30 Ocak 2017 Pazartesi

TEHDİT BÜYÜK, BİRLİK ŞART

Amerikan’ın başını çektiği “Batı Sistemi” ile savaş halindeyiz. Çelişkiye bak ki, biz de halen bu sistemin içindeyiz. Hem bu sitem içinde kalıp hem bu sistem ile mücadele etmek çok zor. Yolun sonu görünüyor.

Sistem bize 4 önemli hususu dayatıyor:

Kürt sorununu siyasal yönetmelerle çözün, yani toprak verin.

Kıbrıs’taki haklarınızdan vaz geçin.

Ermeni soykırımını kabul edin.

Ekonominizi bizim dediğimiz şekilde yönetin.

AKP Batı’nın bu isteklerine başlangıçta evet dediği için iktidar oldu ve uzun süre sistem tarafından desteklendi. Ne zaman ki, AKP ve Erdoğan bu isteklere hayır demeye başladı, sistemin baskısı arttı.

Bu dayatmalar evet dememiz için başlangıçta havuç politikası uygulandı. Başarılı olmayınca PKK, FETO ve IŞİD devreye sokuldu. Terör azdırıldı, patlayan bombaların sayısı arttı, şehit haberleri can yakmaya devam etti.

Yetmedi, şimdi de ekonomik olarak saldırı başlattılar. Yıllardır iyi yönetilmediği için kırılgan bir yapıya sahip ekonomimiz çökmeye başladı.

1980’li yıllardan bu yana ekonomimizi zaten sistemin istediği şekilde yönetiyorduk. Kapılarımızı sonuna kadar açmıştık, devlet bütçesini daraltmıştık, emek fiyatlarını düşürmüştük, yılların birikimi olan fabrikaları, işletmeleri, bankaları yani ne var ne yok yabancılara satmıştık.

Sonuçta borç batağına battık. Şimdi de bu ekonomik tablo siyasi baskı aracı olarak kullanılmaya başlandı.

BÖLÜNMEYE DEĞİL BİRLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR

İşte tam bu durumda aniden bir anayasa değişikliği gündeme getirildi. Olacak iş değil, ama oldu. Vatan savaşı verdiğimiz bugünlerde milleti birleştirecek uygulamalara ağırlık verileceğine tam tersi milleti bölecek ve iç cephemizi zaafa düşürecek bir tasarı önümüze kondu.

Milli seferberliğin gerektiğinden söz eden bir iktidarın milleti bölecek olan böyle bir değişikliği istemesinin hiçbir mantıklı tarafı yoktur.

Kahraman askerimiz, polisimiz, korucumuz cansiperane çarpışıyor. Onlar kazanırsa, Türkiye kazanacak; onlar kaybederse, Türkiye kaybedecek. İç cephe güçlü olmazsa Mehmetçik zor durumda kalır.

DEVLET MECLİSİ İLE GÜÇLÜDÜR
Yapılmak istenen değişiklik ile meclisin yetkileri kısıtlanıyor ve cumhurbaşkanı devletin yasama, yürütme ve yargı gücünü elinde topluyor. İç cephe zaafa uğratılıyor.

Bu savaş böyle kazanılmaz. Karşımızda çok güçlü bir yapı var. Milletin belirli bir kesiminin desteğini alan tek bir kimse düşmana karşı güçlü olmaz.  

İktidar, ne kadar geniş bir tabandan destek alırsa o kadar güçlü olur. Milleti bölen, iktidarı meclisten alıp bir adama veren bir anayasa devleti de güçsüz bırakır.

Biz İstiklâl Savaşını TBMM etrafında birleşerek kazandık. Atatürk meclis kararı olmadan veya meclisi dışlayarak tek bir adım bile atmamıştır. Gücünü de buradan almıştır.

MİLLİ SEFERBERLİK HÜKÜMETİ

Bu savaşı kazanmak için yapılacak şey bellidir o da hükümeti güçlü kılmaktır. Hükümet nasıl güçlü kılınır, onu da Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in ağzından yazalım:

“Güçlü hükümet talebine doğru yanıt vermek, önümüzdeki sorunları çözmede başlangıç noktasıdır. İşte Cumhurbaşkanlığı Sistemi bu nedenle yanlıştır. Çünkü güçlü hükümet Cumhurbaşkanlığı Sistemiyle kurulmaz. Biz Güçlü Hükümeti Güçlü Meclisle kuracağımızı biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, iktidarın tabanını daralttığı için, Meclisi de zayıflatıyor, Hükümeti de zayıflatıyor, hatta Cumhurbaşkanını da zayıflatıyor.”


Halk oylamasında “Hayır” çıkması yetmez; bütün siyasi partileri temsil eden ve onların tabanından güç alan bir “milli seferberlik hükümeti” kurulmalıdır. Savaş böyle kazanılır.

Hiç yorum yok: