25 Şubat 2015 Çarşamba



AMAÇ BELLİ: TAKSİM

Bugünü anlamak için biraz gerilere gitmek gerekiyor. ‘Yunanistan Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ başkanı General Tagaris bir kitap yazmış. Bu kitap İngilizceye çevrilmiş, ABD’de bedava dağıtılmış. Şöyle diyor Tagaris: “….Yunanlıların, Ermenilerin ve Kürtlerin, ‘Şark Meselesi’ni, uluslar arası alanda, yeniden yoğun bir şekilde ileri sürmeleri, kaçınılmaz bir görevdir. Amaç, -uzun süre içinde de olsa dahi- Türkiye’yi taksim etmek olmalıdır. Bu, Yunanlıların, Ermenilerin ve Kürtlerin haklarıdır….”

“….Türklerin yabancılardan zorla aldıkları topraklar üzerinde, söz konusu hakka dayanılarak, bir Ermenistan, bir Kürdistan ve Doğu Trakya’yı içine alan bir Küçük Asya kurulmalıdır….”

General Tagaris kitabın kapağında bir harita yayınlamış ve taksimin nasıl yapılacağını göstermiş. Bu haritaya göre Türkiye beş bölgeye ayrılıyor: Bunlar İonia, Pontus, Ermenistan, Kürdistan ve Anadolu’nun ortasında küçük bir Türkiye.

Bu tablo eminim size de ünlü Sevr Anlaşmasını hatırlatmıştır. Cumhuriyet kuruldu, Lozan imzalandı ama Sevr hayali bir türlü bitmedi.

Sevr’in önündeki en büyük engel,  hukukun üstünlüğünü, kanun önünde eşitliği, insanlarını kardeşliğini kabul eden; laik, demokratik ve milli devlet özelliği olan Türkiye Cumhuriyetidir. Sevr’i isteyenler onun için Cumhuriyet’e onun temel özelliklerine ve kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmaktadırlar. Cumhuriyet’i yıkmak kolay değil. Bunu bildikleri için öncelikle milli birliğimizi, kardeşliğimizi bozmaya çalışıyorlar. Bunlar iç çatışmalardan medet umuyorlar.

Bakın CIA’nın Türkiye açısından önemli isimlerinden Graham Fuller ne demiş: “Türkiye ‘Kürt meselesi’ni ve siyasette ‘İslam sorunu’nu ‘demokratik’yollardan çözmeli; şu anda her iki konu da olumsuz yönde gidiyor, bunların çözülmemesi, Türkiye’nin iç ve özellikle de dış politikasını bozacaktır.” Bunu anlamı şu; bu sorunlar çözülmezse içerde çatışmalar çıkar, ABD ve AB ile olan ilişkiler bozulur. Yani adam alenen tehdit ediyor.

Bunların tek amacı var: Taksim. Türkiye’yi bölecekler, Cumhuriyet’i yıkacaklar. Bunun için gerekirse iç çatışmalar çıkaracaklar, bizi birbirimize kırdıracaklar. Peki, bunu nasıl yapacaklar? Bu sorunun cevabını vermek için demokrasi getiriyoruz diye parçaladıkları ve kan gölüne çevirdikleri Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya bakmak yeter.

Amaçlarını gizlemek için, ileri demokrasi derler, insan haklarına saygı derler; bunlar kamuflajdır, amaç toplumun birliğini, beraberliğini bozmaktır. Kullandıkları yöntem, etnik ırkçılık, mezhepçilik ve dini inanç farklılıklarını düşmanlığa dönüştürmektir. Bizim Güneydoğu’muzda yaptıkları da budur. Dini görüş ve inançlar üzerinde politika yapmanın amacı da budur. Amaç etnik temelde ve dini inanç temelinde toplumun bölünmesi hatta içi çatışmanın çıkarılmasıdır. İşin ilgin yanı son günlerde Türkiye’nin geleceğini düzenlemek için müzakereler de bu iki gurup arasında yapılmaktadır. Ve işin daha da ilginç yanı bu iki gurupta Cumhuriyet’in temelleri ile kavgalıdır.

Hiç kimse oyuna gelmemelidir. Dini inanç, mezhep farklılıkları, etnik kimlik üzerinden yapılan politikalar bizi Suriye yapar, Irak yapar, Libya yapar. Bu politikalar eninde sonunda çatışmaya, kana ve gözyaşına dönüşür. Herkes aklını başına almalıdır. Sevr’e hizmet etmemelidir. Kardeş kanının dökülmesi bize değil emperyalizme yarar.

Cumhuriyet’i ve onun kazanımlarını korumaya kararlı büyük bir kitle vardır. Bu kitle vatanı böldürmemeye, laik, demokratik ve Türk kimlikli milli devleti yaşatmaya kararlıdır. Kan dökülmeden bu ülke Sevr’i kabul etmez. Kanı durdurmanın yolu etnik ve dini inanç temelli politikalardan vazgeçmektir; başka da çaresi yoktur.

Hiç yorum yok: