CUMHURBAŞKANLIĞI ÜÇ
PARTİ LİDERİNİN DİLİN UCUNDA OLAMAZ
Türkiye tarihinde ilk defa cumhurbaşkanını halk seçecek.
Seçecek de kimi seçecek ve nasıl seçecek? Ve bu seçim ne kadar demokratik
olacak?
Seçim yasasına göre adaylardan % 50 oy alan ilk turda
seçilmiş olacak. Eğer adaylardan hiçbirisi bu oranda oy alamazsa, iki adaydan
en çok oy alan cumhurbaşkanı olacak. Görünen o ki, yarış AKP ve muhalefetin
belirleyeceği adaylar arasında geçecek.
Bu seçimin demokratik
olması için, aday belirleme yönteminin de demokratik olması gerekir. İktidarın
adayının kim olacağına tek başına Erdoğan karar verecek. Muhalefetin adayını
ise Kılıçdaroğlu ve Bahçeli belirledi bile.
Aday belirleme sürecini iyi değerlendirmek lazım. Burada
muhalefetin iki lideri bir oyun oynadı. Önce Bahçeli, “çatı aday” formülünü
ortaya attı ve seçimi kazanmak için bu adayın muhafazakâr ve dindar bir kimliğe
sahip olmasını dile getirdi. Halkta
adayın bu özelliklere sahip birisinin olması gerektiğine dair bir kanı
oluşturuldu. Sonra her iki lider sanki aday belirlerken fikirlerine değer
vereceklermiş gibi diğer siyasi partileri, sendikaları, sivil toplum
örgütlerini dolaştılar. Sonra da,
Kılıçdaroğlu, sanki bu fikir alışverişlerinde kendisine Ekmeleddin İhsanoğu
lanse edilmiş gibi Bahçeli’ye bu ismin aday olması konusunda bir teklif
götürdü. Bahçeli de hiç şaşırmadı, hiç düşünmedi ve hemen kabul etti.
Anlaşılan Bahçeli ile bu isim üzerinde çok önce anlaşmışlar.
Muhtemelen de onun için Bahçeli insanlarımızı seçimi ancak sağcı, muhafazakâr
bir adayın kazabileceği konusunda beklentiye sokmuş. Bu iki liderin aklına bu
isim nereden gelmiş, belli değil. Sanırım
aynı merkez ikisinin de kulağına bu ismi fısıldamış.
İşin garibi, bu ismin aday olacağından genel başkan
yardımcıları dâhil parti yöneticilerinin, milletvekillerinin, yetkili
kurulların haberi yok. Bu aday,
partilerin değil, liderlerin adayı olmuş.
Bu durumda bize düşen görev de ya Erdoğan’nın belirlediği
birisini ya da iki liderin istediği birisini cumhurbaşkanı seçmek oluyor. Buna
da demokrasi diyorlar, cumhurbaşkanını halk seçecek diyorlar. Şimdi bu demokrasi
mi oluyor.
Yani, bir tarafta iki liderin, teşkilatlarından ve
milletvekillerinden bile gizli olarak, parti dışından kim bilir kimlerle
istişare ederek ve kendi aralarında konuşarak belirlediği bir aday, diğer yanda
Erdoğan veya onun istediği birisi. Bu yöntem, ancak “uydum imama kültürü”nün
hâkim olduğu ülkelerde uygulanabilir. Gerçek demokrasinin olduğu ülkelerde aday
böyle belirlenmez. Bir kimse bir partinin adayı olacaksa, o partinin tabanının,
teşkilatının, milletvekillerinin görüşü alınır, onlarla istişare edilir.
Kapalı kapılar
ardında, küresel sermayenin temsilcileri ile yapılan mutabakat sonunda aday
belirlenmişse, benim bu adaya oy verme mecburiyetim olamaz. Bu oyunu bozmak TBMM içindeki yurtsever
milletvekillerinin görevidir. Bizim temsilcilerimiz olarak, milletvekillerinin Atatürk
Milliyetçiliğine bağlı, ve laik, demokratik, mili devletimizi korumaya kararlı bir
aday çıkarmaları şarttır. Beklentimiz ve umudumuz budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder