ZEHRİ ALTIN TABAKTA
SUNARLAR
Meşhur sözdür, ”Zehri altın tabakta sunarlar”. Bu atasözü
bizimdir ama en iyi uygulayıcısı Amerika’dır. “milli devletleri parçalamak,
halkları sömürmek için 3 altın tabak kullanır:
Küreselleşme, demokrasi ve insan hakları ve özgürlük. Buna
şimdi bir ilave geldi: Adalet.
Demokrasi, temel hak ve özgürlükler insanlığın çok kanlı
mücadeleleri sonucu elde ettiği değerlerdir. Hangi topluma veya kişiye
demokrasi ve özgürlük ister misiniz diye sorsanız, evet isteriz derler, çünkü
bunlar insanlık için en büyük değerlerdir.
Bunu bilen Amerika, zehirlemek istediği toplumlara zehri bu
tabaklar içinde sunar. Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı demokrasi tabağında
sundukları zehirle parçaladılar, milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarca
insanın evsiz, yuvasız kalmasına sebep oldular.
Küreselleşme dedikleri de batı sermayesinin gelişmekte olan
ülkeleri sömürmesinin bir yolu.
Küresel güçler gelişmekte olan ülkelere küreselleşmeyi
allayıp pullayıp çok iyi bir şeymiş gibi takdim ederler. Küreselleşin,
zenginleşin derler ama tam tersi olur.
Kapıları açın, gümrükleri kaldırın, mal ve sermaye rahatlıkla dolaşsın
derler. Bunu da ekonomik reçete diye sunarlar ama bu reçetenin özünde zehir
var, sömürü var, el koyma var.
“Küreselleşme” tabağındaki sömürü zehrini Türkiye 1980 ihtilali
ile içmeye başladı, hala da içiyor.
Milli devletleri sömürmenin bir yolu da o devletleri
istikrarsızlığa sürüklemek ve mümkünse parçalamak. Bunu da “insan hakları, azınlıklara
özgürlük” tabağında sundukları “bölünme” zehri ile yapıyorlar.
Türkiye’ye de bölünme zehrini böyle sundular. Türkiye bu
zehri içti ve bölünme aşamasına geldi. 24 Temmuz 2105’de TSK’nın, polislerimizin
ve korucularımızın PKK’nın üstüne yürümesi ise panzehir oldu.
ADALET DÜN VARMIŞ, BUGÜN YOK OLMUŞ!
İşte tam bu sırada FETO örgütü devreye sokuldu ve devletimiz
ABD’nin piyonlarının kontrolüne sokulmak istendi. Başaralı olamadılar, binlerce
FETO ve PKK mensubu tutuklandı; asker, polis ve yargı bu örgütlerin
mensuplarından temizlenmeye başlandı.
Temizlik ilerleyip hapishaneler dolmaya başlayınca zehrin
tabağı değiştirildi; yeni tabağın ismi “Adalet” oldu.
Kamuoyu yargının tarafsız olmadığı ve binlerce masum insanın
tutuklandığı ve ortada adalet kalmadığı şeklinde şartlandırıldı. Bazı hukuki
uygulamalar da bu kanaat pekiştirildi.
Adalet olmayınca yürümek te gerekli oluyor! Yürüyüp olmayan
adaleti sağlayacaklar. Sormak lazım:
Dün binlerce Türk subayı ve Vatan Partisi yöneticileri
Ulusal Kanal ve Aydınlık yazar ve çalışanları hapislere atılırken Adalet vardı, 70 bin FETÖ ve PKK mensubu tutuklanınca
adalet yok oldu.
Dün genel kurmay başkanı dahil yüzlerce subay, teröristlikle
ve casusluk, fuhuş gibi adice iftiralarla hapse atılınca adalet var, devleti ele
geçirmek için darbe yapmaya kalkan, bunun için sivil halkı, polislerimizi,
askerlerimizi acımadan şehit eden askerler hapse girince adalet yok.
Dün İlhan Selçuklar, Erol Manisalılar, rektörler, bilim
adamları, yazarlar hapse atılınca adalet var, HDP’li millet vekilleri hapse
girince adalet yok.
Dün FETO üyesi hakimler, savcılar, polisler kumpaslarla insanlarımızı
haksız yere tutuklarken adalet var, bugün bu hakimler kaçıp gidince ve
görevlerine son verilince adalet yok.
Adalet çok yüce bir kavramdır. Hiç kimse ben adalet istemiyorum
demez. Adalet, zehir sunmak için çok ideal bir tabaktır. Amaç, bu tabaktaki zehri
milletimize yedirip, ABD piyonlarına özgürlük sağlamaktır. Milletimiz bu tabaktaki
zehrin farkındadır ve hevesler kursaklarda kalacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder