TARİHTEN GÜNÜMÜZE BİR IŞIK
Bilen bilir, Yusuf Akçura Türk devrim tarihinin en önemli
kişilerinden birisidir. Osmanlı’nın son döneminde ortaya çıkan, Kemalizm’e de
kaynaklık yapan Türkçülük siyasetinin gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
Yusuf Akçura maalesef günümüzde çok az bilinmektedir. ‘Ben
Türk Milliyetçisiyim’ diyenlerin bile Yusuf Akçura’yı tanımamaları çok
üzücüdür. Sadece Akçura değil, o dönemin çok önemli Türkçüleri olan Gaspıralı,
Gökalp ve Galiyev de unutulmak üzeredir.
Özellikle gençlere önerimdir, bu 4 büyük şahsiyetin hayatını
incelesinler, yazdıklarını okusunlar; onların ışıkları hâlâ dimağları
aydınlatacak kadar parlaktır.
Akçura, Kırım Türklerindendir. Rusya’da doğmuş ama İstanbul’da
eğitim almıştır. Abdülhamid zamanında diğer Türkçüler gibi hapse atılmış ve
sürgüne gönderilmiştir. 1908 devriminden sonra İstanbul’a dönmüş ve yoğun bir
tempo ile Türkçülük fikrinin yayılmasına hizmet etmiştir.
AKÇURA BUGÜNÜ ANLATIYOR
Akçura, bir makalesinde Osmanlı’nın son dönemini anlatır ama
sanırsınız ki bugünü anlatıyor. Okuyalım bakalım:
“Avrupa’da büyük sanayi
ve sermayenin oluşmasıyla, Osmanlı ülkesine girişi, ekonomimizi alt üst etti ve
memleketimizin ekonomik krizinde hiç şüphesiz, en önemli etken oldu…
2. Mahmut zamanında,
yabancılardan, ecnebi milletlerde borç almak, borçlanmak düşünüldü. Abdülmecit
zamanında borçlanma kapısı geniş açıldı ve en çok bu kapıdandır ki Avrupa’nın büyü
sermayesi, Osmanlı ülkesine girip istila etti. Sanayi ürünleri ile memleketten
aldığı kazanca para kirası olarak aldığı faizler eklendi. Ecnebilerden alınan
borç paraların mühim bir kısmı, egemen zümre ve padişahlar tarafından verimsiz
masraflara tutuldu…
Devlet bütçesinin
masraflar kısmına borç faizleri de yüklenince, denge daha çok bozuldu. Fakat bu
borçlanma belası bunla da kalmadı. Devlet, borcunun faizlerini ödeyemeyince,
müflis borçlulara yapılan muamele, konkordato Osmanlı Devleti’ne reva görüldü:
Düyun-u Umumiye kurumu kuruldu.
Kim ne derse desin,
Osmanlı saltanatında, Düyun-u Umumiye Kurumu, devlet içinde devlet
mahiyetindeydi, iktisadi bağımsızlığımızı ve bunun üzerine siyasi
bağımsızlığımızı büsbütün yaraladı.”
ÜRETİM EKONOMİSİ ÖNCELİĞİMİZ OLMALI
Şimdi, 2.Mahmut’un yerine Özal’ı, Abdülmecit’in yerine
Çiller’i, Düyun-u Umumiye’nin kurulmasına rıza gösteren Abdülhamid’in yerine de
Erdoğan’ı koyun ve düşünün. Var mı günümüzden farkı?
Borçlanma ekonomisine halen devam ediyoruz. Borçlarımız
boyumuzu aşmak üzere. Bu ayla ilgili açıklanan rakamlara göre dış ticaret
açığımız daha da artmış. Bu demektir ki bu açık borçla kapanacak.
Türkiye bir an önce borçlanma ekonomisini terk edip, üretim
ekonomisine geçmelidir. Zaman daralıyor, Düyun-u Umumiye’ye az kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder