27 Şubat 2016 Cumartesi

DEVRİM KARŞI DEVRİM VE YENİ ANAYASA

İnsanlık tarihi boyunca devrimler yapılmış. Bu devrimler sayesinde insanlık haklara, özgürlüklere kavuşmuş. İnsanın insanı sömürmesinin önüne geçilmiş. İnsan hakları ve özgürlükleri evrensel beyannamesi bu devrimlerin sonucudur. İnsanın insana kulluğu bu devrimlerle bitirilmiş.

Bu devrimler kuvvete karşı hakkın mücadelesinin sonucudur. Elitlere karşı halkın mücadelesinin sonucudur. Emperyalist güçlere karşı mazlumların mücadelesinin sonucudur. Bu devrimler sonucunda bağımsız milli devletler kurulmuş ve hak ve özgürlükler yaygınlaşmıştır.

İnsanlık tarihindeki en büyük devrimlerden birisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile zirveye ulaşan Türk Devrimi’dir. Bu devrimin Cumhuriyetten öncesi de vardır.

Türk Devriminin başlangıcını 1876 yılına kadar götürmek mümkündür.  Bu tarihte, Mithat Paşaların, Namık Kemallerin, Ziya Paşaların simgelediği Yeni Osmanlılar cereyanının önderliğinde 1. Meşrutiyet gerçekleşti.

1908 yılında Genç Türkler ve İttihat Terakki cemiyeti önderliğinde Hürriyet devrimi oldu.

Bu devrimi 1. Cihan harbi ve sonrasında Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurtuluş mücadelesi takip etti ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. 23 Nisan 1920 ve 29 Ekim 1923 Türk devriminin en önemli günleridir.

Türkiye Cumhuriyeti etnik köken, dini inanç farkı gözetmeksizin birleşen Türkiye halkının ümmetten millete ve kulluktan eşit yurttaşa dönmesi ve kendi milli devletini kurması olayıdır. Bu emperyalist güçlere ve onların içerideki işbirlikçilerine karşı verilmiş bir mücadelenin sonucudur.  Bu mücadele diğer mazlum milletlere de örnek olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti “ Ya İstiklal ya ölüm” parolası ile kurulmuştur. Tam bağımsızlık ve milli egemenlik temel düşüncedir.

Dünya tarihinde devrimler olduğu gibi karşı devrimler de var. Türk tarihinde de öyle. 1945 yılında başlayan ve 1960’a kadar süren “küçük Amerika” olma ve Atlantik sitemine bağlanma süreci bir karşı devrimdir. 27 Mayıs darbesi ve sonrasında yürürlüğe giren anayasa ile Türk Milleti yeni haklar kazanmış, millet egemenliğine sahip çıkmış, emeğin sömürülmesinin önüne geçilmeye çalışılmış. Yargının yasama ve yürütmeden bağımsız hale getirilmesine çalışılmış. Seçim kanunları temsilde adaleti sağlar şekilde düzenlenmişti.

1980 darbesi ise tam bir karşı devrimdir. Türkiye bu karşı devrim ile her bakımdan Atlantik sistemine bağlandı. Uygulanan barajlarla halk mecliste tam olarak temsil edilemedi. Siyasi partilerde demokrasi yok edildi. Sendikalar sarılaştı ve fonksiyonsuz hale getirildi. Yasaklar arttı, özgürlükler kısıtlandı. Uygulanan neoliberal politikalar ve küreselleşme gayretleri emperyalistlerin Türkiye'yi sömürme şansını ve imkânını artırdı.

Bütün bunlara yol açan temel neden, 1961 anayasasının kaldırılması ve 1982 anayasasının yürürlüğe girmesidir. Devrim ve karşı devrimler yeni bir anayasa ile sonlanır. 1982 anayasası da bir karşı devrimin sonucudur.

1982 anayasası yedi kez referandumdan geçti, on sekiz kez değişikliğe uğradı ve yüz yirmi iki maddesi, yani neredeyse üçte ikisi değiştirildi. Bu şekilde daha özgürlükçü ve demokratik bir anayasa oluştu. Bu anayasanın gerekli görülen bazı maddeleri daha değişebilir ama yeni bir anayasa yapılmak isteniyor.

Yapılması düşünülen yeni anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi amaçlanıyor.  Saldırı var, Cumhuriyete saldırılıyor. Milli Devletimize saldırılıyor.

Emperyalizm, sömürü düzenini sürdürmek için milli devletleri parçalamayı hedefliyor. Milli devlet yerine yönetebileceği küçük devletçikler olsun istiyor.

Yeni anayasayı isteyenlerin başında gelen AKP’nin 13 yıllık iktidarında yaptıklarına ve Erdoğan ve Davutoğlu’nun söylemlerine bakarsak tam bir karşı devrim tehdidi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Yeniden meşrutiyet gelsin istiyorlar. Yasama, yargı ve yürütme yetkileri ile donanmış bir başkan (padişah) ve yetkileri sınırlı bir parlamento, bunun adı meşrutiyet değildir de nedir?

Türk milliyetçiliğini “parçalayıcı ulusalcılık” diye nitelendiriyorlar. İbrahimî milletinden söz ediyorlar.  Tarikatlara cemaatlere yeniden kapı açmak ve laikliği yok etmek istiyorlar.  Türkiye halkını yeniden milletten ümmete, vatandaştan tebaaya, özgür bireyden kulluğa dönüştürmek istiyorlar. Türk milletini anayasadan çıkarmak istiyorlar. Üniter devlet yerine federatif bir yapı istiyorlar.

CHP ise farklı telden çalıyor. Sanki mevcut anayasanın 10. Maddesi etnik köken, dini inanç farkı gözetmeksizin vatandaşların eşitliğini garanti altına almamış gibi yeni anayasa ile “eşit vatandaşlık” getireceklermiş. Amaç belli, Türklüğü etnik kimliğe dönüştürecekler, diğer etnik kimliklerle eşit hale getirecekler. Yani bölünmenin zeminin hazırlayacaklar. Emperyalizmin milli devletimiz parçalamak için kullandığı HDP/PKK ve F tip örgüte karşı müsamahakâr davranan ve tam bağımsızlık ilkesini unutmuş ve sömürgeci çevrelerin arzuladığı neoliberal politikaları savunan CHP’den başka ne beklenir ki?

Yapılmak istenen karşı devrime karşı Mustafa Kemal’in askerleri birinci vazifelerinin Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak olduğu bilinci içinde mücadele edecektir.  Ne dış güçlerin ne de iç güçlerin milli devletimizi parçalamaya, Türk Milletini anayasadan silmeye, laikliği yok etmeye, millet egemenliğini milletten geri almaya güçleri yetmez. Bunu isteyenler hüsrana uğramaya mahkûmdur.

1876’larda başlayan Türk Devrimi Mustafa Kemal’in askerleri tarafından tamamlanacak ve yeniden milli egemenlik ve tam bağımsızlık sağlanacaktır.


1 yorum:

Timur Sumer dedi ki...

Eyy CEHAPE:
Hani "Ne mutlu Türküm diyene" idi.
Ben şimdi nasıl mutlu olacağım ?
Dr. Timur Sümer