4 Aralık 2015 Cuma

BÜYÜK ÇATIŞMAYA DOĞRU

Şu gerçekler bilinmeden Ortadoğu’daki olaylar tam olarak anlaşılamaz.

·         Ortadoğu küresel enerji kaynaklarının en önemli merkezi ve ihracatçısıdır
·        Dünyanın kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 34'ü de Ortadoğu'dadır.
·         Petrol tüketimi 2003'te günde 66 milyon varilken, 2020'de 119 milyon varil olacaktır.
·         Ortadoğu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve maliyeti de ucuzdur.
·         Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65.4 üne sahiptir. Bu rezerv 1.047 milyar varildir. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus rezervleri de eklenince toplam, rezerv dünya rezervlerinin yüzde 69.6 sına ulaşmaktadır.
·         Ortadoğu'nun potansiyel rezervleri ise 252.5 milyar varildir.
·         2002 Yılında Ortadoğu küresel petrol ihtiyacının yüzde 41.4 ünü karşılamıştır.
·         Geleceğin küresel petrol ihtiyacını karşılayabilecek ve bu maksatla üretimi artırabilecek bölge Ortadoğu'dur.
·         Kuzey Amerika'nın 2025'e dek Ortadoğu'dan alacağı petrol yüzde 85 artacak, bunun büyük bir kısmı ABD'de tüketilecektir.

ABD’nin temel stratejisi “egemen güç üstünlüğü” esasına dayanır. Egemenliğini sağlamak ve devam ettirmek için askeri gücünü diğer ülkelere hâkim olmak için kullanır. ABD, egemenliğini devam ettirmek için, diplomatik, ekonomik yöntemlere başvurur ve uluslararası ortamı şekillendirmeye ve kendi düşüncelerini yaymaya çalışır.

BOP projesi ABD egemenliğinin devamı için geliştirilmiş ve uygulamaya konulmuştur.

Bu proje gereği Türkiye’nin gücü PKK aracılığı azaltılmaya çalışılmış. Irak ve Suriye bölünmüş Irak petrolleri ABD’ ve onun müttefiki ülkeler tarafından kontrol altına alınmıştır. Sıra bu petrolleri güvenli bir şekilde Akdeniz’e ulaştırmaya gelmiştir.

Sıra Suriye’nin kuzeyinde açılmak istenen, adına “Kürt koridoru” veya “ikinci İsrail koridoru” denilen koridorun açılmasına gelmiştir.

ABD açısından bu koridorun açılmasını önleyen iki önemli gelişme olmuştu: Birincisi, Türkiye ABD’ye bağlı terör unsurlarının Fırat’ın batısına geçmesini önledi ve Suriye’nin bu kısmını kontrol altına aldı. İkincisi ise, Rusya’nın Suriye’ye askeri olarak yardımı artırdı ve hava ve kara birliklerini bu bölgeye gönderdi.

ABD açısından bu iki engel kaldırılmalıydı. İşte Rus uçağının düşürülmesi ABD’nin bu amacına hizmet etti. ABD’ye engel olmak isteyen iki güç birbirine düşman haline getirildi.

Rusya, ABD ve onun müttefikleri açısından, ikinci İsrail koridorunun açılmasında en büyük engel kabul edildi. Bu engel kaldırılmalıydı. Bunun için gerekirse askeri güç kullanılmalıydı. Kullanılmalıydı ama başını ABD’nin çektiği Atlantik cephesinin bölgede yeterli askeri gücü yoktu. 

Bu amaçla hemen IŞİD devreye sokuldu. Paris’te büyük bir katliam oldu.

Bahane hazırdı. Bu IŞİD artık çok olmuştu, ortadan kaldırılmalıydı.  Bu da ancak çok güçlü bir müdahale ile olabilirdi. ABD’nin askeri gücüne diğer ülkeler de katkıda bulunmalıydı.

ABD, İncirlik üssündeki askerlerini ve uçaklarını takviye etmişti, bunlarla yetinmedi Diyarbakır Hava Üssü’nü de kullanmaya başladı. Fransa, Almanya ve İngiltere bu bölgeye askeri güç göndermek için parlamentolarından izin aldılar.

Atlantik cephesi bölgedeki hava ve kara gücünü takviye ederken bir yandan da Doğu Akdeniz’deki savaş gemilerini artırmaya başladı.

10-15 bin kişilik askeri güce sahip olan ve silahını ve her türlü askeri teçhizatını dışarıdan almaya mahkûm bir terör örgütü olan IŞİD’e karşı Rusya, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya askeri yığınak yapıyor. Amaç IŞİD ile mücadele imiş!

Bu bana hiç de inandırıcı gelmiyor. Dünya, hızla büyük bir savaşa doğru gidiyor. O bölgede eninde sonunda büyük bir savaş çıkacaktır.

ABD ve müttefikleri ya açmak istedikleri koridordan vaz geçecekler ya da Rusya ile kapışacaklardır. Cepheler oluşmaya başladı; bir yanda ABD, İsrail ve bazı AB ülkeleri, diğer yanda Rusya, İran, Hizbullah, Çin.

Rus savaş uçağını düşürmemiz ve Ankara ve Paris’te patlayan bombalar ABD ve müttefiklerinin bu bölgede askeri yığınak yapmasının bahanesi oldu. Türkiye Atlantik cephesinin kucağına itildi.


Olay basit bir IŞİD olayı değildir. ABD’nin dünyaya hâkim olma stratejisine karşı Rusya müdahale de bulunmuştur; çatışma kaçınılmazdır. 

Olan başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine olacaktır. Türkiye’nin yöneticileri bu krizi atlatacak özellikte değildir. Gelecek, daha vahim olaylara gebedir.

Hiç yorum yok: