G 20 GERÇEĞİ
Türkiye G 20 toplantısına ev sahipliği yaptı. Bu toplantıya
dünyanın en büyük ekonomisine sahip 19 ülke ve Avrupa birliği Komisyonu
katıldı. Türkiye ekonomik büyüklük sıralamasında geçmiş yıllarda 17. Sırada iken,
son yıllarda uygulanan yanlış ekonomik programlar soncu 19. sıraya inmiş
durumda. İleriye doğru yapılan tahminle ise, Türkiye’nin ilk 20 ülke arasından
çıkacağı şeklinde.
İstihdam yaratmayan, borç ve dış açıkları büyüten sıcak
paraya dayalı büyüme modeli, iç ve dış faktörlerin etkisiyle giderek işlemez
hale gelince, Türkiye ekonomisi irtifa kaybetmeye başladı. IMF projeksiyonları
Türkiye’nin, GSYH’ye göre ülke sıralamasında bu yıl 2 basamak düşerek
19’unculuğa ineceğini gösteriyor. Asıl kalkınmışlığın ve halkın refah düzeyinin
göstergesi sayılması gereken kişi başına GSYH’ye göre sıralamada ise
Türkiye’nin bu yıl yine 2 basamak inerek 67’nciliğe kadar düşeceği tahmin
ediliyor.
2012’de Türkiye,
TÜİK’e göre 10 bin 497 dolar, IMF’ye göre 10 bin 523 dolar olan kişi
başına milli geliri ile 64’üncü sırada yer alıyordu. 2013’te ise Türkiye IMF’ye
göre 10 bin 815 dolar olan ancak TÜİK’in 10 bin 782 dolarla daha da düşük
açıkladığı kişi başına GSYH ile 65’inciliğe geriledi. 2014’te ise OVP’deki 11
bin 277 dolarlık hedefe karşılık IMF, 9
bin 920 dolarlık kişi başına milli gelir öngörüyor. Bu da Türkiye’nin 2 basamak
daha düşerek 67’nciliğe inmesi anlamına geliyor. Bu da AKP’nin 12 yılı aşan
iktidarında “hızlı büyüme” masallarına rağmen halkın refah düzeyini dünyanın
gerisinde bıraktığının; dünya ile karşılaştırmada göreli olarak halkı
yoksullaştırdığının kanıtı…
Kişi başına düşen gelirdeki bu gerilemenin yanında gelir
dağılımında da bozulmalar oldu. Yoksulluk artarken dolar milyarderlerinin
sayısı arttı. Para belirli ellerde toplandı.
AKP’nin iktidar olduğu 13 yıllık dönemde, ekonomi çıkmaza
sokuldu. Üretim artırılamadı ama borçlar artırıldı. Dış borçlar tutarı 400
milyar doların üstüne çıktı. Devlet borçlandı, özel sektör borçlandı, esnaf
borçlandı, halk borçlandı. Borçlar ödenemez duruma geldi.
Yoksulluk ve yolsuzluk arttı. İnsanlar fakirliğe mahkûm
edildi. İşsizlerin sayısı arttı. Sanayi ve tarım üretimi yavaşladı. İthal
mallar piyasayı doldurdu. Saman bile ithal eder hale geldik. Dış ticaret açığı
rekorlar kırdı. Açığı yüksek faizli borçlarla kapatır olduk.
Kamuya ait fabrikalar, işletmeler özelleştirildi. Ormanlar,
yer altı zenginlikleri dereler yağmalandı. Özel sektöre ait birçok fabrika,
tesis ve kurum yabancıların eline geçti.
Yapılan özelleştirmelere ve alınan borçlara rağmen ekonomik
olarak büyüme sağlanamadı. Eğitime, sağlığa yeteri kadar para ayrılamadı.
Zenginlerin gittiği hastaneler ve okullar yoksullarınkinden çok farklı hale
geldi. Siyaset insan için değil, para için yapılır oldu.
Borçlanmaya dayanan bir ekonomik düzen ile kalkınma da
olmaz, sosyal adalet de sağlanamaz. Çare, özellikle yüksek katma değerli ve rekabet
edebilir malların üretiminden geçer.
Kısa süre içinde borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine
geçmezsek, bundan sonraki G 20 toplantılarına katılmak bir hayal olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder