21 Haziran 2017 Çarşamba

MÜDAFAA-İ HUKUK VEYA ADALET YÜRÜYÜŞÜ

Dostlarım, arkadaşlarım, tanıdığın, tanımadığım kimseler soruyorlar; “Bu kutlu adalet yürüyüşüne Vatan Partisi neden katılmıyor?”. Tek tek anlatmaya çalışıyorum ama yetmiyor, en iyisi yazayım dedim:

Türk Milleti adalet için kutlu yürüyüşünü yıllar önce yapmıştır. Bu yürüyüşün adı “Müdafaa-i Hukuk Yürüyüşü”dür. 1914’de başlar, 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar’da biter.

Bu yürüyüş kutludur çünkü emperyalizme ve onun içerdeki uzantılarına karşı milletin hakkını savunmak için yapılmıştır. Sadece Türk milletinin hakları değil, tüm mazlum ülkelerin hakları zalimlere karşı savunulmuştur.

Emperyalizm Türk milletinin yaşama hakkına, vatanına, namusuna, ırzına saldırmıştır ve milletimiz bu yürüyüşle Atatürk önderliğinde adaleti sağlamıştır; bir devrim yapmıştır ve ortaya Türkiye Cumhuriyeti çıkmıştır.  

Yıllar geçti, batılı güçlerin niyeti değişmedi. Gene saldırıyorlar, hakkımızı gene gasp etmek istiyorlar. Dün kabul ettiremedikleri Sevr’i bugün gerçekleştirmek için örtülü örtüsüz saldırıyorlar. PKK/HDP olup saldırıyorlar, PYD olup saldırıyorlar, FETO olup, gladyo olup saldırıyorlar.

Eğer adalet için yürünecekse, milletin hakkını bu güçlere karşı savunmak için yürüyelim. Adını da “Yeniden Müdafaa-i Hukuk” koyalım; işte o zaman bu yürüyüş kutlu olur.

Kılıçdaroğlu yürüyor ama bu yürüyüş kutlu değil. Değil çünkü milletin hakkını koruyacak bir adalet arayışı içinde değil. Türkiye’yi dış güçlere şikâyet ediyor ve onlardan adaleti sağlamasını istiyor.

Peki kimler için adalet istiyor; Onu da Perinçek’in ağzından dileyelim:

“SUÇSUZLAR KİM

O yürüyüşte Herekol dağında şehit düşen Mehmetçiğin anasına adalet isteniyor mu? O Mehmetçiğe kurşun sıkana adalet isteniyor.

O yürüyüşte İzmir Adalet Sarayı önünde PKK’nın canlı bombasının üzerine atlayan Polis Fethi Sekin’in yetimlerine adalet isteniyor mu? Canlı bombaya adalet isteniyor.

O yürüyüşte 15 Temmuz darbesini bastırırken şehit düşen, yaralanan askere ve polise adalet isteniyor mu? 15 Temmuz Darbesini yapanlara adalet isteniyor.

O yürüyüşte Ergenekon tertibinde hayatını veren Kuddusî Okkırlara, Yrb. Ali Tatarlara, İlhan Selçuklara, Prof. Dr. Uçkun Geraylara, Amiral Cem Çakmaklara adalet isteniyor mu? O yürüyüşte Ergenekon tertibinin polislerine, savcılarına, yargıçlarına adalet isteniyor.

O yürüyüşte PKK bombasıyla şehit olan Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’e adalet isteniyor mu? O yürüyüşte Selahattin Demirtaşlara adalet isteniyor.

O yürüyüşte PKK’nın şehit ettiği Müzik Öğretmeni Aybüke Yalçın’a adalet isteniyor mu? O yürüyüşte hendek kazanlara iş makinası veren terör yandaşlarına adalet isteniyor.

Biliyoruz, bazı saf kardeşlerimiz hemen “Biz F Savcısı Zekeriya Öz, F polisi Ali Fuat Yılmazer, Nazlı Ilıcak, Ekrem Dumanlı, Selahattin Demirtaş vb için yürümüyoruz” diyeceklerdir.

Manzara öyle değil. Açıklamalar da öyle değil. “Türkiye’de adaletin bittiği, hapishanelere suçsuzların doldurulduğu” edebiyatıyla yürünüyor.

Bugün hapishanede olanlar, İlker Başbuğlar, Çetin Doğanlar, Teoman Komanlar, Doğu Perinçekler, Kemal Alemdaroğlular, Mehmet Haberallar, Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, Mümtaz Soysallar değil!

O zaman kimdir o suçsuzlar?

HAPİSHANELERDE KİMLER VAR

70 bin FETÖ bağlantılı ve bölücü terör bağlantılı şüpheli tutukludur. Bu koşullarda “Adalet bitti, Cumhuriyet yıkıldı” bağırışları, onları kurtarma talebinden başka hangi anlama geliyor?

Bu yürüyüşü PKK, HDP, onların teferruatları, FETÖ ve artıkları niçin destekliyor? Enis Berberoğlu’na yapılan haksızlığı düzeltmek için mi?

Bugün Türkiye’de “Adalet bitti” diye yürüdüğünüz zaman, “hapistekilere özgürlük” diye bağırdığınız zaman, bunun tek bir anlamı vardır: 70 bin FETÖ ve PKK bağlantılıya adalet ve özgürlük!

Çünkü içerde olanlar bunlar.”


Dünkü kutlu yürüyüş Türk milletinin hakkını savunmak için yapılmıştı; bugün ise, milletin hakkına göz diken ABD’nin Türkiye’deki piyonlarını hapislerden çıkarmak için yapılıyor. Bu yürüyüşe “kutlu” da denmez; katılmak da olmaz.  

Hiç yorum yok: