30 Haziran 2015 Salı

AKP-CHP KOALİSYONU

Seçimler bitti, sıra hükumeti kurmaya  geldi. Seçim sonuçlarını etkilemeye ve seçmen oylarını yönlendirmeye çalışan guruplar bu aşamada da devreye girmiş durumda. Seçim öncesi planlanan AKP-CHP koalisyonunun oluşumu için çaba sarfediyorlar.

Peki neden bunu yapıyorlar? Amaçları ne? Bunu anlamak için Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu iki büyük sorunun değerlendirilmesi gerekir: Sömürüye dayanan ekonomik düzen  ve Kürdistan isimli yeni bir İsrail'in kurulması.

Bu sorunların oluşmasında ve büyümesinde en büyük sorumluluğa sahip olan ve  Batı'nın yönlendirdiği ekonomik düzenin ve bölünme sürecinin devamını arzu edenler HDP'nin dışardan desteklediği AKP-CHP koalisyonu için yoğun çaba harcıyorlar. Ne yazık ki, seçim sonuçların onların istediği gibi çıktı. HDP'nin barajı aşması istendi çünkü AKP tek başına bu iki süreci yönetecek gücü yoktu; ona bir ortak gerekiyordu, CHP.

Ekonomik sömürünün başlangıcını 1938'lere, 1945'lere  kadar götürmek mümkün ama bu konuda en önemli tarih 1980'dir. Bu tarihte, Özal ile birlikte  küreselleşme ve liberalleşme adı altında borçlanma, özelleştirme, emeğe giden parayı kısma, paranın serbest dolaşımı gibi Batı'nın hoşuna gidecek uygulamalar hız kazanmıştir. 57 Hükumet dönemide ise Kemal Derviş'in bakan olması bu süreci iyice hızlandırmıştır. AKP hükumeti'nin ekonomik programını da Derviş politikaları belirlemiştir.

Bu ekonomik süreç sonunda mill sanayi gerilemiş, büyük tesisler, işletmeler yabancıların eline geçmiş, kamunun ve özel sektörün borcu artmış, tarım ve hayvancılık gelişmemiş, cari açık giderek büyümüş ve dışa bağımlılık artmıştır. Sonuçta, milyonlara insanımız yoksuli işsiz ve boşlu hale gelmiştir.

Borçlar artınca Batı'nın (Sistemin) tahsildarı ve küreslleşme ve liberalleşme politikalarının adamı Kemal Derviş gelimiş ve kurulacak hükumeti beklemeye başlamıştır.

Bölünme süreci de, tesadüf bu ya, 1980 sonrasında özellikle 1984 yılından sonra hızlanmıştır. 2002 yılında terör örgütü sıfırlama noktasına geldiğinde AKP'nin iktidar olması ve onun uyguladığı politiklar sonucu yeniden azmıştır.

Bunu bahane eden çevreler, "anneler ağlamasın" sloganı ile PKK' nın isteklerine boyun eğilmeye başlandı. Erdoğan'ın ABD'nin Irak ve Suriye politikalarına verdiği destek de bölünme sürecini hızlandırdı. Şimdi gelinen noktada Erdoğan, Kuzey Suriye'de kurulması düşünülen Kürt  (ABD-İsrail) koridoruna ve burada kurulacak kukla devlete karşı sesini yükseltmiş bağırıyor. Bu tam bir pişkinlik örneğidir.

Bat'nın (Sistem) bu iki projesini, (sömürü ve bölme) devam ettirebilmesi kurulacak hükumetinin bu konularda uygulayacağı  politikalara bağlıdır.  Bu amaçla seçim öncesi planlanan AKP-CHP koalisyonun gerçekleşmesi için başta medya olmak üzere hemen her yerde yuvalanmış gazatecei, yazar, çizer, akademisyen,  STÖ yöneticileri ve iş birlikçiler devreye girdi. Bunların sayısı bir kaç bin var. Türk kamuoyunu bu koalisyona hazırlamak için çırpınıp duruyorlar. Ne yazık ki, çok da yol aldılar. Bu koalisyon kurulursa, borçlanma ekonomisi ve bölünme süreci devam edecek, planları bu...

Bu plana karşı elbette karşı koyacak milli güçler vardır. 1919 yılından itibaren Kuvay-i Milliye emperyalist güçlere karşı nasıl başarılı bir mücadele verdi ise, bu gün de Mustafa Kemal'in askerleri aynı mücadeleyi vercek ve borçlanma ekonomisini üretim ekonomisine; bölünme sürecini de milli birliğe dönüştürecektir.  Bu mücadelenin öncüleri Vatan Partisi'nde toplanmaya başlamıştır. Vatan Partisi güçlenerek yeniden milli mücadeleyi emperyalizme karşı yürütecek ve elbette başarılı olacaktır.



Hiç yorum yok: