18 Haziran 2014 Çarşamba

CUMHURBAŞKANLIĞI ÜÇ PARTİ LİDERİNİN DİLİN UCUNDA OLAMAZ

Türkiye tarihinde ilk defa cumhurbaşkanını halk seçecek. Seçecek de kimi seçecek ve nasıl seçecek? Ve bu seçim ne kadar demokratik olacak?

Seçim yasasına göre adaylardan % 50 oy alan ilk turda seçilmiş olacak. Eğer adaylardan hiçbirisi bu oranda oy alamazsa, iki adaydan en çok oy alan cumhurbaşkanı olacak. Görünen o ki, yarış AKP ve muhalefetin belirleyeceği adaylar arasında geçecek.

Bu seçimin demokratik olması için, aday belirleme yönteminin de demokratik olması gerekir. İktidarın adayının kim olacağına tek başına Erdoğan karar verecek. Muhalefetin adayını ise Kılıçdaroğlu ve Bahçeli belirledi bile.

Aday belirleme sürecini iyi değerlendirmek lazım. Burada muhalefetin iki lideri bir oyun oynadı. Önce Bahçeli, “çatı aday” formülünü ortaya attı ve seçimi kazanmak için bu adayın muhafazakâr ve dindar bir kimliğe sahip olmasını dile getirdi.  Halkta adayın bu özelliklere sahip birisinin olması gerektiğine dair bir kanı oluşturuldu. Sonra her iki lider sanki aday belirlerken fikirlerine değer vereceklermiş gibi diğer siyasi partileri, sendikaları, sivil toplum örgütlerini dolaştılar. Sonra da, Kılıçdaroğlu, sanki bu fikir alışverişlerinde kendisine Ekmeleddin İhsanoğu lanse edilmiş gibi Bahçeli’ye bu ismin aday olması konusunda bir teklif götürdü. Bahçeli de hiç şaşırmadı, hiç düşünmedi ve hemen kabul etti.

Anlaşılan Bahçeli ile bu isim üzerinde çok önce anlaşmışlar. Muhtemelen de onun için Bahçeli insanlarımızı seçimi ancak sağcı, muhafazakâr bir adayın kazabileceği konusunda beklentiye sokmuş. Bu iki liderin aklına bu isim nereden gelmiş, belli değil. Sanırım aynı merkez ikisinin de kulağına bu ismi fısıldamış.

İşin garibi, bu ismin aday olacağından genel başkan yardımcıları dâhil parti yöneticilerinin, milletvekillerinin, yetkili kurulların haberi yok. Bu aday, partilerin değil, liderlerin adayı olmuş.

Bu durumda bize düşen görev de ya Erdoğan’nın belirlediği birisini ya da iki liderin istediği birisini cumhurbaşkanı seçmek oluyor. Buna da demokrasi diyorlar, cumhurbaşkanını halk seçecek diyorlar. Şimdi bu demokrasi mi oluyor.

Yani, bir tarafta iki liderin, teşkilatlarından ve milletvekillerinden bile gizli olarak, parti dışından kim bilir kimlerle istişare ederek ve kendi aralarında konuşarak belirlediği bir aday, diğer yanda Erdoğan veya onun istediği birisi.  Bu yöntem, ancak “uydum imama kültürü”nün hâkim olduğu ülkelerde uygulanabilir. Gerçek demokrasinin olduğu ülkelerde aday böyle belirlenmez. Bir kimse bir partinin adayı olacaksa, o partinin tabanının, teşkilatının, milletvekillerinin görüşü alınır, onlarla istişare edilir.

Kapalı kapılar ardında, küresel sermayenin temsilcileri ile yapılan mutabakat sonunda aday belirlenmişse, benim bu adaya oy verme mecburiyetim olamaz. Bu oyunu bozmak TBMM içindeki yurtsever milletvekillerinin görevidir.  Bizim temsilcilerimiz olarak, milletvekillerinin  Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, ve  laik, demokratik, mili devletimizi korumaya kararlı bir aday çıkarmaları şarttır. Beklentimiz ve umudumuz budur.


Hiç yorum yok: