12 Haziran 2014 Perşembe

BOP EŞBAŞKANI İŞ BAŞINDA

Ortadoğu’daki tüm gelişmeleri anlamak için ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) iyi anlaşılması gerekir. BOP, ilk defa Condoleezza Rice’ın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında görülmektedir. “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” Başlıklı  yazısında Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştır.

ABD için Ortadoğu çok önemlidir çünkü:
·               
         Dünyanın kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 34'ü de Ortadoğu'dadır.
   Petrol tüketimi 2003'te günde 66 milyon varilken, 2020'de 119 milyon varil olacaktır.
         Ortadoğu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve maliyeti de ucuzdur.
   Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65.4 üne sahiptir. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus rezervleri de        eklenince toplam, rezerv dünya rezervlerinin yüzde 69.6 sına ulaşmaktadır.
   2002 Yılında Ortadoğu küresel petrol ihtiyacının yüzde 41.4 ünü karşılamıştır.
    ABD bu proje ile kendisine rakip olabilecek muhtemel bir gücün oluşmasını engellemek istemektedir. 
   ABD bu proje ile rakipsiz askeri gücü teknolojik imkanı ile Ortadoğu bölgesini kontrol sevdasındadır.
   Amerika bu proje ile Ortadoğu bölgesinde bulunan petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde denetimini sağlamak istemektedir.
   ABD bu proje ile ayrıca İsrail’in emniyetini sağlama amacını gütmektedir.
   Avrupa Birliği, Çin ve Japonya’yı bu kaynaklardan uzak tutmak istemektedir.
   Ortadoğu Bölgesinde bulunan tüm petrol ve doğalgaz yataklarına serbestçe ve korkusuzca ulaşmayı hedeflemektedir.

Condoleezza Rice’ın açıkladığı ve ABD’nin gerçekleştirmek istediği bu proje  ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin yardımı ile hayata geçirilebilirdi. Onun için kendilerinin desteği ile başbakan olan  Recep Tayyip Erdoğan’a taşeronluk görevi verildi. O da ben BOP eş başkanıyım diye ortaya çıktı. ABD’nin istekleri doğrultusunda Türkiye’yi ve Orta Doğu ülkelerini yönlendirmeye başladı.

Mâdem ki sınırları ve rejimi değişecek ülkeler arasında Türkiye de vardı, öncelikle onun bölüme şartlarının yaratılması gerekiyordu. Bu amaçla, 2002 yılında bitme noktasına gelen ve liderleri hapsedilen PKK terörü azdırılmalı ve Güneydoğu Anadolu’nun temsilcisi olarak APO ve PKK olduğu Türk halkına ve tüm dünyaya kabul ettirilmeliydi. Terör, uygulanan politikalarla azdırıldı.

 Askerlerimiz şehit edildi. Şehit olan bu Anadolu çocuklarının kanı üzerinden politika yapılarak, “analar ağlamasın” sözü sık sık tekrarlanır oldu. Ve bu “analar ağlamasın” sözü açılım süreci denilen soytarılığa gerekçe oldu. Satılık kalemler Televizyon televizyon gezerek demokrasi dediler barış dediler ve bölünmeyi allayıp pullayıp Türk Milletine kabul ettirmeye çalıştılar.  

Açılım projesi PKK ve Apo ile birlikte yürütülmeye başlandı. Güneydoğu’da hakimiyet yavaş yavaş PKK’ya bırakıldı. Oslo mutabakatı çerçevesinde, askerler kışlalarına hapsoldu; komutanlar ve halkı uyarma ihtimali olan vatansever aydınlar tutsak edildi.  APO’nun istemediği valiler değiştirildi. Türk bayrağı indirildi, terör örgütünün paçavrası göndere çekildi.

BOP eş başkanı Tayyip Erdoğan’ın işi Türkiye ile sınırlı değildi. Irak’ın parçalanması için bu ülkenin kuzeyinde Barzani yönetiminde özerk bir devlet kurulmasına izin verdi ve bu yönetimi destekledi. ABD’nin isteği ise Irak’ı Şii, Sünni ve Kürt bölgesi olarak üçe bölmekti. IŞİD bu gaye ile kuruldu. En büyük yardımı Suudilerden ve bizden aldı. Bu yardımlar sayesinde Irak’ın orta bölgesini işgal ettiler ve Sünni bir devlet kurduklarını ilân ettiler. ABD güdümündeki şii Maliki de Irak ordularını bu bölgeden çekerek parçalanmaya yardım etti. Böylece Irak fiilen üçe bölünmüş oldu.

BOP eş başkanı Suriye’nin bölünmesi için de çok uğraştı. Kısmen de başarılı oldu. Esat yerinde kaldı ama Suriye’nin kuzeyi muhaliflerin eline geçti. Tabi ki burada da çok kan döküldü. Bu kan döken silahların ve mühimmatın bir kısmı da bizden gitti.

Hiçbir ülke vatan topraklarının başkasının hükümranlığına girmesini ve ülkenin bölünmesini istemez. Bölünmelerin gerçekleşmesi için, o ülke halkının bölünmesi ve insanların bir birine düşman edilmesi gerekirdi. Merkezi otoritenin zayıflatılması gerekirdi. Öyle de yapıldı.

Saddam yok edildi, Esat’ın otoritesi zaafa uğratıldı. İnsanlar mezhep, etnik köken farklılıkları ön plana çıkarılarak ayrıştırıldı ve düşman topluluklar oluşturuldu. Bu topluluklara bir birlerini öldürmeleri için silah dâhil her türlü yardım yapıldı. Bütün bunları yapan emperyalist güçlere bizim başbakanımız BOP eş başkanı olarak destek verdi. ABD, İsrail ve diğer emperyalist güçlerin bu kirli oyunları sonucu yüz binlerce insan öldü, insanlar evinden yurdundan oldu. Kan, gözyaşı sel oldu aktı. Daha da akacağa benziyor çünkü mezhep ve ırk üzerinden yaratılan düşmanlıklar kolay kolay son bulmaz. Hele bu insanlar kendi inançları gereği diğer insanların ölümü hak ettiğine inanıyorlarsa…


Ortadoğu’nun barışa kavuşması için ilk şart, insanların kardeşliğine, özgürlüğüne, milletin ve vatanın birliğine inanan ve antiemperyalist politikalar uygulayacak olan bir yönetim anlayışının Türkiye’ye hâkim olmasına bağlıdır. Temennimiz de çabamız da bunun içindir.

Hiç yorum yok: