21 Haziran 2015 Pazar

BİR BABALAR GÜNÜ YAZISI

Hayatımı düzenlerken, Mustafa Kemal Atatürk ve rahmetli babam tarafından bana verilen büyük görev beni yönlendiren en büyük etken oldu: Cumhuriyet’i korumak ve kollamak.

Tıp fakültesini bitirip de diplomamı alınca, babamın elin öpmüş ve ben bu diplomayı senin sayende aldım; hakkını nasıl ödeyeceğim bilemiyorum dediğimde babam, “Hayır oğlum, sen bu diplomayı Cumhuriyet sayesinde aldın. Sen bana değil, Türk Milleti’ne ve Cumhuriyet’e borçlusun. Eğer ömür boyu Cumhuriyeti korur ve kollarsan, milletine zengin fakir demeden hizmet edersen, ancak o zaman borcunu ödeyebilirsin” dedi.

Babam haklı idi. Ben Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde doğmuşum. Çocukluğum baba memleketi olan Hozat ve Çemişgezek’te geçti. Büyüklerimden 1938 öncesi Tunceli’nin durumu hakkında çok şey diledim. O yıllarda Devlet otoritesi tam olarak tesis edilemediği için başta Seyit Rıza ve ona bağlı eşkıyalar yöre halkına çok zulüm ve katliamlar yapmışlar. Askerlerimizi, devlet memurlarını öldürmüşler. Cumhuriyet’in imkânlarının yöre halkına sunulmasına mani olmaya çalışmışlar. 1938 yılından sonra isyanın bastırılması ile birlikte yöre halkı Cumhuriyet’in nimetlerine kavuşmuş. Babam da bu dönemde gerekli eğitimi alarak polis olmuş.

Eğitimin önemini kavrayan babam benim Tıp Fakültesini bitirmem için çok fedakârlıkta bulundu. Ben bu sayede doktor oldum, öğretim üyesi oldum. Eğer Cumhuriyet olmasaydı, ben şimdi Tunceli’de bir ağanın veya şıhın yanaşması olacaktım. Cumhuriyet sadece beni değil tüm yöre halkını kulluktan kurtarıp, özgür bir vatandaş yaptı. Bize haysiyet ve onur kazandırdı. Rahmetli babam onun için her fırsatta biz çocuklarına Cumhuriyet’in önemini ve faydasını anlatmış ve Cumhuriyet’in birer bekçisi olarak yetiştirmişti.

Babam, orta okulu bitirdiğimde, “Maarif Vekaleti” tarafından basılan Atatürk’ün Büyük Nutku’nu hediye etti. Nutuk 3 cilt halinde basılmıştı. İkinci cildin sonunda Atatürk’ün gençliğe hitabesi vardı. Bu hitabedeki “Birinci vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet Muhafaza ve müdafaa etmektir” ifadesini defalarca okumuşumdur. Babamın doktor olmamı Cumhuriyet’e borçlu olduğumu söylediği o anı ve Atatürk’ün gençliğe hitabesinde bizlere verdiği talimatı hiç unutmadım. Verdiğim siyasi kararlarda bu iki hususu hep göz önünde tuttum.

Türkiye Cumhuriyetini tanımadan, onun özünü anlamadan koruma ve kollama görevi yapılamaz. Cumhuriyet'in temel özelliklerini Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerinde ve icraatlarında aramak gerekir.

Atatürk, Büyük Nutku'nun sonlarında şöyle der:  “Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım." Cumhuriyet'in özünde bilime dayanan çağdaşlık ve millilik vasfı vardır.

Türkiye Cumhuriyeti her şeyden önce milli devlettir. Türk milletinin devletidir. Atatürk'ün Cumhuriyet'in 10. yılında söylediği nutkundaki şu cümle çok açıktır. "Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek  Türk Kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir. " 

Türklüğü inkar ederseniz ortada Türkiye Cumhuriyeti kalmaz.  Bu nedenle, egemenlik milletin olmalıdır. Eğitim milli olmalıdır. Ordu milli olmalıdır. Ekonomi, sanayi, tarım milli olmalıdır. Kültür politikaları milli olmalıdır.

Milli devletin iki temel özelliği vardır. Atatürk'ün deyimi ile "İstiklâl-i Tam  ve Hakimiyet-i Milliye"

Cumhuriyet bu iki umde üzerinde kurulmuştur.

Bilelim ki, tam bağımsızlık olmadan milli devlet olmaz. TBMM'nin açık olması, seçimlerin yapılması, bayrağımızın dalgalanması ülkemizin bağımsız olduğunu göstermez.

Mustafa Kemal net biçimde anlatıyor. “Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir." 

İkinci umde ise, millet egemenliğidir.  Millet egemenliğine Atatürk çok büyük önem veriyordu.  Bunu onun şu sözlerinden de anlamak mümkündür.  "Bu umde icabı bütün cihan bilmelidir ki, artık Türkiye halkı; hâkimiyetini hiçbir şahıs ve makama veremez. Hâkimiyet demek şeref demek, haysiyet demektir. Bir milletten bu evsaf-ı medeniye ve insaniyesinin terkini talep etmek onu insanlıktan çıkarmak demektir."

Bugünlerde ülkemize baktığımızda, hem tam bağımsızlığın hem de millet egemenliğinin yara aldığını görüyoruz. Tam bağımsızlığın ve millet egemenliğinin tam tesis edilmemiş olması Vatan topraklarının da bir kısmını tehlikeye atmıştır.

Cumhuriyet bekçilerinin görevi çok büyüktür. Vatan topraklarının tamamında egemenliğin ve tam bağımsızlığın temin edilmesi zorlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Umudumuz Atatürk gençliğindedir. Gençlerimiz birinci vazifelerinin Türk Cumhuriyetini, Türk İstiklâlini korumak ve kollamak olduğunu bilmelidirler. Bu amaçla yürütecekleri mücadele Türkiye Cumhuriyetini kanları pahasına kuran şehit ve gazi babalara en büyük hediye olacaktır. 

Hiç yorum yok: