17 Kasım 2015 Salı

G 20 GERÇEĞİ

Türkiye G 20 toplantısına ev sahipliği yaptı. Bu toplantıya dünyanın en büyük ekonomisine sahip 19 ülke ve Avrupa birliği Komisyonu katıldı. Türkiye ekonomik büyüklük sıralamasında geçmiş yıllarda 17. Sırada iken, son yıllarda uygulanan yanlış ekonomik programlar soncu 19. sıraya inmiş durumda. İleriye doğru yapılan tahminle ise, Türkiye’nin ilk 20 ülke arasından çıkacağı şeklinde.

İstihdam yaratmayan, borç ve dış açıkları büyüten sıcak paraya dayalı büyüme modeli, iç ve dış faktörlerin etkisiyle giderek işlemez hale gelince, Türkiye ekonomisi irtifa kaybetmeye başladı. IMF projeksiyonları Türkiye’nin, GSYH’ye göre ülke sıralamasında bu yıl 2 basamak düşerek 19’unculuğa ineceğini gösteriyor. Asıl kalkınmışlığın ve halkın refah düzeyinin göstergesi sayılması gereken kişi başına GSYH’ye göre sıralamada ise Türkiye’nin bu yıl yine 2 basamak inerek 67’nciliğe kadar düşeceği tahmin ediliyor.

2012’de Türkiye,  TÜİK’e göre 10 bin 497 dolar, IMF’ye göre 10 bin 523 dolar olan kişi başına milli geliri ile 64’üncü sırada yer alıyordu. 2013’te ise Türkiye IMF’ye göre 10 bin 815 dolar olan ancak TÜİK’in 10 bin 782 dolarla daha da düşük açıkladığı kişi başına GSYH ile 65’inciliğe geriledi. 2014’te ise OVP’deki 11 bin 277 dolarlık hedefe karşılık IMF,  9 bin 920 dolarlık kişi başına milli gelir öngörüyor. Bu da Türkiye’nin 2 basamak daha düşerek 67’nciliğe inmesi anlamına geliyor. Bu da AKP’nin 12 yılı aşan iktidarında “hızlı büyüme” masallarına rağmen halkın refah düzeyini dünyanın gerisinde bıraktığının; dünya ile karşılaştırmada göreli olarak halkı yoksullaştırdığının kanıtı…

Kişi başına düşen gelirdeki bu gerilemenin yanında gelir dağılımında da bozulmalar oldu. Yoksulluk artarken dolar milyarderlerinin sayısı arttı. Para belirli ellerde toplandı.

AKP’nin iktidar olduğu 13 yıllık dönemde, ekonomi çıkmaza sokuldu. Üretim artırılamadı ama borçlar artırıldı. Dış borçlar tutarı 400 milyar doların üstüne çıktı. Devlet borçlandı, özel sektör borçlandı, esnaf borçlandı, halk borçlandı. Borçlar ödenemez duruma geldi.

Yoksulluk ve yolsuzluk arttı. İnsanlar fakirliğe mahkûm edildi. İşsizlerin sayısı arttı. Sanayi ve tarım üretimi yavaşladı. İthal mallar piyasayı doldurdu. Saman bile ithal eder hale geldik. Dış ticaret açığı rekorlar kırdı. Açığı yüksek faizli borçlarla kapatır olduk.

Kamuya ait fabrikalar, işletmeler özelleştirildi. Ormanlar, yer altı zenginlikleri dereler yağmalandı. Özel sektöre ait birçok fabrika, tesis ve kurum yabancıların eline geçti.

Yapılan özelleştirmelere ve alınan borçlara rağmen ekonomik olarak büyüme sağlanamadı. Eğitime, sağlığa yeteri kadar para ayrılamadı. Zenginlerin gittiği hastaneler ve okullar yoksullarınkinden çok farklı hale geldi. Siyaset insan için değil, para için yapılır oldu.

Borçlanmaya dayanan bir ekonomik düzen ile kalkınma da olmaz, sosyal adalet de sağlanamaz. Çare, özellikle yüksek katma değerli ve rekabet edebilir malların üretiminden geçer.

Kısa süre içinde borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine geçmezsek, bundan sonraki G 20 toplantılarına katılmak bir hayal olacaktır.

Hiç yorum yok: