İKİ BÖLÜCÜ PARTİ
Özgürlük için, adalet ve refah içinde yaşamak için ilk şart “ulus
devlet”tir. Ulus devletin devamlılığı ise ulusal birliğe bağlıdır. Herkes şunu
bilmelidir ki, ulusal birlik bozulursa ulus devlet yıkılır ve bu yıkıntının altında herkes kalır. Bu yıkıntı depremde oluşacak enkazdan da daha büyük
acılara yol açar. Ne bağımsızlık kalır ne de özgürlük.
Ulusal birliğimizi iki tür siyaset tehdit etmektedir: Etnik
kimlik ve dini inanç, daha açık anlatımla, mezhep farklılıkları üzerinden
yapılan siyaset.
Türkiye’de iki siyasi parti var ki Türkiye’de bu tarz bölücü
ve ayrıştırıcı, dolayısıyla milli birliğimizi bozucu politikalar uyguluyorlar.
Birisi AKP, diğeri ise HDP.
HDP ve onun silahlı işbirlikçisi PKK’nın politika ve
eylemleri halkımızı Türk-Kürt diye böldü. Binlerce insanın ölümüne neden oldu.
Kalkınmayı engelleyip sefaleti artırdı. Şimdilerde hükumetin de göz yumması ile
hâkim oldukları yerlerde çocuk kaçırıyor, askerleri, polisleri kurşunluyor, yok
kesiyor, iş makinelerini yakıyor, kendilerine muhalif olanları baskı altına
alıyor. Oralarda Hükümet’in Türkiye
Cumhuriyeti’nin otoritesini kaldırması
örgütün işlerini kolaylaştırıyor. Adeta AKP ve HDP (PKK) iş birliği içindeler.
Öte yandan AKP hükümeti ve onun başı, insanlarımızı
mezheplerine göre ayırma çabasını yoğunlaştırıyor. Kendisine yönelik toplumsal
muhalefeti Alevilerin Sünnilere karşı eylemi gibi göstermeye çalışıyor. Yüzü
maskeli teröristleri alevi militanı
olarak topluma lanse ediyor. Böylece Sünni insanlarımızın yaygın desteğini
almaya çalışıyor.
Bu ayırımcı, bölücü iki parti şimdilerde cumhurbaşkanlığı
için anlaşmış gibi görünüyor. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak, BDP de
arzu ettiği demokratik özerkliğe kavuşacak ki bu özerkliğin sonu da bağımsız
devlet olacak.
Şimdi bu iki durumun da gerçekleştiğini düşünün. Türkiye
Cumhuriyeti’nin otoritesinin zayıflaması ile terör örgütünün ahlak, hak, hukuk
bilmez eylemlerinin nasıl artığını görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin otoritesi
tam olarak kalkınca, kan gövdeyi götürecek. Baskıcı rejim altına yöre halkı
sindirilip Apo'nun kölesi yapılacak. Çünkü bunlar arzularını silah yolu ile
kabul ettirmeyi öğrendiler. Vah direnenlerin başına.
Bölünmeden, hak,
hukuk ve refah içinde yaşamak istiyorsak bu iki bölücü partiye dur dememiz
gerekir. Ya biz onları durduracağız ya da onlar bizim birlikteliğimizi,
kardeşliğimizi, özgürlüğümüzü yok
edecekler.
Bu konuda en önemli gün 10 Ağustos’tur. Bizi tekrar birleştirecek, etnik ayırım ve mezhep farkı gözetmeksizin
hepimiz kucaklayacak ve Türkiye Cumhuriyetinin ebediyen yaşaması için mücadele
edecek birisini Cumhurbaşkanı seçmeliyiz. Unutmayalım, bu konuda hepimiz görev düşüyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder