.

Çalışan kadınlarımız için yerel seçimlerin güzel günlerin başlangıcı olması dileği ile tüm kadınlarımızın Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum…

5 Mart 2019 Salı

Eyup S. Karakaş: İKTİDAR ZENGİNLİK VE MELTEM AYVALISerbest piyasa ...

Eyup S. Karakaş: İKTİDAR ZENGİNLİK VE MELTEM AYVALI
Serbest piyasa ...
: İKTİDAR ZENGİNLİK VE MELTEM AYVALI Serbest piyasa ortamındayız ya, her şey alınıp satılıyor. İktidar da öyle, adaylıklar da öyle. Paras...

İKTİDAR ZENGİNLİK VE MELTEM AYVALI

Serbest piyasa ortamındayız ya, her şey alınıp satılıyor. İktidar da öyle, adaylıklar da öyle. Parası olan iktidara geliyor, iktidara gelen zenginleşiyor.

Yerel seçimler yapılacak, adaylara bakın büyük çoğunluğu zengin. Adaylıklar satışa çıkmıştı, parayı veren adaylığı kaptı. Kavgalar, küsmeler, istifalar birbirini takip etti.

Zenginliğe giden yol iktidardan geçtiği için yarış da çok çekişmeli oldu.

Adaylığı kapan adayların kampanyalarında harcadıkları paralara bakınca “Vay be! Bu adaylar bize hizmet etmek için ne kadar da büyük fedakarlıklarda bulunuyorlar” diyesim geliyor ama sonra aklıma bunun bir yatırım olduğu geliyor. Harca parayı, kandır halkı, al başkanlığı sonra gelsin rant ve zenginlik.

Ya aday olamayınca gidip başka partiye girenler ve oradan aday olanlara ne demeli? Neyin peşinde dolaşıyor bunlar?

Yıllardır hep böyle olmadı mı?  İktidar ve zenginlik birleşince, hal böyle oluyor.

SEVGİ HİZMET VE İKTİDAR

Peki hep mi böyle, adayların hepsi mi rant peşinde? Elbette hayır.

Memleket sevgisi, vatan sevgisi, insan sevgisi bazı adaylar için ranttan, zenginlikten çok daha önemli. Vatan Partisi adaylarına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Hepsi birbirinden değerli olan bu adaylar iktidarı zenginlik kaynağı olarak değil, hizmet aracı olarak görüyorlar. Onları sevgi ve bu sevgiye dayanan hizmet arzusu yönlendiriyor.

Hepsi öyle ama ben birisinden söz edeceğim. İzmir’in Kiraz ilçesi belediye başkan adayı Meltem Ayvalı’yı tanımalısınız.

MELTEM AYVALI, BİR GÜZEL İNSAN

Ayvalı, Kiraz’ın çocuğu. İzmir genelinde en genç belediye başkan adayı.  Üniversiteyi İzmir’de okumuş ve eczacı olmuş. Vatan Partisi Öncü Gençlik Başkanlığı yapmış. Şu anda da aynı partide Genel Başkan Yardımcısı.

“Kaderine terk edilmiş Kiraz’ın kaderini değiştireceğiz” diyerek yola çıkmış. Her sabah erkenden kalkıyor, ekibi ile birlikte mahalle mahalle, köy köy, ev ev geziyor. Sadece konuşmuyor, dinliyor ve notlar alıyor.

Sorunca anlatıyor: “Kadın emeğine değer kazandıracağız. Kıraathanelerde konuşma yapıp kaçmıyoruz, ev ev dolaşarak kadınları dinliyoruz. Fikirlerini, önerilerini, beklentilerini not ediyoruz. Türkiye’yi de Kiraz’ımızı da çıkmazdan kurtarmak için programımızı hazır. Sadece biraz cesur olmak lazım ve kadınlar isterse her şeyi değiştirir.”

Yolun açık olsun Meltem Ayvalı. Biz sana ve ekibine inanıyoruz: Kazanacaksın ve “iktidar-zenginlik zincirini” kıracaksın.

Ne mutlu Kiraz halkına…