15 Aralık 2016 Perşembe

EGEMENLİK MİLLETİNDİR, DEVREDİLEMEZ

1921 yılının Ağustos ayının ilk günleri, Yunan Ordusu ile Türk ordusu Sakarya’da karşı karşıya gelmiş durumda. Top atışları Ankara’dan duyuluyor. TBMM’i sürekli toplantı halinde. Meclisin taşınması bile gündemde.

Meclis toplantı halinde ve endişeler içinde çareler aranıyor. Toplantı devam ederken, Mersin Milletvekili Selahattin Köseoğlu oturduğu yerden bağırır: “Mustafa Kemal Paşa başa geçsin”. Bu fikir büyük bir kabul görüyor.

5 Ağustos 1921 tarihinde 3. Oturum başlayınca Sinop mebusu Rıza Nur Bey ve sekiz arkadaşı meclis başkanlığına şu kanun tasarısını Sunarlar:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Başkumandanlık verilmesi hakkında kanun

Madde1. Millet ve memleketin mukeddaratına fiili olarak el koymuş tek büyük kuvvet olan ve azasından herbirinin ve Esas Kanun ve Esas Teşkilat Kanunu (Anayasa) ile hukuk ve dokunulmazlığı tabiatiyle  muhafaza ve manevi şahsiyeti Başkumandanlığı haiz bulunan Türkiye Büyük Millet Meclis aşağıdaki kayıtlarla Başkumandanlık fiili vazifesine kendi reisi Mustafa Kemal Paşa’yı memur eylemiştir.

Madde 2. Başkumandan ordunun maddi ve manevi kuvvetini azami surette artırma ve sevk ve idaresini bir kat daha sağlamlaştırmak hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna ait salahiyetini Meclis namına fiili olarak kullanmağa mezundur (izinlidir).

Madde 3. Yukarıdaki maddelerle verilen sıfat ce salahiyet 3 ay müddetle muteberdir. Meclis lüzum gördüğü takdirde bu müddetin bitmesinden evvel de bu sıfat ve salahiyeti kaldırabilir.

Kanun teklifi aynı gün oy birliği ile kabul edilir.

Ülkenin büyük kısmı işgal altında, düşman Ankara kapılarına kadar dayanmış işte bu şartlarda TBMM yetkilerinin bir kısmını, o da 3 ay süre ile Mustafa Kemal Atatürk’e devrediyor. Atatürk de bu yetkiye dayanarak 7 Ağustos tarihinde  Tekâlif_i Milliye kanunu çıkarıyor.

Türkiye Cumhuriyeti “Hakimiyet-i Milliye” esasına göre kurulmuştur. Başkomutanlık yetkisi meclisindir, kanun yapma yetkisi meclisindir. Milli egemenliğin şartı budur. O zamanki mebuslar bunun bilinci içinde hareket ediyorlar.

O günlerden bu günlere geldik. Şimdi anayasa değiştirilerek Meclis’in birçok yetkisi bir parti başkanına devredilmek isteniyor. Hem de öyle 3 aylığına filan değil, sürekli… Millet egemenliği bitiyor, tek adam egemenliği başlıyor.

Bu meclisin egemenliği halktan alıp tek adama devretme yetkisi de yoktur, hakkı da yoktur. Bırakın meclisi, seçmen kitlesinin tamamı bile böyle bir devir yapamaz.

Millet egemenliği asla ve asla tek adama devredilemez. Bu Türkiye Cumhuriyet’inin sonu demektir. Unutulmasın ki Türkiye Cumhuriyeti’nin yılmaz bekçileri vardır. Onların öncülüğünde millet egemenliğine sahip çıkacaktır.

Hiç kimse Osmanlılık ve padişahlık hayallerine kapılmasın. Bu millet egemenliğini savaşarak elde etmiştir, bir kanun değişikliği ile elinden bırakmaz.


Hiç yorum yok: