YETER! KANMA ARTIK!
Sürekli kandırılan, aldatılan ve inandığı yalanlar yüzünden
hatalar yapan bir devlet adamı var başımızda. Türk Milletinin en büyük
şansızlıklarından birisi de bu insanın 15 yıldır milletin kaderine egemen
olması.
Kimlere inanıp kanmadı ki?
Abdullah Öcalan’a inandı, onunla birlikte Türk Milletine
anayasa yapmaya kalktı. PKK’ya müsamaha gösterdi; kentleri, dağları, yaylaları PKK’ya teslim etti.
KCK devlet içinde devlet oldu.
FETO’ya kanıp, inandı; devlet kadrolarının, ordunun, eğitim
kurumlarının, medyanın içine FETO’cuların dolmasına yardım etti, yerleştirdi. Ne
istedilerse verdi. FETO devlet içinde devlet olunca da paralel devlet var
demeye başladı.
Amerika’ya kandı, BOP eş başkanlığını üstlendi; ABD ve
İsrail’in Ortadoğu’yu kan çanağına döndürmesine yardım etti. Bunca ölüme, bunca
zulme, bunca yıkıma, bunca sürgüne, bunca gözyaşına, bunca sefalete sebep oldu.
AB’ye kandı; Türkiye’yi AB üyesi yapacaklarını sanarak
onların istediği ve Türkiye’yi bölünmeye götürecek yasal düzenlemelere evet
dedi. Ne istedilerse onu yasalaştırdı.
İNSAN İŞİNE GELEN
YALAN KOLAY İNANIR
Meşhur bir Nasrettin Hoca fıkrası var. Fıkra bu ya, Hoca’nın
komşusu tenceresinin doğurduğuna inanır ama öldüğüne inanmaz. Verilen mesaj
açık; “insan işine gelen yalana hemen inanır”.
Doğrusu şimdi merak ettim, Erdoğan bu yalanlara neden ve
nasıl inandı. Bunların bir aldatmaca olduğunu bilmiyor muydu? Yoksa işine
geldiği için mi inandı? Eğer bu yalanlara inanmak onun işine geliyorsa, bundan
ne çıkarı vardı?
Aldatıldım, insandım, bunlara yardım ettim Allah ve Milletim
beni affetsin deyince biz de ümitlenmiştik. Kendi kendimize dedik ki, demek
artık Erdoğan kimseye kanmaz. Ama Lozan konusundaki çıkışını okuyunca anladık
ki, gene yanlış şeylere inandırılmış.
2 ay önce Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümü
nedeniyle yayınladığı mesajında şunları söylemiş:
“Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan
Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümüdür. Aziz milletimizin inanç,
cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve
uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni
kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir. Lozan Antlaşması’nın içeriği, bu
anlamda başta milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin
sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.”
Sanki bunları kendisi söylememiş gibi şimdi de şöyle diyor:
“Birileri de bize
Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. Şöyle bağırsan duyulacak
adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi."
Anlaşılan Erdoğan’ı gene kandırmışlar. Çok muhtemeldir ki,
bu sefer başı fesli, aklı şizofrenik, görünümü palyaço gibi olan Kadir
Mısırlıoğlu’nun yalanlarına kanmış. Bu kadar açık bir yalana inandığına göre de
demek ki, inanmak işine geliyor.
GERÇEKLER, GERÇEK
BİLİM ADAMLARINDAN ÖĞRENİLİR
Umarım pek yakında yanıldığını kabul eder ve Türk
Milletinden ve Sevr’i yırtıp, Lozan’ı emperyalist güçlere kabul ettiren Atatürk
ve arkadaşlarından özür diler. Eğer dilemezse, tarih onu en azından nankör bir
devlet adamı olarak yazacaktır.
Nankör diyoruz çünkü başbakanlığını, cumhurbaşkanlığını
yaptığı devletin varlığı Lozan Antlaşması ile tescil edilmiştir. O şimdi
Atatürk ve arkadaşlarının mirası üzerine oturuyor.
Çok sevdiği ve her fırsatta övmeye çabaladığı Osmanlıların
bize bıraktığı miras ise, işgal edilmiş bir vatan, silahları elinden alınmış ve
dağıtılmış bir ordu, İngilizlerin emrine girmiş bir padişah ve sadrazam, savaşlardan
ve hastalıklardan kırılmış bir halk, cehalet, sefalet ve üretemeyen bir
ekonomi.
Erdoğan, çocukluğundan ve gençliğinden bu yana kendisine
öğretilen yanlış bilgilerin esaretinden kurtulmalıdır. Yeni baştan tarih ve
siyaset bilimi okumalıdır.
Erdoğan, Cumhuriyeti tarihi Mısırlıoğlu’ndan öğrenemez. Açsın
Büyük Nutuk’u okusun, Turgut Özakman’ı oksun, Sinan Meydan’ı oksun, Ahmet Taner
Kışlalı’yı okusun. Okusun ki gerçek neymiş öğrenebilsin.
Bu da yetmez, bir de Atatürk’ün
şu sözünü de ezberlesin:
"Bu antlaşma,
Türk Milleti’ne karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile
tamamlandığı sanılmış Büyük Suikast’ın sonuçsuz kaldığını bildirir bir
belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder