22 Haziran 2017 Perşembe

ZEHRİ ALTIN TABAKTA SUNARLAR

Meşhur sözdür, ”Zehri altın tabakta sunarlar”. Bu atasözü bizimdir ama en iyi uygulayıcısı Amerika’dır. “milli devletleri parçalamak, halkları sömürmek için 3 altın tabak kullanır:

Küreselleşme, demokrasi ve insan hakları ve özgürlük. Buna şimdi bir ilave geldi:  Adalet.

Demokrasi, temel hak ve özgürlükler insanlığın çok kanlı mücadeleleri sonucu elde ettiği değerlerdir. Hangi topluma veya kişiye demokrasi ve özgürlük ister misiniz diye sorsanız, evet isteriz derler, çünkü bunlar insanlık için en büyük değerlerdir.

Bunu bilen Amerika, zehirlemek istediği toplumlara zehri bu tabaklar içinde sunar. Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı demokrasi tabağında sundukları zehirle parçaladılar, milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarca insanın evsiz, yuvasız kalmasına sebep oldular.

Küreselleşme dedikleri de batı sermayesinin gelişmekte olan ülkeleri sömürmesinin bir yolu.

Küresel güçler gelişmekte olan ülkelere küreselleşmeyi allayıp pullayıp çok iyi bir şeymiş gibi takdim ederler. Küreselleşin, zenginleşin derler ama tam tersi olur.  Kapıları açın, gümrükleri kaldırın, mal ve sermaye rahatlıkla dolaşsın derler. Bunu da ekonomik reçete diye sunarlar ama bu reçetenin özünde zehir var, sömürü var, el koyma var.

“Küreselleşme” tabağındaki sömürü zehrini Türkiye 1980 ihtilali ile içmeye başladı, hala da içiyor.  

Milli devletleri sömürmenin bir yolu da o devletleri istikrarsızlığa sürüklemek ve mümkünse parçalamak. Bunu da “insan hakları, azınlıklara özgürlük” tabağında sundukları “bölünme” zehri ile yapıyorlar.

Türkiye’ye de bölünme zehrini böyle sundular. Türkiye bu zehri içti ve bölünme aşamasına geldi. 24 Temmuz 2105’de TSK’nın, polislerimizin ve korucularımızın PKK’nın üstüne yürümesi ise panzehir oldu.

ADALET DÜN VARMIŞ, BUGÜN YOK OLMUŞ!

İşte tam bu sırada FETO örgütü devreye sokuldu ve devletimiz ABD’nin piyonlarının kontrolüne sokulmak istendi. Başaralı olamadılar, binlerce FETO ve PKK mensubu tutuklandı; asker, polis ve yargı bu örgütlerin mensuplarından temizlenmeye başlandı.

Temizlik ilerleyip hapishaneler dolmaya başlayınca zehrin tabağı değiştirildi; yeni tabağın ismi “Adalet” oldu.

Kamuoyu yargının tarafsız olmadığı ve binlerce masum insanın tutuklandığı ve ortada adalet kalmadığı şeklinde şartlandırıldı. Bazı hukuki uygulamalar da bu kanaat pekiştirildi.

Adalet olmayınca yürümek te gerekli oluyor! Yürüyüp olmayan adaleti sağlayacaklar. Sormak lazım:

Dün binlerce Türk subayı ve Vatan Partisi yöneticileri Ulusal Kanal ve Aydınlık yazar ve çalışanları hapislere atılırken Adalet vardı,  70 bin FETÖ ve PKK mensubu tutuklanınca adalet yok oldu.

Dün genel kurmay başkanı dahil yüzlerce subay, teröristlikle ve casusluk, fuhuş gibi adice iftiralarla hapse atılınca adalet var, devleti ele geçirmek için darbe yapmaya kalkan, bunun için sivil halkı, polislerimizi, askerlerimizi acımadan şehit eden askerler hapse girince adalet yok.

Dün İlhan Selçuklar, Erol Manisalılar, rektörler, bilim adamları, yazarlar hapse atılınca adalet var, HDP’li millet vekilleri hapse girince adalet yok.

Dün FETO üyesi hakimler, savcılar, polisler kumpaslarla insanlarımızı haksız yere tutuklarken adalet var, bugün bu hakimler kaçıp gidince ve görevlerine son verilince adalet yok.


Adalet çok yüce bir kavramdır. Hiç kimse ben adalet istemiyorum demez. Adalet, zehir sunmak için çok ideal bir tabaktır. Amaç, bu tabaktaki zehri milletimize yedirip, ABD piyonlarına özgürlük sağlamaktır. Milletimiz bu tabaktaki zehrin farkındadır ve hevesler kursaklarda kalacaktır. 

Hiç yorum yok: