28 Mayıs 2014 Çarşamba

İKİ BÖLÜCÜ PARTİ

Özgürlük için, adalet ve refah içinde yaşamak için ilk şart “ulus devlet”tir. Ulus devletin devamlılığı ise ulusal birliğe bağlıdır. Herkes şunu bilmelidir ki, ulusal birlik bozulursa ulus devlet yıkılır ve bu yıkıntının altında herkes kalır. Bu yıkıntı depremde oluşacak enkazdan da daha büyük acılara yol açar. Ne bağımsızlık kalır ne de özgürlük.

Ulusal birliğimizi iki tür siyaset tehdit etmektedir: Etnik kimlik ve dini inanç, daha açık anlatımla, mezhep farklılıkları üzerinden yapılan siyaset.

Türkiye’de iki siyasi parti var ki Türkiye’de bu tarz bölücü ve ayrıştırıcı, dolayısıyla milli birliğimizi bozucu politikalar uyguluyorlar. Birisi AKP, diğeri ise HDP.

HDP ve onun silahlı işbirlikçisi PKK’nın politika ve eylemleri halkımızı Türk-Kürt diye böldü. Binlerce insanın ölümüne neden oldu. Kalkınmayı engelleyip sefaleti artırdı. Şimdilerde hükumetin de göz yumması ile hâkim oldukları yerlerde çocuk kaçırıyor, askerleri, polisleri kurşunluyor, yok kesiyor, iş makinelerini yakıyor, kendilerine muhalif olanları baskı altına alıyor. Oralarda Hükümet’in  Türkiye Cumhuriyeti’nin otoritesini  kaldırması örgütün işlerini kolaylaştırıyor. Adeta AKP ve HDP (PKK) iş birliği içindeler.

Öte yandan AKP hükümeti ve onun başı, insanlarımızı mezheplerine göre ayırma çabasını yoğunlaştırıyor. Kendisine yönelik toplumsal muhalefeti Alevilerin Sünnilere karşı eylemi gibi göstermeye çalışıyor. Yüzü maskeli  teröristleri alevi militanı olarak topluma lanse ediyor. Böylece Sünni insanlarımızın yaygın desteğini almaya çalışıyor.

Bu ayırımcı, bölücü iki parti şimdilerde cumhurbaşkanlığı için anlaşmış gibi görünüyor. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak, BDP de arzu ettiği demokratik özerkliğe kavuşacak ki bu özerkliğin sonu da bağımsız devlet olacak.

Şimdi bu iki durumun da gerçekleştiğini düşünün. Türkiye Cumhuriyeti’nin otoritesinin zayıflaması ile terör örgütünün ahlak, hak, hukuk bilmez eylemlerinin nasıl artığını görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin otoritesi tam olarak kalkınca, kan gövdeyi götürecek. Baskıcı rejim altına yöre halkı sindirilip Apo'nun kölesi yapılacak. Çünkü bunlar arzularını silah yolu ile kabul ettirmeyi öğrendiler. Vah direnenlerin başına.

Bölünmeden,  hak, hukuk ve refah içinde yaşamak istiyorsak bu iki bölücü partiye dur dememiz gerekir. Ya biz onları durduracağız ya da onlar bizim birlikteliğimizi, kardeşliğimizi, özgürlüğümüzü  yok edecekler.


Bu konuda en önemli gün 10 Ağustos’tur. Bizi tekrar birleştirecek,  etnik ayırım ve mezhep farkı gözetmeksizin hepimiz kucaklayacak ve Türkiye Cumhuriyetinin ebediyen yaşaması için mücadele edecek birisini Cumhurbaşkanı seçmeliyiz. Unutmayalım,  bu konuda hepimiz görev düşüyor… 

Hiç yorum yok: