“GAFLET, DALÂLET VE HIYANET”
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar
gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar
sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler.” Diye tarif ettiği günleri yaşıyoruz.
Memleket dâhilinde iktidara Tayyip, Gül, Apo üçlüsü hakim durumda.
Bunlardan Apo’nun katil ve hain olduğu mahkeme kararı ile tescil edilmişti;
diğer ikisi hakkındaki kararı ise yakında yargılanacakları yüce divan
verecektir.
Bu
üçlünü yönetiminde geldiğimiz nokta şu:
Güneydoğu
Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti fiilen yok oluyor. Bu bölgede PKK terör örgütü
yavaş yavaş hükümran oluyor.
Bir
devletin var olması için üç unsur gerekir:
- Birbirleri ile yaşamaya karar vermiş, müşterek kültür, tarih v.s. gibi değerlere sahip bir topluluk yani millet,
- Bu milletin üzerinde yaşayacağı topraklar yani vatan,
- Bu topraklar üzerinde bu milletin hâkim olması, otoritesini kullanabilmesi yani hükümranlık.
Türkiye’yi bölmek ve bu bölgede
kukla bir devlet kurdurmak isteyen batılı güçler yıllardır uyguladıkları politikaların
semeresini almak üzereler. Bu batılı güçler, yurt içindeki işbirlikçiler,
hainler ve gafiller olmasaydı bu sonuca erişemezlerdi.
Önce Türk Ulusunu Türk- Kürt diye
etnik ayırıma tabi tutup böldüler ve devlet olmanın ilk şartını yerine
getirdiler ve bu bölgede yaşayan insanları Kürtlük fikri altında birleştirip
adeta yenide bir ulus yarattılar.
Kurulması planlanan Kukla devlet
için Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak, Suriye’nin Kuzeyi ve İran’ın Kuzey Batısını
seçtiler.
Bu bölgede hâkim olan Türkiye
Cumhuriyeti, Irak, Suriye ve İran’ın hükümranlığına son vermek için önce Irak’ı
işgal edip parçaladılar. Suriye’de muhalif işbirlikçileri kullanarak Esad
güçlerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesini sağladılar.
Kurulmasını planladıkları kukla
devlet için en büyük coğrafya parçası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde idi.
Bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti’nin otoritesi yok edilmedikçe Kürtlük fikri
etrafında birleştirdikleri insanların bu bölgede hükümran olması dolayısı ile
yeni bir devlet kurulması mümkün değildi. PKK terör örgütünü bu amaçla 1984 yılından
itibaren kullanmaya başladılar.
Terör örgütünün iki amacı vardı:
birincisi, bu bölgede yaşayan insanların Kürt ulsu olduğunu tüm dünyaya kabul
ettirmek; ikincisi ise silahlı mücadele yolu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin
egemenliğine bu bölgede son vermek.
Kahraman güvenlik güçlerimizin
üstün gayreti ve o zamanki siyasi iradenin kararlılığı sonucu 2002 yılına
gelindiğinde terör örgütü tam bir hezimete uğratıldı. Fakat bu yıldan sonra yönetime
ve yasamaya hâkim olan siyasilerin çıkardıkları yasalar, uyguladıkları
politikalar sonucu PKK adeta küllerinden yeniden doğdu ve bugünlere gelmiş
olduk.
Şimdilerde artık devlet olmanın
üçüncü şartı olan hükümranlıklarını da elde etmek üzereler. Yol ve kimlik
kontrolü yapıyorlar. Yargılama yapıp insanları mahkûm ediyorlar. Hatta infaz
ediyorlar. Vergi adı altında haraç topluyorlar. Askerlerimize ateş açıyorlar.
Sivilleri, devlet memurlarını, askerleri kaçırıyorlar. Yolları kapatabiliyorlar.
Şehirleri yangın yerine çeviriyorlar. Çocukları dağa kaldırıyorlar. Kışlalara
saldırıyorlar.
Son olarak da askeri kışla
içerisindeki bayrağımızı gönderden indirip yere attılar. Bayrak hükümranlığın
sembolüdür. Bir yerde hangi ülkenin bayrağı dalgalanıyorsa, orada o devlet
vardır. Devlet yoksa bayrak da olmaz. Bunu bildikleri için hükümranlığın
sembolü olan bayrağımızı indirdiler. Burada artık Türkiye Cumhuriyeti yok demek
istediler. Bundan sonraki aşama, indirilen bayrağımızın yerine kendi paçavralarını
asmaktır.
Bu kadar da olmaz demeyelim. Her
geçen gün bu sonuca biraz daha yaklaşıyoruz. Bu sonucu Tayyip, Gül ve Apo’nun
birlikte uyguladıkları politikalar getirdi.
Bu bölgede ebediyen Türk
Bayrağının dalgalanmasını istiyorsak yapacağımız ilk iş iktidarı değişmektir. Bu
iktidar Türkiye’yi felakete sürüklemektedir. Bunların iktidarda kaldığı her an Türkiye için
zarardır.
10 Ağustos bir dönüm noktası
olmalıdır. Bayrağımızın ebediyen bu topraklarda dalgalanmasını isteyen herkesin
10 Ağustos seçimlerinde kendisini görevli hissetmesi gerekir. Unutmayalım ki, “Birinci
vazifemiz Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini korumaktır”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder