BÜYÜK ÇATIŞMAYA DOĞRU
Şu gerçekler bilinmeden Ortadoğu’daki olaylar tam olarak
anlaşılamaz.
·
Ortadoğu küresel enerji kaynaklarının en önemli
merkezi ve ihracatçısıdır
· Dünyanın kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin ise
yüzde 34'ü de Ortadoğu'dadır.
·
Petrol tüketimi 2003'te günde 66 milyon
varilken, 2020'de 119 milyon varil olacaktır.
·
Ortadoğu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve
maliyeti de ucuzdur.
·
Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65.4
üne sahiptir. Bu rezerv 1.047 milyar varildir. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus
rezervleri de eklenince toplam, rezerv dünya rezervlerinin yüzde 69.6 sına
ulaşmaktadır.
·
Ortadoğu'nun potansiyel rezervleri ise 252.5
milyar varildir.
·
2002 Yılında Ortadoğu küresel petrol ihtiyacının
yüzde 41.4 ünü karşılamıştır.
·
Geleceğin küresel petrol ihtiyacını
karşılayabilecek ve bu maksatla üretimi artırabilecek bölge Ortadoğu'dur.
·
Kuzey Amerika'nın 2025'e dek Ortadoğu'dan
alacağı petrol yüzde 85 artacak, bunun büyük bir kısmı ABD'de tüketilecektir.
ABD’nin temel stratejisi “egemen güç üstünlüğü” esasına
dayanır. Egemenliğini sağlamak ve devam ettirmek için askeri gücünü diğer
ülkelere hâkim olmak için kullanır. ABD, egemenliğini devam ettirmek için,
diplomatik, ekonomik yöntemlere başvurur ve uluslararası ortamı şekillendirmeye
ve kendi düşüncelerini yaymaya çalışır.
BOP projesi ABD egemenliğinin devamı için geliştirilmiş ve
uygulamaya konulmuştur.
Bu proje gereği Türkiye’nin gücü PKK aracılığı azaltılmaya çalışılmış.
Irak ve Suriye bölünmüş Irak petrolleri ABD’ ve onun müttefiki ülkeler
tarafından kontrol altına alınmıştır. Sıra bu petrolleri güvenli bir şekilde
Akdeniz’e ulaştırmaya gelmiştir.
Sıra Suriye’nin kuzeyinde açılmak istenen, adına “Kürt
koridoru” veya “ikinci İsrail koridoru” denilen koridorun açılmasına gelmiştir.
ABD açısından bu koridorun açılmasını önleyen iki önemli
gelişme olmuştu: Birincisi, Türkiye ABD’ye bağlı terör unsurlarının Fırat’ın
batısına geçmesini önledi ve Suriye’nin bu kısmını kontrol altına aldı. İkincisi
ise, Rusya’nın Suriye’ye askeri olarak yardımı artırdı ve hava ve kara birliklerini
bu bölgeye gönderdi.
ABD açısından bu iki engel kaldırılmalıydı. İşte Rus
uçağının düşürülmesi ABD’nin bu amacına hizmet etti. ABD’ye engel olmak isteyen
iki güç birbirine düşman haline getirildi.
Rusya, ABD ve onun müttefikleri açısından, ikinci İsrail
koridorunun açılmasında en büyük engel kabul edildi. Bu engel kaldırılmalıydı.
Bunun için gerekirse askeri güç kullanılmalıydı. Kullanılmalıydı ama başını ABD’nin
çektiği Atlantik cephesinin bölgede yeterli askeri gücü yoktu.
Bu amaçla hemen
IŞİD devreye sokuldu. Paris’te büyük bir katliam oldu.
Bahane hazırdı. Bu IŞİD artık çok olmuştu, ortadan
kaldırılmalıydı. Bu da ancak çok güçlü
bir müdahale ile olabilirdi. ABD’nin askeri gücüne diğer ülkeler de katkıda
bulunmalıydı.
ABD, İncirlik üssündeki askerlerini ve uçaklarını takviye
etmişti, bunlarla yetinmedi Diyarbakır Hava Üssü’nü de kullanmaya başladı.
Fransa, Almanya ve İngiltere bu bölgeye askeri güç göndermek için parlamentolarından
izin aldılar.
Atlantik cephesi bölgedeki hava ve kara gücünü takviye
ederken bir yandan da Doğu Akdeniz’deki savaş gemilerini artırmaya başladı.
10-15 bin kişilik askeri güce sahip olan ve silahını ve her
türlü askeri teçhizatını dışarıdan almaya mahkûm bir terör örgütü olan IŞİD’e
karşı Rusya, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya askeri yığınak yapıyor. Amaç IŞİD
ile mücadele imiş!
Bu bana hiç de inandırıcı gelmiyor. Dünya, hızla büyük bir
savaşa doğru gidiyor. O bölgede eninde sonunda büyük bir savaş çıkacaktır.
ABD ve müttefikleri ya açmak istedikleri koridordan vaz
geçecekler ya da Rusya ile kapışacaklardır. Cepheler oluşmaya başladı; bir
yanda ABD, İsrail ve bazı AB ülkeleri, diğer yanda Rusya, İran, Hizbullah, Çin.
Rus savaş uçağını düşürmemiz ve Ankara ve Paris’te patlayan
bombalar ABD ve müttefiklerinin bu bölgede askeri yığınak yapmasının bahanesi
oldu. Türkiye Atlantik cephesinin kucağına itildi.
Olay basit bir IŞİD olayı değildir. ABD’nin dünyaya hâkim
olma stratejisine karşı Rusya müdahale de bulunmuştur; çatışma
kaçınılmazdır.
Olan başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine olacaktır.
Türkiye’nin yöneticileri bu krizi atlatacak özellikte değildir. Gelecek, daha
vahim olaylara gebedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder