2 Şubat 2015 Pazartesi

KÜRESELLEŞME VE DEMOKRASİ

7 Haziran’da milletvekili seçimleri yapılacak. Mademki seçimler yapılıyor, öyle ise Türkiye’de demokrasi var derseniz büyük yanlışlık içine düşersiniz. Elbette kanunlara saygılı bir vatandaş olarak seçim sonuçlarını kabulleneceğiz. TBMM’nin oluşumunu meşru göreceğiz ama bu Türkiye’de gerçek anlamı ile demokrasi olduğunu göstermez. Demokrasiyi seçimlerin yapılabilir olmasına indirgemek büyük hata olur.

Bir kere şunu bilmek lazım: “Bir ülkede hem demokrasi, hem ulusal özerklik hem de küreselleşme birlikte olmaz”. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ veya WTO) Finansal Hizmetle Anlaşması, hükümetlerin yabancı bankaları ülkelerine almalarını şart koşarak ve finans sisteminin ekonomiye ve topluma hizmet edecek şekilde istikrarlı olmasını sağlayacak düzenlemeleri sınırlandırmıştır. Böylece finans çevrelerinin serbestleşmesini sağlamıştır.  Serbestlik kazanan piyasaları seçim sonucu oluşan siyasi iktidarın yönlendirmesi mümkün olmamaktadır.

Büyük devletler ithalatlarına kota koyarak diğer ülkelerin ihracatlarını etkilemektedir. Küreselleşmenin ülke özerkliklerini yok eden kurumları vardır. IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması bunlardan bazılarıdır. Bu kurumlar zengin ülkelerin kontrolündedir. Zengin ülkelerin zenginleri, yani sermaye sahipleri küreselleşmeyi kabul eden ülkeleri bu kurumlarla yönlendirir ve bu ülkelerin ekonomilerini kontrol altında tutarlar. Siyasi iktidarların insiyatifini azaltırlar.

Küresel güçlerin demokrasiyi sınırlandırma yöntemlerinde birisi de rekabet oluşturmalarıdır. Gümrükleri istedikleri gibi düzenletirler. Kendi üretimlerinin diğer ülkelere kolayca girmelerini sağlarlar.

Demokrasiyi sınırlandırmada sık kullanılan yöntemlerden birisi de vergilendirmelerdir. Küresel şirketler vergi oranları yükseltildiği takdirde ülkeyi terk etme tehdidinde bulunurlar. İktidar vergi sistemini bu küresel güçlerin istediği doğrultuda düzenlemeye mecbur kalır.

Borçlandırma da demokrasiyi sınırlandırmanın bir diğer yoludur. Sürekli cari işlem açığı veren ve bu açığı borçla kapatan ülkeler küresel güçlerin ekonomik ve siyasi taleplerini yerine getirmedikleri takdirde alacaklı ülkeler tarafından tehdit edilirler. Yeni borç vermezler, vadesi gelen borçlarını hemen isterler.

Türkiye maalesef özellikle son yıllarda, kürselleşmenin büyük oranda etkisi altına girdi. Yapılan özelleştirmeler;  bankaların, hizmet sektörünün, fabrikaların, limanların kürsel güçlerin eline geçmesi Türkiye’yi tam bağımsızlıktan ve özerklikten uzaklaştırdı. 

Tam bağımsız ve özerk olmayan ülkelerde seçim olur ama demokrasi olmaz veya en azından sınırlı olur. Türk insanı, seçimlerde ülkeyi tam bağımsız yapacak bir iktidarın oluşmasını sağlayacak şekilde oy kullanmalıdır. Küresel güçlerden destek alan, küreselleşmeyi bir tehdit olarak görmeyen partilere oy vermemelidir. Yani gerçek demokrasiyi tesis etmeyi hedef edinmelidir. Unutulmamalıdır ki, tam bağımsız olmayan ülkeler başka ülkelerin esiri gibidir.

Hiç yorum yok: