10 Haziran 2014 Salı

DİRENİŞ VE UYANIŞ BAŞLAMIŞTIR

Tayyip Erdoğan’ın bugünkü grup toplantısında söylediklerini okuyunca bir başbakan yakışmayan bir konuşma olmuş dedim. Sonra kendi kendime dedim ki, böyle bir konuşma bir başbakana yakışmaz ama Tayyip Erdoğan’a çok yakışmış. İçi kışkırtıcı ifadeler, yalan sözler, haksız suçlamalarla dolu; ayrıştırıcı, düşmanlık yaratıcı bir konuşma olmuş.

Başbakan, kamuoyu tepkisinin kendi aleyhine dönmemesi için yalandan da olsa bayrağı indirenlere kızıyor, önlemeyen silahlı kuvvetler mensuplarını da suçluyor. Oysa onun kimseleri suçlamaya hakkı yoktur. Bayrağın indirilmesine giden yolu o açmıştır.

Türk Ulusunu etnik kökenlerine, dini inançlarına, mezheplerine ve yaşam biçimlerine göre bölüp ulusal birliği yok eden, kardeşlikten çok ayırımcılığı teşvik eden kendisidir. Atatürk ve İnönü’ye iki ayyaş diyen kendisidir. Okullardan andımızı kaldıran kendisidir. Türk milliyetini ayaklar altına aldığını söyleyen kendisidir.  

Bayrak sadece hükümranlığımızın değil, milliyetimizin de bir işaretidir. Başbakan Türk milliyetini ayaklarının altına aldığını söylerse, başkası da çıkar Türk bayrağını gönderinden indir.

MHP ve CHP için şehit cenazeleri gelsin diye pusuda bekliyorlar diye haksız ve insafsız bir şekilde tenkit etmiş. Daha öncede buna benzer şekilde özellikle MHP’yi şehit kanları ile besleniyorlar diye itham etmişti. Kendisinin iktidara geldiği 2002 yılında terörün bittiğini, artık şehit cenazelerinin gelmediğini, Güneydoğu’da hayatın normale döndüğünü unutmuş görünüyor. Bağımsız bir kukla devletin kurulmasına yol açacak olan açılım sürecini halka kabul ettirmek ve sürece gerekçe bulmak için ileri sürdüğü şey, anneler ağlamasın, şehit cenazesi gelmesin değil miydi?

Açılım sürecinin başlaması için şehitlerin cenazelerinin gelmesi, annelerin ağlaması gerekirdi. 2002 yılında sıfırlanan terörü kim diriltti? Ve neden diriltti? Çözüm sürecine bahane bulmak için mi terör azdırıldı?

Bu soruların cevabını vermek için Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldikten sonraki icraatlarına bakmak lazım.

Önce, terör örgütüne karşı, ‘kendi yöntemlerini’ kullanarak etkin bir mücadele yürüten ‘özel timler’, ileride başa bela olur korkusu ile dağıtıldı. Özel harekât polisleri pasif görevlere getirildi.  Olağan üstü hal kaldırıldı. TSK’nin yetkileri kısıtlandı. Bölgede görev yapan kuvvetlerden ‘93 bin kişilik’ kısıntıya gidildi, aralarında ‘mekanize’ birliklerin de bulunduğu bazı tugaylar lağvedildi. ‘Operasyon’ amaçlı olarak kullanılan birlikler, aşamalı bir şekilde batıya kaydırıldı. Sınır bölgesi dışında kalan alanların tamamı, bölücülerin hâkimiyetine terk edildi.

Bütün bunlar PKK’nın kuluçkadan çıkmasına, büyüyüp serpilmesine yol açtı. 2002 yılında biten terör hortladı ve anneler ağlamaya, şehit cenazeleri gelmeye başladı. Açılım süreci böylece gerekçe kazandı. Şimdi soruyorum, kimmiş şehit kanları ile beslenen? Kimmiş, annelerin gözyaşları aksın da ben planladığım politikaları yürürlüğe soksam diyen?

Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında muhalefet partileri, bazı medya kuruluşlarını “İnanın bunlar için en iyi Kürt ölü Kürttür. En iyi Alevi ölü Alevidir.” şeklinde suçlaması ise, toplumu düşman kamplara ayırmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmez. Bu nasıl bir sözdür? Bir başbakan muhalefet partilerini nasıl bu şekilde suçlayabilir? İnanılır gibi değil, doğrusu... Dediğim gibi, bir başbakana yakışmayan ama Tayyip Erdoğan çok yakışan bir ifade olmuş.

PKK, BDP, HDP ve AKP ne yaparsa yapsın, ne ülkeyi ne de milleti bölemez. Gezi ile başlayan uyanış ve direniş şimdilerde Diyarbakır’da yeşerdi. Çocukları dağda olan annelerin eylemi çok önemlidir. Güneydoğu halkının gerçek temsilcilerinin PKK olmadığının işaretidir. Tüm baskılara, tüm propagandalara, Oslo’dan bu yana hükümetin PKK’yı ve İmralı canisini bu bölge halkının temsilcisi yerine koymasına rağmen HDP ve BDP’nin bu bölgede aldığı oy % 51’de kalmıştır.


Türk Ulusu olarak, etnik köken, dini inanç, mezhep farklılığı gözetmeden bir ve beraber olacağımız günler yakındır. Bu birliktelik bize özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı yeniden kazandıracaktır. Bu günler yakındır. Uyanış ve direniş başlamıştır.

Hiç yorum yok: