9 Aralık 2017 Cumartesi

ZALİMLERİN SALDIRISI BİTMİYOR

Yüzyıllardır süren bir mücadele var: Bir tarafta zalimler, diğer yanda mazlumlar. Savaşlar hep bu çelişki üzerine çıkıyor. Ya zalimler mazlumlara saldırıyor ya da zalimler arasında paylaşım harpleri çıkıyor. I. Cihan Harbi Osmanlı’nın paylaşım savaşıdır.

Amaç ise hep aynı: Para, daha çok para. Çünkü para en büyük siyasi ve ekonomik güç…

Kim mi bu zalimler? Elbette büyük Amerika’nın, İsrail’in, İngiltere’nin ve tüm batılı ülkelerin büyük sermaye sahipleri.

DÜNYAYA EGEMEN OLMAK İSTERLER

Bu büyük sermayedarlar tüm dünyaya sermayenin egemen olmasını isterler. Kendi hükümetlerini, ordularını, medyayı hep kontrol altında tutarlar. Bunu da başarırlar çünkü para bunlarda, güç bunlarda.

Vatandaşlarının büyük çoğunluğu bunların işçisi durumundadır. Mühendisi de, doktoru da, avukatı da, yazarı da, hata küçük sermayedarlar da böyledir. Herkes bunlar için çalışır.

Bunlara ucuz işçi, ucuz hammadde, uygun pazar gerekir. Onun için diğer ülkelerden ve halklardan faydalanırlar. Gözleri paraya doymadığı için insanların yoksulluktan, açlıktan, hastalıktan ölmesine, sürünmesine, sürülmesine aldırmazlar. Onlar için bir damla petrol binlerce insanın kanından daha kıymetlidir.

Ne yazık ki, sömürmek istedikleri ülkelerde kendilerine hizmet edecek yardakçıları ve işbirlikçileri kolaylıkla bulurlar. Bunlar siyaset adamı olur, iş adamı olur, yazar olur; onlar için ne lazımsa o olur. Ülkelerin başına istedikleri yöneticileri getirirler, ülkenin istedikleri gibi yönetilmesini sağlarlar.

ATATÜRK NELER YAPTI?

Bu zalimlere karşı en büyük mücadeleyi Atatürk önderliğinde Türk milleti verdi ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Diğer mazlum milletlere de örnek oldu.

Atatürk, bu zalimlere fırsat vermemek için milli politikalar geliştirdi: Savunma milli olsun, eğitim milli olsun, ekonomi milli olsun istedi. Bunu da başardı.

Bu zalimlerden sadece Türk milletini değil, diğer mazlum ülkeleri de koruyacak bir dış politika yürüttü. Bu politika üç esas üzerine kurulmuştu: 1. Sovyetler’le yakın dostluk ve işbirliği, 2. Balkan Antantı, 3. Saadabat paktı. Dikkat edilirse, Atatürk Türkiye’yi Batı’ya karşı koruma altına almaya çalıştığı görülüyor. Hatta sadece Türkiye’yi değil, komşu ülkeleri de korumayı düşünüyor.

LİBERAL EKONOMİ FACİASI

1940’lı yıllardan sonra bu politikalardan vazgeçilmesi sonucu Türkiye Batı’nın sömürüsüne açık hale geldi. Özellikle 1980 darbesi ile yarı sömürge durumuna düştü. Planlamaya ve devletçiliğe dayanan iktisat politikalarının yerini liberal ekonomi ve açık kapı siyasetleri aldı.

Liberal ekonomi ve açık kapı siyaseti tam da zalim sermayedarların istediği şeydi.

MİLLİ DEVLETLER BİRER KALEDİR

Mazlum milletler için ‘milli devletler’ onları zalimler koruyan birer kale gibidir. Bu nedenle emperyalist Batı milli devletlere saldırıyor. Ekonomik, siyasi ve kültürel dayatmalarda bulunuyor. Yetmezse, askerlerini kullanıp ölüm kusuyor.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerin milli devlet olma özelliği tırpanlanıyor ve küresel güçlere hizmet edecek hale getiriliyor.

Küresel güçler milli devletlerin şu yönlerde değişmesini sağlamaya çalışıyor:

Milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerinden taviz verilecek.

Devlet piyasanın ve Uluslararası şirketlerin hizmetine girecek.

Mal ve sermayenin dolaşımı için gümrük duvarları yıkılacak.

Sosyal devlet ilkeleri terk edilecek.

Ülke topraklarının yabancılara satışındaki engeller kaldırılacak.

Devlet yatırımları özelleştirilecek.


Bu istekler karşılanmazsa, onları parçalayıp, yutulabilir kolay lokma haline getirmeye çalışıyor. Gerekirse askeri yöntemlere baş vuruyor.

Türkiye’ye, Irak’a, Suriye’ye, İran’a, Libya’ya bu nedenle saldırdı.

ÇARE ATATÜRK’TE

Bunlara karşı uygulanacak politikalar bellidir. Atatürk bu konuda da yol göstericimiz olmalıdır. Atatürk’ün neler yaptığını yukarıda yazdım.


Bunları uygulayacak bir iktidarın yönetimi muhakkak AKP’den devralması gerek. Türk aydınına düşen görev de bu iktidarı oluşturmaktır.

Hiç yorum yok: