GAZİ
MECLİS
TBMM’ne gazi meclis diyoruz, demekte
de çok haklıyız.
Bu meclis dünya tarihinde belki de
ilk olarak vatanı işgal eden batılı emperyalist düşmanlara
karşı savaşmış, zafer kazanmış ve bir devlet kurmuştur:
Türkiye Cumhuriyeti.
Meclis, Mustafa Kemal Paşa’yı
kendisine reis seçmiş ama yetkilerini bir istisna dışında ne
Mustafa Kemal’e ne de başka birisine devretmemiştir. Yasamayı
da yürütmeyi de savaşı da o yapmıştır.
Ordu Meclis’in ordusudur. Hükumet
Meclis’in hükümetidir. Başkumandanı da meclis belirlemiştir,
hükümet üyelerini de. Bakanlara vekil denmesinin sebebi de
budur. Onlara devletin işlerini görmesi için vekalet verilmiştir.
Gerektiğin de de bu vekalet geri alınmıştır.
Bakanları reis belirlememiş, her bir
bakan Meclis’in yaptığı seçim sonucu göreve gelmiştir.
Birinci Büyük Millet Meclisinin
devam ettiği süre içinde hiçbir bakan yoktur ki bütçesini
aylarca savunmak zorunda kalmasın. Hiçbir bakan yoktur ki
bakanlığının işleri üzerinde Meclisi tatmin etme zorunluluğunu
hissetmesin.
Birinci Meclis reisiyle, hükümetiyle,
ordusuyla ve tüm üyeleri ile destan yazmıştır. Açılışı bir
destandır, mücadelesi ayrı bir destandır.
BİRİNCİ MECLİS’İN AÇILIŞI
Son Osmanlı Mebusan Meclisi, İngiliz
işgali altındaki İstanbul’da,17 Şubat 1920 tarihinde toplanmış
ve “Misak-ı Milli” adı altında kendi barış
şartlarını bütün dünyaya ilan etmişti. Bu karar, Türk
Milletinin kendi topraklarında özgür ve bağımsız yaşamasının
en doğal hakkı olduğunu dünyaya duyurmuştu.
18 Mart 1920 tarihinde tekrar toplanan
meclis çalışmalarını sonlandırdı.
Mebusan Meclis'inden Ankara’ya
gelenler ve kısa süre içinde yapılan seçim ile milletvekili
olanlar bu şehirde toplandı ve 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM
milletine hizmet etmeye başladı.
İlk toplantının başkanı, meclisin
en yaşlı üyesi olan Sinop milletvekili Şeref Bey kısa bir
konuşma ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığını
dünyaya ilan etti. Şeref Bey’in konuşması kıza ve özdür;
şöye der:
“…milletimizin iç ve dış tam
istiklâli içinde kaderini bizzat eline aldığını ve idare
etmeğe başladığını bütün cihana ilân ederek Büyük Millet
Meclisini açıyorum.”
İlk sözü Mustafa Kemal Paşa alır.
Mütarekeden o güne kadar geçen olayları özetler ve konuşmasının
son kısmında yeni kurulacak olan devletin özelliklerini anlatır.
Bu konuşma anayasa profesörlerini hayrete düşürecek kadar bilgi
doludur.
Mustafa Kemal, meclisin milli iradeye
dayandığı ve bu nedenle meşru ve yasal olduğunu anlatır ve
meclisin güvenini almış bir hükümetin meşru olacağını
söyler be hükümet teşkilinin gerektiğini söyler.
Konuşmasının sonunda şunları
söyler ki bu ifadesi bugünlerde anaysa değiştirmeye kalkanlara
da ışık tutmaktadır:
“İşte memleketimizin şimdiye
kadar geçirdiği buhrandan, felaketlerden, kâh Avrupa’yı taklit
etmek ve kâh devlet işlerinin şahsî görüşlere göre
nizamlamaya ve tanzime çalışmak, kâh esas kanunu (Anayasayı)
bile şahsi ihtiraslara oyuncak etmek gibi pek elim neticelerini
gördüğümüz basiretsizliklerden hasıl olan umumi uyanıklığa
tercüman olduğunuz kanaati ile şu müşkül ve buhranlı tarihi
devrin mücadelelerini bu yolda nizama koymak taraftarıyız….”
GAZİ MECLİSİN MÜCADELESİ
Türk milleti artık, egemenliği ve
bağımsızlığı için isyan halindedir. İsyanı ise Mustafa
Kemal Paşa’nın reisliği altında Büyük Millet Meclisi yönetir
ve yönlendirir.
Mecliste çok farklı fikirler taşıyan
milletvekilleri vardı. Onları bir araya getiren, bir arda tutan ve
mücadele azmini güçlendiren bir ruh vardı: “Kuvayi Milliye
Ruhu”
“Kuvayi Milliye Ruhu”,
milli istiklâl ve egemenlik davasına inanmış ve bunu
gerçekleştirmek için her türlü fedakarlığı göze almış
insanların ruh haliydi. Meclis bu ruh halini hiçbir zaman
kaybetmedi.
Farklı hayat görüşlerine ve
düşüncelerine sahip olmalarına rağmen Gazi Meclis üyelerinin
etrafında tek vücut olarak birleştikleri ana gayeler vardı:
Milli hâkimiyet, tam istiklâli
sağlamak, milli mücadeleyi başarıya götürmek, meclisin
haklarına el uzattırmamak, hükümeti her an denetlemek ve kontrol
etmek, milli iradeyi her zaman üstün tutmak.
İLK ANAYASA
Meclis uzun tartışmalardan sonra
“Esas Teşkilat Kanununu” (anayasa) kabul eder. Bu anayasanın
ilk 3 maddesini anmakta fayda var:
Madde 1- Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını doğrudan doğruya
ve fiili olarak idare etmesi esasına dayanmaktadır.
Madde 2- Yürütme kudreti ve kanun
yapma salahiyeti milletin te ve hakiki mümessili olan Büyük
Millet Meclisinde tecelli eder ve toplanır.
Madde 3- Türkiye Halk Hükümeti
Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti” adını taşır.
Şimdi lütfen, bu maddelerle yapılmak
istenen anayasa değişikliğini kıyaslayın. Nerden nereye
sürüklenmek istediğimizi görün.
YORGUNLUK BİLMEYEN MECLİS
Milletvekillerinin her birisi her çeşit
kişisel endişe ve iktidar hursını sıfıra indirmiş ve
yüklendikleri sorumluluğun farkında olarak mücadelelerini
yürütmüşlerdir. Yasama ve yürütme yetkilerini büyük bir
kıskançlıkla korumuşlardır. Meclisin denetleme ve kontolünü
müsamahasız ve amansız bir şekilde devletin bütün işlerinde
uygulamışlardır.
Meclis kanun yapma yetkisi bir kereye
mahsus olmak üzere ve geçici olarak “Başkumandanlık Kanunu”
ile Mustafa Kemal Paşa'ya 3 aylığına devretmiş, bunun
haricinde tüm yasaları kendisi çıkarmıştır.
Mağlubiyet haberleri zafer haberleri
ile yer değişirip de düşman denize dökülünceye kadar Meclis
geceli gündüzlü çalşışmıştır. En zor zamanlarda bile
karamsarlığa düşmemiş, egemenlik ve bağımsızlık
mücadelesinden asla taviz vermemiştir.
BİRİNCİ MECLİSİN DAĞILMASI
Meclis orduları zaferi kazanmış,
yeni Türk devletinin temelleri atılmıştır. Gayesine ulaşan
meclis, 1 Nisan 1923 tarihinde dağılmaya ve yeni meclisin oluşması
için seçim yapılmasına karar verir.
Kapanış konuşmasını “Gazi
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” yapar:
“…Yeni Türkiye devletinin
varlığını ruhu milli Hakimiyettir. Milletin kayıtsız şartsız
hakimiyetidir.”
“Arkadaşlar, Türkiye devletinde
ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacıdar (taçlı
kimse) yoktur. Diktatör yoktur.
Tacidar yoktur ve olmayacaktır,
çünkü olamaz.”
“… Bütün cihan bilmelidir ki,
artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur.
Hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır, o da Milli
Hakimiyettir.”
BAŞARININ SIRRI
Batı emperyalizmine ve kapitalizmine
karşı ilk ciddi ve sonu zaferle biten savaşı bu meclis ve onun
reisi Atatük kazanmıştır.
Başarının sırrı Atatürk'ün şu
ifadesinde ortaya çıkyor:
“Alim, cahil, istisnasız bütün
milletin bireyleri, belki taşıdığı zorlukların farkında
olmaksızın, bugün yalnız bir nokta çevresinde toplanmış ve
sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta tam
bağımsızlığımızın kazanılması ve sürdürülmesidir.”
BAŞARI MİLLİ BİRLİKTE
ARANMALIDIR
Bugün de yeni bir bağımsızlık
savaşı veriyoruz. Bu savaşı ancak milli birlik ve dayanışma
içinde kazanabiliriz.
Geçmişte olduğu gibi şimdi de
emperyalist güçlere ve onların piyonu olan PKK, PYD, FETO ve
IŞİD'e karşı zafer kazanmak isteniyorsa, milli güçleri bölmeye
hizmet edecek anayasa değişikliğinden vaz geçilmelidir.
Milli Egemenliğin tecelli ettiği yer
olan TBMM'nin yetkilerini kısarak, hükümeti meclis denetiminden
çıkararak, kanun yapma ve hükümet kurma yetkisini sıfatı ne
olursa olsun bir adama vererek ve yargı bağımsızlığını yok
ederek mücadele başarılı kılınamaz.
Çare güçlü meclis ve milli
hükümette aranmalıdır.
Gazi Meclisi şehit etmeğe kimsenin
hakkı ve yetkisi yoktur; gücünün de olmadığı anlaşılacaktır.
Türk Milleti, çok zor şartlarda
kazandığı vatan topraklarını, egemenliğini ve bağımsızlığını
koruma güç ve kararlılığını en kısa zamanda tüm dünyaya bir
kere daha gösterecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder