CHP’NİN Y-CHP’YE DÖNÜŞÜMÜ
Bu hafta sonu CHP’nin seçimli kurultayı yapılacak. Bu
seçimde Kılıçdaroğlu’nun kazanması muhakkak gibi. Aday olacağını açıklayan Ümit
Kocasakal’ın yeterli destek bulup aday olabileceği ise şüpheli.
Geriye dönüp CHP’nin nasıl YCHP’liştiğine ve Kılıçdaroğlu’nun
nasıl genel başkan olduğuna bakalım.
Bu konuda Sayın Turan Özlü’nün Kaynak Yayınlarında çıkan
Y-CHP isimli kitabından alıntılar yapalım.
Turan Özlü’nün tespitleri şöyle:
“Yeni CHP (Y-CHP) için düğmeye daha 2008’de basıldı.
Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü’nün Ekim 2008 tarihli raporunda,
“Deniz Baykal’ın CHP’den istifaya ikna edileceği, Kemal Kılıçdaroğlu’yla yer
değiştireceği” yazılmıştı. Raporda “CHP’nin bu şekilde Avrupa merkezli bir
sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacağı” söyleniyordu.
Yazıldığı gibi oldu, Baykal “istifaya ikna edildi”.
Onur Öymen bu rapordan 2009 yılında haberdar oldu. Raporun
hazırlayıcıları arasında yer alan Svante E. Cornell, Öymen’i ziyaret etti ve
raporu kendisine verdi. Baykal, bu rapordan başka gelişmelerden hareketle kendi
yerine “daha uzlaşmacı” bir isim için çoktan karar verildiğini biliyordu.
Öymen bu konuda şöyle diyordu:
“ABD’nin istediği birçok projenin gerçekleşmesine o zaman
CHP yönetimi engel olmuştu. Başta 1 Mart tezkeresi, Dubai Antlaşması, 2005
tarihli Kıbrıs Antlaşması, Kürt Açılımı, Patrikhane’nin talepleri… CHP karşı
çıktı ve sonucu etkileyecek bir varlık gösterdi.”
Öymen tertibin ABD’yle bağlantısını şu sözlerle açıkladı:
“Baykal’ı ABD’ye davet etmişlerdi. Biz Obama’yla görüşmesini
istediğimizi söyledik. ABD tarafı bizde adet değildir’ dediler. Bakalım edelim
derken kaset skandalı patladı.”
Baykal’a komplonun parmak izleri Stephan Larrabee’nin RAND
raporunda yazdıklarında açıkça görülmektedir… İşte Larrabee’nin yazdıkları:
“CHP geleneksel olarak en batı ve Amerikan yanlısı
partilerden birisidir. Ancak parti 2003 yılından bu yana (1 Mart Tezkeresi
kastediliyor) giderek bir boyutta, daha millici ve
Amerikan karşıtı bir duruş benimsedi. CHP, Türkiye’nin AB’ye üyeliği davasına
öncülük etmek yerine, AB’ye en şiddetli eleştirileri yapar hale gelmiştir.”
Larrabee raporda, hükmünü de açıklıyor:
“CHP’de acilen bir siyasi gençleşmeye ve üst yönetimde
değişikliğe gereksinim vardır.”
“…Baykal’a komplo ve sonrasında eski Ankara Büyükelçisi
Edelman’ın değerlendirmesi de ABD’nin resmi tavrını ortaya koyuyordu:
“CHP’deki değişimden çok mutluyuz.”
Sayın Turan Özlü daha pek çok şey yazıyor ama şimdilik bu
kadarını aktaralım.
DEĞİŞİMİN YOLU AÇILDI
Kaset komplosu sonucu ABD’nin isteği yerine gelmiş, CHP “daha
millici ve Amerikan karşıtı” olma özelliğini yitirmeye başlamıştı. Kılıçdaroğlu
verilen görevi bugüne kadar başarı ile yürüttü ve CHP’yi Y-CHP haline getirdi.
Y-CHP’nin artık Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin devamı olan
Cumhuriyet Halk Fırkası ile ilgisi kalmadı. Atatürk’ün temel siyasetlerinden de
yavaş yavaş uzaklaşılmaya başlandı. Kılıçdaroğlu da bunu “CHP artık 1930’ların
CHP’si değildir” diye itiraf etti.
DEĞİŞİM NE GETİRDİ?
Y-CHP aslından o kadar uzaklaştı ki,
Atatürk Tunceli’de soykırım yapmakla suçlandı ve halk ve
Cumhuriyet düşmanı Seyit Rıza’ya övgüler düzüldü;
Türk milleti Ermenilere karşı soykırım yapmakla suçlandı;
Türkiye’yi bölmek için Amerika tarafından desteklenen
PKK/HDP ile işbirliğine gidildi. HDP’nin meclise girmesi için çabalar sarf edildi;
“Adalet yürüyüşü” yapılarak Amerikancı FETO ve PKK
mensuplarının hapisten kurtarılmasına çalışıldı;
Amerika’nın ve diğer gelişmiş ülkelerin diğer ülkeleri sömürmek
için uygulamaya koydukları neoliberal ekonomik programlar savunuldu ve
ekonominin Amerikancı Kemal Derviş’e
teslim edileceği vurgulandı.
Atatürk’ün ısrarla savunduğu “Milli Siyaset” yerine
Amerikancı ve batıcı siyasetler uygulanmaya başlandı.
SONUÇ
Amerika’nın yeni sömürü politikalarında her zaman ülkeleri
işgal etmek yok. İşgal etmek yerine, kendi politikalarına evet diyecekleri
çeşitli komplo ve projelerle yönetimin başına getiriyor.
AKP, bir Amerikan projesi olarak iktidara taşınmıştı. CHP de
bir Amerikan komplosu ve projesi ile değişime uğratıldı. Şimdi bu iki parti 2019
seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı gösterecekler.
Türkiye Erdoğan’a da Kılıçdaroğlu’na da mahkûm değildir.
Amerika’nın gücü artık bunlardan birini seçtirmeye yetmeyecektir.
Atatürk’ün milli, halkçı ve devrimci politikalarını devam
ettirecek bir aday 2019’da cumhurbaşkanı olmalıdır ve olacaktır. Bu gidiş
durdurulmaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder