10 Haziran 2015 Çarşamba

BÖLÜNMEYE GİDEN YOL

1919'un ortamına ve şartlarına geri dönüyoruz. Atatürk Cumhuriyet'i tasfiye ediliyor hem de Atatürk'ün partisi de kullanılarak...

Yönetime, partilere ve medyaya baktığımızda Vahdettini, Damat Ferit Paşa Hükumetini, Hürriyet ve İhtilaf Fırkasını, İkdam ve Peyam gazetelerini, Ali Kemalleri, Refii Cevatları, Rıza Tevfikleri, Sait Mollaları, Said-i Kürdileri, Kürt Teali Cemiyetini, İngiliz Muhipleri Cemiyetini görüyoruz. Bunlar bize el birliği ile yeniden Sevr'i dayatıyorlar. Adını da açılım süreci veya çözüm süreci koymuşlar.

Bu tablo, özellikle son 15 yılın eseridir. Bu 15 yıl çerisinde  bölünmeye doğru giden olayları hatırlayalım:

Türk güçleri tarafından öldürüleceği anlaşılan Apo, ABD tarafından asılmamak şartı ile Türkiye'ye teslim ediliyor ve İmralı'ya yerleştiriliyor. Orada her türlü güvenliği sağlanıyor ve böylece örgütünü kolaylıkla yönetmeye başlıyor.

ABD'nin Irak politikalarını tasvip etmeyen Ecevit Hükumeti Kemal Derviş, Hüsamettin Özkan gibi isimlerin entrikaları ile yıkılıyor. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan önderliğinde,  Refah Partisi ve Anavatan Partisinden ayrılan milletvekillerinin katkısı ile Adalet  Ve Kalkınma Partisi Kuruluyor. Ülke  Devlet Bahçeli tarafından 3 Kasımda seçime götürülüyor.  AKP iktidar oluyor.

AKP iktidarı AB'ne gireceğiz aldatması ile çok sayıda yıkım kanununu kabul ediyor. Atatürk ilkeleri yavaş yavaş rafa kaldırılıyor.

ABD askerlerinin Türkiye'de yerleşmesini sağlayacak olan Hükumet tezkeresi 1 Mart 2002 tarihinde  Deniz Baykal ve Onur Öymen'in büyük gayretleri ile TBMM'de ret ediliyor. daha sonraki günlerde  Deniz Baykal kaset operasyonu ile Parti başkanlığından uzaklaştırılıyor.  CHP yeni yönetimi tarafından Onur Öymen milletvekili adayı yapılmıyor.

3 Nisan 2003 tarihinde devrin başbakanı ve ABD dış işleri bakanı Powel arasında 2 sayfalık, 9 maddelik bir mutabakat imzalanıyor. Bu mutabakatın maddelerinden bazıları şunları içeriyordu:

Türkiye kuzey Irak'ta sınır ötesi hareket yapmayacak. PKK için geniş kapsamlı af çıkarılacak. PKK'ın siyasallaşması sağlanacak Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü azaltılacak. Irak'ın kuzeyinde kurulacak devlet Türkiye tarafından tanınacak. Yerel yönetim yasaları değiştirilecek ve belediyelere özerklik verilecek. Kıbrısta Rauf Denktaş devre dışı bırakılacak. ABD'nin Irakta yapacağı uygulamalara Türkiye destek verecek.

4 Temmuz 2003 tarihinde Kuzey Irak'ta görev yapan Türk askerleri ABD askerleri tarafından  başlarına çuval geçirilerek tutsak edildi ve Türkiye'nin kuzey Irak'taki askeri faaliyetleri minimum düzeye indirildi.

2002 yılında bitme noktasına gelen terör AKP'nin uyguladığı politikalar sonucu yeniden arttı. Terör örgütü yöre halkını ve Mehmetçiklerimizi kahpece kurduğu pusularla öldürmeye başladı. Şehit sayısı giderek arttı. Hükumet önleyici tedbirler alacağına bu şehitlerin toplumda yarattığı acıları istismar ederek "anneler  ağlamasın" şeklinde bir kampanya başlattı. Amaç, PKK ile yapılan görüşmeleri ve verilen tavizleri meşru ve gerekli  göstermekti.

CHP genel başkanı Deniz Baykal bir kaset komplosu ile istifa ettirildi ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu getirildi. Kılıçdaroğlu'nun ekibi açılım sürecini destekleyebilecek isimlerden oluşuyordu.

Bölünme sürecine ve Atatürk Cumhuriyetinin tasfiyesine karşı çıkabilecek partilere, TSK'ne, bazı medya organlarına ve aydınlara kumpaslar uygulandı. Yurtsever asker ve siviller Silivri, Hasdal, Mamak cezaevlerinde tutsak olarak tutuldu.

2009 yılında Oslo'da başlayan Hükumet, PKK görüşmeleri genişletildi. Görüşmelere HDP milletvekilleri ve terör örgütü başı Apo da dahil edildi. Terör örgütüne sürekli taviz verildi.  Demokratik çözüm adı altında kamu oyu bölünmeye alıştırılmaya başlandı.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında CHP ve MHP tarafından seçilmeyeceği biline biline  Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterildi ve böylece Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu.

Milletvekilliği seçimleri yapıldı. PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP'nin  barajı aşarak TBMM'ne girmesi medya ve CHP desteği ile sağlandı. AKP tek başına iktidar olma özelliğini kaybetti. Bölünme sürecini tek başına tamamlayamayacağı anlaşılan AKP'ye bir ortak bulma yolu açıldı.

1919 şartlarında bize dayatılan Sevr'i Mustafa Kemal önderliğinde verdiğimiz büyük mücadele ile yırtıp attık ve Lozan'ı kabul ettirdik.  ABD ve AB Lozan'ı hazmedemediler. Türkiyeyi bölme ve Güneydoğu'da kukla bir devlet oluşturma amaçlarından vazgeçmediler. Sevr'in adını Büyük Ortadoğu Projesi koydular. Bu projenin hayata geçirilmesi için yukarıda sıraladığım olayları gerçekleştirdiler. Sıra son darbeyi vurmaya kaldı.

Adım adım bölünmeye yaklaştık. Bu aşamada kurulacak bir hükumetin de bu süreci tamamlayacak özellikte olması gerekir. AKP'nin tek başına bu süreci tamamlayacak gücü yoktur. Türk kamuoyu sürece tepki verebilir. AKP'nin yanına kamuoyunu tepkisizleştirecek bir ortak gerekir. Bu amaçla HDP'ye baraj atlatılmış ve AKP koalisyon yapmaya mecbur bırakılmıştır. Bunun için en uygun koalisyon modeli AKP-CHP koalisyonudur. HDP'nin bölünme süreci için bu koalisyona  destek vereceği aşikardır.

Türkiye bir yol ayırımına getirilmiştir. Milletimiz  ya Sevr'e yönelecek ya da Lozan'a.

ABD ve AB'nin ve onların işbirlikçilerinin  planları ve hesapları bunlar ama Türk Milleti daha son sözünü söylemedi. Milletimiz dün nasıl Sevr'e izin vermedi ise, bugün de BOP adı altinda gerçekleştirilmeye çalışılan bölünme sürecine izin vermeyecektir. Kimse boş hayallere kapılmasın. Herkes tutumunu bu gerçeğe göre belirlerse iyi olur.

Hiç yorum yok: