ŞİLİ’NİN DRAMI
Cumhurbaşkanı Şili’yi ziyaret etti. Keşke bu ziyaret öncesi
Erdoğan’a danışmanları Şili’de Halkçı lider Allende’nin Amerikancı General
Pinochet tarafından nasıl bir darbe ile öldürüldüğü konusunda bilgi vermiş
olsalardı.
4 Ekim 1970 Şili tarihinde önemli bir gündür. Bugünde
yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini % 36.3’ünü alan Allende kazanmıştı.
Allende’nin cumhurbaşkanı olabilmesi için gerekli % 50 oyu alamamıştı ama
parlamento onaylarsa cumhurbaşkanı olabilirdi.
Bu ihtimal Şili’deki işbirlikçi zenginleri telaşa düşürdü.
Augistin Edwards isimli çok zengin iş adamı ve medya patronu derhal Şili’deki
ABD büyükelçiliğini ziyaret etti. Amerika’nın Allende’nin cumhurbaşkanlığını
engellemesini istedi. Olumsuz cevap alınca Başkan Nixon’a kadar gitti. Nixon
Edwards’ın isteğini olumlu buldu ve Allende’nin cumhurbaşkanlığının önlenmesi
için her türlü çabanın gösterilmesi talimatını verdi.
1970 seçimlerinde Allande, sadece başında bulunduğu Sosyalist
Parti’nin adayı olarak değil, Halkçı Birlik adında oluşturulan ve bütün solu
birleştiren bir gurup adına seçime girmişti. ABD’de bu bilindiği için, 25 Mart
1970’te üst düzey güvenlik yetkililerinden oluşan “40’lar Komitesi” denilen
grup Allende’ye karşı kampanya yürütmek üzere 390 000 dolarlık bir tahsisatın
verilmesini kabul etti. Amerika şirketleri Allande’nin rakibi, sağcı aday
Alessandri’yi desteklemek için yüklü miktarda para harcadılar. Yani başta ABD
olmak üzere yabancı ülkeler Şili halkının kendi cumhurbaşkanlarını özgür irade
ile seçmesine tahammül edemiyordu.
Allande, Parlamento’da yapılan oylamada 24’e karşı 153 oy alarak
cumhurbaşkanı oldu. Artık ABD için Allande’yi ortadan kaldırmak için tek yol
kalmıştı: Askeri darbe. Bunun için önce askeri darbeye karşı olan Genel Kurmay
Başkanı General Schneider evine giderken yolu kesilip öldürüldü.
Allande’yi baskı altına almak için ekonomik önlemler
alınmaya başlandı. Amerikan Exim Banak ve Uluslararası yardım Örgütü Şili’ye
yapılan bütün yardımları durdurdu. Dünya Bankası bu ülkeye verilecek kredilere
engel oldu. Bu dönemde Şili’nin ABD yanlısı basınına, muhalefet partilerine ve
sivil toplum örgütlerine milyonlarca dolar yardım yapıldı.
Bütün bu baskılara rağmen, Şili parlamentosu 11 Temmuz 1971
tarihinde yabancı bakır işletme şirketlerini ve ITT’yi millileştirdi. Halkçı
ekonomik programlar uygulanmaya başlandı.
1972 yılında bir askeri darbe teşebbüsü oldu ama Genelkurmay
başkanı General Prats bunu önledi. Bunun üzerine Edwards’ın gazetesi ile
birlikte diğer işbirlikçi gazeteler Prats aleyhine yoğun bir kampanya başlattılar.
Prats istifa etti, yerine General Pinochet getirildi.
Genelkurmay başkanı değişince artık Allande’ye kesin darbeyi
vurma zamanı gelmişti. Kamyoncular greve gitti. Yiyecek sıkıntısı başladı. Su
ve elektrik dağıtımı aksamaya başladı. Bu ortamda General Pinochet
başkanlığında bir askeri darbe oldu. Allande’ye ülkeyi terk etmesi söylendi.
Allande bu teklifi kabul etmedi ve Başkanlık sarayı Le Moneda’da sonuna kadar
çarpıştı. Son sözleri şu oldu:
“Hayatım pahasına da sonuna kadar direneceğim. Yabancı
sermaye, emperyalizm ülkemizdeki gericilerle işbirliği yaparak ordumuzun geleneklerinden
sapmasına sebep oldu. Yaşasın Şili”.
Şili 1973 ile 1990 yılları arasında Pinochet başkanlığındaki
bir askeri cunta tarafından yönetildi. Şili tam bir serbest piyasa ekonomisine
yöneldi. Yerli ve yabancı sermaye ülkeyi tamamen etkisi altına aldı. Bu aşırı
liberal politikalar sonucunda ülkenin GSMH’sı % 14 oranında düştü. İşsizlik %
33’e yaklaştı.
2000 yılında yapılan seçimlerde sol eğilimli Richardo Lagos
büyük başarı kazandı ve ekonomik ve sosyal alanlarda büyük düzelmeler sağlandı.
ABD kendi çıkarlarını korumak ve devam ettirmek için sadece
Şili’de değil, hatta sadece Güney Amerika’da da değil, tüm dünyada darbeler
yapmıştır ve kendisine bağlı, liberal ekonomilerden yana yöneticileri başa
getirmiştir. Bizdeki 1980 darbesini de bu gözle görmekte fayda var.
Geçmişte askeri darbelerle yapılan iktidar değişiklikleri
artık sivil yöntemlerle ve demokrasi suiistimal edilerek gerçekleştirilmektedir.
ABD kullanamadığı yöneticileri “süpürüp, deliğe atabilmektedir”. Yakın tarihimizde süpürülmemek için aracılar
gönderen yöneticilerimizi de unutmamak lazım. Kendi istediği politikaları
uygulayacak liderleri de ABD içinde eğiterek hedef ülkeler göndermektedir.
Şili’nin bu dramından umarım halkımız gerekli dersleri
çıkarır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder