1 Ekim 2016 Cumartesi

YETER! KANMA ARTIK!

Sürekli kandırılan, aldatılan ve inandığı yalanlar yüzünden hatalar yapan bir devlet adamı var başımızda. Türk Milletinin en büyük şansızlıklarından birisi de bu insanın 15 yıldır milletin kaderine egemen olması.

Kimlere inanıp kanmadı ki?

Abdullah Öcalan’a inandı, onunla birlikte Türk Milletine anayasa yapmaya kalktı. PKK’ya müsamaha gösterdi;  kentleri, dağları, yaylaları PKK’ya teslim etti. KCK devlet içinde devlet oldu.

FETO’ya kanıp, inandı; devlet kadrolarının, ordunun, eğitim kurumlarının, medyanın içine FETO’cuların dolmasına yardım etti, yerleştirdi. Ne istedilerse verdi. FETO devlet içinde devlet olunca da paralel devlet var demeye başladı.

Amerika’ya kandı, BOP eş başkanlığını üstlendi; ABD ve İsrail’in Ortadoğu’yu kan çanağına döndürmesine yardım etti. Bunca ölüme, bunca zulme, bunca yıkıma, bunca sürgüne, bunca gözyaşına, bunca sefalete sebep oldu.

AB’ye kandı; Türkiye’yi AB üyesi yapacaklarını sanarak onların istediği ve Türkiye’yi bölünmeye götürecek yasal düzenlemelere evet dedi. Ne istedilerse onu yasalaştırdı.

İNSAN İŞİNE GELEN YALAN KOLAY İNANIR

Meşhur bir Nasrettin Hoca fıkrası var. Fıkra bu ya, Hoca’nın komşusu tenceresinin doğurduğuna inanır ama öldüğüne inanmaz. Verilen mesaj açık; “insan işine gelen yalana hemen inanır”.

Doğrusu şimdi merak ettim, Erdoğan bu yalanlara neden ve nasıl inandı. Bunların bir aldatmaca olduğunu bilmiyor muydu? Yoksa işine geldiği için mi inandı? Eğer bu yalanlara inanmak onun işine geliyorsa, bundan ne çıkarı vardı?

Aldatıldım, insandım, bunlara yardım ettim Allah ve Milletim beni affetsin deyince biz de ümitlenmiştik. Kendi kendimize dedik ki, demek artık Erdoğan kimseye kanmaz. Ama Lozan konusundaki çıkışını okuyunca anladık ki, gene yanlış şeylere inandırılmış.

2 ay önce Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesajında şunları söylemiş:

 “Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümüdür. Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir. Lozan Antlaşması’nın içeriği, bu anlamda başta milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.”

Sanki bunları kendisi söylememiş gibi şimdi de şöyle diyor:

“Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. Şöyle bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi."

Anlaşılan Erdoğan’ı gene kandırmışlar. Çok muhtemeldir ki, bu sefer başı fesli, aklı şizofrenik, görünümü palyaço gibi olan Kadir Mısırlıoğlu’nun yalanlarına kanmış. Bu kadar açık bir yalana inandığına göre de demek ki, inanmak işine geliyor.

GERÇEKLER, GERÇEK BİLİM ADAMLARINDAN ÖĞRENİLİR

Umarım pek yakında yanıldığını kabul eder ve Türk Milletinden ve Sevr’i yırtıp, Lozan’ı emperyalist güçlere kabul ettiren Atatürk ve arkadaşlarından özür diler. Eğer dilemezse, tarih onu en azından nankör bir devlet adamı olarak yazacaktır.

Nankör diyoruz çünkü başbakanlığını, cumhurbaşkanlığını yaptığı devletin varlığı Lozan Antlaşması ile tescil edilmiştir. O şimdi Atatürk ve arkadaşlarının mirası üzerine oturuyor.

Çok sevdiği ve her fırsatta övmeye çabaladığı Osmanlıların bize bıraktığı miras ise, işgal edilmiş bir vatan, silahları elinden alınmış ve dağıtılmış bir ordu, İngilizlerin emrine girmiş bir padişah ve sadrazam, savaşlardan ve hastalıklardan kırılmış bir halk, cehalet, sefalet ve üretemeyen bir ekonomi. 

Erdoğan, çocukluğundan ve gençliğinden bu yana kendisine öğretilen yanlış bilgilerin esaretinden kurtulmalıdır. Yeni baştan tarih ve siyaset bilimi okumalıdır.


Erdoğan, Cumhuriyeti tarihi Mısırlıoğlu’ndan öğrenemez. Açsın Büyük Nutuk’u okusun, Turgut Özakman’ı oksun, Sinan Meydan’ı oksun, Ahmet Taner Kışlalı’yı okusun. Okusun ki gerçek neymiş öğrenebilsin. 

Bu da yetmez, bir de Atatürk’ün şu sözünü de ezberlesin:


"Bu antlaşma, Türk Milleti’ne karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış Büyük Suikast’ın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir"

Hiç yorum yok: