DEVRİM KARŞI DEVRİM VE YENİ ANAYASA
İnsanlık tarihi boyunca devrimler yapılmış. Bu devrimler
sayesinde insanlık haklara, özgürlüklere kavuşmuş. İnsanın insanı sömürmesinin
önüne geçilmiş. İnsan hakları ve özgürlükleri evrensel beyannamesi bu
devrimlerin sonucudur. İnsanın insana kulluğu bu devrimlerle bitirilmiş.
Bu devrimler kuvvete karşı hakkın mücadelesinin sonucudur.
Elitlere karşı halkın mücadelesinin sonucudur. Emperyalist güçlere karşı
mazlumların mücadelesinin sonucudur. Bu devrimler sonucunda bağımsız milli
devletler kurulmuş ve hak ve özgürlükler yaygınlaşmıştır.
İnsanlık tarihindeki en büyük devrimlerden birisi Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulması ile zirveye ulaşan Türk Devrimi’dir. Bu devrimin
Cumhuriyetten öncesi de vardır.
Türk Devriminin başlangıcını 1876 yılına kadar götürmek
mümkündür. Bu tarihte, Mithat Paşaların,
Namık Kemallerin, Ziya Paşaların simgelediği Yeni Osmanlılar cereyanının
önderliğinde 1. Meşrutiyet gerçekleşti.
1908 yılında Genç Türkler ve İttihat Terakki cemiyeti
önderliğinde Hürriyet devrimi oldu.
Bu devrimi 1. Cihan harbi ve sonrasında Mustafa Kemal
Atatürk liderliğinde kurtuluş mücadelesi takip etti ve nihayetinde Türkiye
Cumhuriyeti kuruldu. 23 Nisan 1920 ve 29 Ekim 1923 Türk devriminin en önemli
günleridir.
Türkiye Cumhuriyeti etnik köken, dini inanç farkı
gözetmeksizin birleşen Türkiye halkının ümmetten millete ve kulluktan eşit
yurttaşa dönmesi ve kendi milli devletini kurması olayıdır. Bu emperyalist
güçlere ve onların içerideki işbirlikçilerine karşı verilmiş bir mücadelenin
sonucudur. Bu mücadele diğer mazlum
milletlere de örnek olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti “ Ya İstiklal ya ölüm” parolası ile
kurulmuştur. Tam bağımsızlık ve milli egemenlik temel düşüncedir.
Dünya tarihinde devrimler olduğu gibi karşı devrimler de
var. Türk tarihinde de öyle. 1945 yılında başlayan ve 1960’a kadar süren “küçük
Amerika” olma ve Atlantik sitemine bağlanma süreci bir karşı devrimdir. 27
Mayıs darbesi ve sonrasında yürürlüğe giren anayasa ile Türk Milleti yeni
haklar kazanmış, millet egemenliğine sahip çıkmış, emeğin sömürülmesinin önüne
geçilmeye çalışılmış. Yargının yasama ve yürütmeden bağımsız hale getirilmesine
çalışılmış. Seçim kanunları temsilde adaleti sağlar şekilde düzenlenmişti.
1980 darbesi ise tam bir karşı devrimdir. Türkiye bu karşı
devrim ile her bakımdan Atlantik sistemine bağlandı. Uygulanan barajlarla halk
mecliste tam olarak temsil edilemedi. Siyasi partilerde demokrasi yok edildi.
Sendikalar sarılaştı ve fonksiyonsuz hale getirildi. Yasaklar arttı,
özgürlükler kısıtlandı. Uygulanan neoliberal politikalar ve küreselleşme
gayretleri emperyalistlerin Türkiye'yi sömürme şansını ve imkânını artırdı.
Bütün bunlara yol açan temel neden, 1961 anayasasının
kaldırılması ve 1982 anayasasının yürürlüğe girmesidir. Devrim ve karşı
devrimler yeni bir anayasa ile sonlanır. 1982 anayasası da bir karşı devrimin
sonucudur.
1982 anayasası yedi kez referandumdan geçti, on sekiz kez
değişikliğe uğradı ve yüz yirmi iki maddesi, yani neredeyse üçte ikisi değiştirildi.
Bu şekilde daha özgürlükçü ve demokratik bir anayasa oluştu. Bu anayasanın
gerekli görülen bazı maddeleri daha değişebilir ama yeni bir anayasa yapılmak isteniyor.
Yapılması düşünülen yeni anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti’nin
tasfiyesi amaçlanıyor. Saldırı var,
Cumhuriyete saldırılıyor. Milli Devletimize saldırılıyor.
Emperyalizm, sömürü düzenini sürdürmek için milli devletleri
parçalamayı hedefliyor. Milli devlet yerine yönetebileceği küçük devletçikler
olsun istiyor.
Yeni anayasayı isteyenlerin başında gelen AKP’nin 13 yıllık
iktidarında yaptıklarına ve Erdoğan ve Davutoğlu’nun söylemlerine bakarsak tam
bir karşı devrim tehdidi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Yeniden
meşrutiyet gelsin istiyorlar. Yasama, yargı ve yürütme yetkileri ile donanmış
bir başkan (padişah) ve yetkileri sınırlı bir parlamento, bunun adı meşrutiyet
değildir de nedir?
Türk milliyetçiliğini “parçalayıcı ulusalcılık” diye
nitelendiriyorlar. İbrahimî milletinden söz ediyorlar. Tarikatlara cemaatlere yeniden kapı açmak ve
laikliği yok etmek istiyorlar. Türkiye
halkını yeniden milletten ümmete, vatandaştan tebaaya, özgür bireyden kulluğa
dönüştürmek istiyorlar. Türk milletini anayasadan çıkarmak istiyorlar. Üniter
devlet yerine federatif bir yapı istiyorlar.
CHP ise farklı telden çalıyor. Sanki mevcut anayasanın 10. Maddesi
etnik köken, dini inanç farkı gözetmeksizin vatandaşların eşitliğini garanti
altına almamış gibi yeni anayasa ile “eşit vatandaşlık” getireceklermiş. Amaç
belli, Türklüğü etnik kimliğe dönüştürecekler, diğer etnik kimliklerle eşit
hale getirecekler. Yani bölünmenin zeminin hazırlayacaklar. Emperyalizmin milli
devletimiz parçalamak için kullandığı HDP/PKK ve F tip örgüte karşı müsamahakâr
davranan ve tam bağımsızlık ilkesini unutmuş ve sömürgeci çevrelerin arzuladığı
neoliberal politikaları savunan CHP’den başka ne beklenir ki?
Yapılmak istenen karşı devrime karşı Mustafa Kemal’in
askerleri birinci vazifelerinin Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak
olduğu bilinci içinde mücadele edecektir. Ne dış güçlerin ne de iç güçlerin milli
devletimizi parçalamaya, Türk Milletini anayasadan silmeye, laikliği yok etmeye,
millet egemenliğini milletten geri almaya güçleri yetmez. Bunu isteyenler
hüsrana uğramaya mahkûmdur.
1876’larda başlayan Türk Devrimi Mustafa Kemal’in askerleri
tarafından tamamlanacak ve yeniden milli egemenlik ve tam bağımsızlık
sağlanacaktır.
1 yorum:
Eyy CEHAPE:
Hani "Ne mutlu Türküm diyene" idi.
Ben şimdi nasıl mutlu olacağım ?
Dr. Timur Sümer
Yorum Gönder