9 Eylül 2015 Çarşamba

KOLTUK DEĞİL VATAN SAVAŞI

Bölücü terör örgütü hergün bir kaç yiğidimizi şehit ederken Sayın Cumhurbaşkanımızın 400 milletvekil sözünü telafuz etmesi son derecede şansız bir beyan olmuştur.  24 Temmuz  tarihinden bu yana sürekli   söylenen "Bu mücadele koltuk savaşıdır, saray savaşıdır" iddiasını tekrar gündeme getirmiştir. Bu iddia son derece yanlış ve zararlıdır.

24 Temmuz öncesi hatırlanırsa bu savaşın saray savaşı olmadığı anlaşılır.

13 yıl önce sıfırlanmaya yakın hale gelen terör AKP'nin iktidar olması ile birlikte eskisinden de güçlü hale geldi. ABD güdümündeki bu örgüt dağda PKK olarak, şehirde KCK olarak ve siyasette de HDP olarak örgütlendi ve güçlendi. Fethullah, Erdoğan ve Apo üçlüsünün bu güçlenme ve azgınlaşmasinda çok büyük sorumluluğu var.  

Yapılan terör eylemlerini demokrasinin azlığına, hakların ve özgürlüklerin kısıtlanmasına bağlayarak PKK'nın istediği bir çok şey onlara verildi. Böylece silahlı bir örgüte kan dökme de biz ne istiyorsan verelim dendi.

Şunları bilmek lazım: Birincisi,  bir ülke içinde hak ve özgürlükler kişilere verilir.  Farklı  guruplara farklı haklar verilmez. Verilirse bu hak değil, imtiyaz olur. İkincisi silahlı bir terör örgütünün  dediklerini yaparsanız bunun sonu gelmez ve terör istedikçe ister, vermezseniz kanlı yüzünü hemen gösterir.

Nitekim öyle oldu, verilenleri yeterli görmeyen terör örgütü yeni bir devletin yolunu açmak için özerklik istemeye başladı. Çözüm süreci nedeni ile devletin güvenlik güçleri etkisizleştirilince yöre halkını silahla korkuttu. Dağa çocuk kaçırdı, vergi adı altında haraç topladı, yol kontrolü yapmaya başladı. Karşı çıkanları öldürdü. Yani Devlet içinde devlet oldu.

Bu bölgede can ve mal güvenliği kalmadı, mal ve hizmet üretimi durdu. İşsizlik arttı, insanlar  daha da yoksullaştı. Askerler kışladan, polisler karakollardan çıkamaz oldu.

Tam bir yol ayırımına gelmiştik. Ya vatan topraklarının bir kısmını bu ABD ve AB piyonu örgüte bırakacaktık ya da bu örgütün belini kırıp eylemlerine ve niyetlerine son verecektik.

Vatan toprakları azizdir, kimseye verilmez. kaldı ki, verilen sadece toprak da olmayacaktı; yöre halkı da Türkü ile, Kürdü ile ve Arapı  ile bu eli kanlı örgütün insafına terk edilecekti. Eğer örgüt bu bölgede tam olarak egemenlik kazansaydı yapılacak katliamların sonu gelmezdi. Kan esas o zaman akacaktı.

Buna izin verilemezdi ve verilmedi de. 24 Temmuz'da başlayan mücadele bu nedenle bir vatan savaşıdır. Terör örgütünün esaretinden kurtulacak olan yöre halkının özgürlük savaşıdır.

Kan dökme savaşı değil, kanı durdurma savaşıdır.

Bu savaş kazanılacaktır. Önemli olan en az kayıpla kazanılmasıdır. Bizim için her  vatan evladı asker sivil fark etmez değerlidir.

Atatürk "Birici vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini sonsuzluğa kadar korumak ve kollamaktır" demişti. Şimdi ifa edilen de bu görevdir. Kahraman ordumuza ve emniyet  güçlerimize başarılar diliyoruz. Onlara desteğimiz sonsuzdur.

Hiç yorum yok: