1 Eylül 2015 Salı

SAVAŞ VE BARIŞ

İlk insanlar savaş nedir bilmeden yaşamışlar. Savaşmak için neden yokmuş çünkü toprak, orman, ağaçlar, dereler, hayvanlar herkesin malıymış. Ne zaman ki mülkiyet kavramı gelişmiş savaşlar da başlamış.

Savaşların temel nedeni, sahip olma ve hakim olma arzusudur. İnsanların ve toplumların  tatmin olmaz arzuları savaşların nedeni olmuş.

İrili ufaklı bütün savaşların altında bu sahip olma ve hakim olma duygusu yatar.

Emperyalist ülkelerin diğer ülkeleri sömürmek, insanlarını köleleştirmek istemeleri  kendi aralarında çekişmeye ve paylaşım savaşlarına yol açmıştır. Birinci ve İkinci Cihan Harpleri emperyalist ülkelerin paylaşım savaşlarıdır. Bu paylaşım savaşlarının en büyüğü ve en kanlısı 1 Eylül 1939 tarihinde Almanların Polonyayı işgali ile başlamış ve milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştır.

Bu kanlı ve insafsız savaşın başladığı gün olan 1 Eylül "Dünya Barış Günü" olarak kabul edildi.


Elbette savaş arzu edilecek bir şey değildir ama bazen hak almanın ve zorbalığa karşı durmanın tek çaresi olmaktadır.

Temel insan hak ve hürriyetleri, halk egemenliği, hukukun üstünlüğü gibi kazanımlar verilen savaşların ve dökülen kanların bedelidir.  Fransız ihtilalinden sonra ikinci demokrasi dalgası emperyalizme karşı verilmiş milli bağımsızlık savaşları ile gelişmiştir. Bunun en iyi örneği Türk Milletinin Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazandığı Kurtuluş Savaşıdır. 30 Ağustos olmasaydı Türk Milleti özgür ve bağımsız olamaz, haklarını emperyalistlere karşı koruyamazdı.

İkinci Cihan Harbinden sonra batılı ülkeler kendi aralarında anlaşmış, sömürülecek ülkeleri bu anlaşmalar doğrultusunda paylaşmışlardır. En büyük pay da ABD'ye düşmüş. Bu paylaşımın sonucu kendi aralarında savaşmayan emperyalist ülkeler gelişmekte ülkeleri yönetmek ve sömürmek için kan dökmekten hiç sakınmamışlar. Bu da yetmezmiş gibi ülkelerin halklarını dini inanç, mezhep ve etnik köken farklılıklarını kışkırtarak düşmanlıklar yaratmışlar ve iç savaşları kışkırtmışlardır. Böl, parçala, yönet en önemli ilkeleri olmuştur.

Emperyalist güçler "böl, parçala, yönet" yöntemini kullanarak Türk milletinin bağımsızlığını sınırlamaya, Türkiye Cumhuriyetini bölmeye ve Güneydoğu'da ikinci İsrail projesi olan kukla devleti oluşturmaya çalışıyorlar. ABD güdümündeki PKK,  AKP iktidarının çok yanlış politikaları sonucu büyümüş, azmış ve ülkede can ve mal emniyetini büyük oranda tehdit eder hale gelmiştir.

TSK ve emniyet güçlerimiz, Türkiye Cumhuriyetinin otoritesini  özerklik adı altında belirli bölgelerde yok etmek için kan dökmekten çekinmeyen bu ABD piyonu terör örgütüne karşı büyük bir mücadele başlattı. Bu mücadelede her Türk vatandaşı Mehmetçiklerimizin arkasında olması gerekir fakat ne zaman PKK terör örgütüne karşı ciddi bir temizlik harekatı başlasa, Türkiye'de bazı insanlar ve dernekler barış havarisi kesilmektedir. Bu seferde böyle oldu.

Vatansız ve ABD güdümündeki solcular, Soros beslemeleri, liboşlar ve bilinç düzeyi düşük bazı sözüm ona aydınlar bir bildiri yayınlayarak barış istediklerini belirtmişler. Bu istek aslında TSK'nin ve emniyet güçlerinin elini kolunu bağlamaya yöneliktir; bir nevi PKK hamiliğidir.

Emperyalizme karşı verilecek savaşlar mazlum milletler için bir haktır. son günlerde PKK'ya karşı yürütülen mücadele de aslında ABD ve AB emperyalizmine karşı verilen bir vatan savaşıdır ve Türk Milleti olarak bu savaşı devam ettirme mecburiyetimiz vardır.

Elbetteki barış en büyük arzumuzdur ama şunu biliyoruz ki, barış için en önemli şart, etnik kimlik ve dini inanç farklılıklar dikkate almaksızın milli birliğin korunması ve vatanın her karış toprağında bağımsızlığımızın ve milli egemenliğimizin timsali olan şanlı bayrağımızın dalgalanmasıdır.

Barışı sağlayacak güç Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer güvenlik güçlerimizdir.. Barış isteyen herkesin Mehmetçiklerimiz desteklemesi şarttır. Barış da, huzur da PKK temizlenince ve ABD güdümündeki iş birlikçiler susunca gelecektir.

Hiç yorum yok: