BU NEYİN ARAYIŞIDIR?
Osmanlının son döneminde kötü gidişe son vermek için belli
başlı üç siyasi yol takip edilmeye başlandı. Birincisi, Osmanlı Devleti’ne
bağlı muhtelif milletleri temsil ederek ve birleştirerek bir Osmanlı milleti
meydanı getirmek. İkincisi Hilafetin Osmanlı padişahında olmasından
faydalanarak bütün İslam toplulukları Osmanlı hükümeti idaresi altında
birleştirmek. Üçüncüsü, milliyeti esas alarak bir Türk milleti oluşturmak.
Özellikle ilk ikisi Osmanlı Devleti’nin genel siyasetlerinde
etkisi büyük oldu. Üçüncüsü ise bazı yazarların çabaları ile sınırlı kaldı ama
geleceğe dönük etkisi fazla oldu.
OSMANLI MİLLETİ
Mİ? MÜSLÜMAN MİLLETİ Mİ?
Osmanlı milleti meydana getirmek arzusundan aslı maksat
Osmanlı memleketinde Müslim ve gayri Müslim tüm vatandaşlara aynı siyasi
hakları vermek ve aynı görevleri yüklemek ve böylece aralarında eşitliği
sağlamaktı. Böylece yeni bir Osmanlı milleti oluşturulacak ve devletin
dağılmasının önüne geçilecekti. Bu siyaset başarısız oldu. Farklı milliyetlere
ve farklı dinlere mensup halkları birleştirmek bir hayal olarak kaldı.
Osmanlı milletinin oluşturulması fikri gerçekleşmeyince
dünyadaki tüm Müslümanları soy farkına bakmaksızın birleştirme düşüncesi ön
plana çıktı. Her Müslüman “din ve millet” birdir kaidesi etrafında birleştirilmeye
çalışıldı.
Özellikle Abdülhamid bu siyaseti uygulamaya çalıştı. Padişahtan
ziyade halife dinî sıfatı kullanılır oldu. Nizami okulların eğitim
programlarında dinî maddeler artırıldı. Dindarlık devlet katında en büyük
teveccüh nedeni oldu. Yıldız sarayı hocalar, imamlar, seyitler, şeyhlerle
doldu. Her taraf camiler, tekkeler, zaviyeler, yapılmaya, mevcutlar onarılmaya
başlandı. Hacı olmak devlet katında imtiyazlı hale geldi, hacca giden insan
sayısı arttı. Tanzimat devrinde terk edilmek istenen dinî devlet yeniden
şekillenmeye başlandı.
Ne Osmanlıcılık ne de İslamcılık devletin çöküşünü
durdurabildi. Bu iki fikrin de tatbik kabiliyeti olmadığı anlaşıldı. Sonuçta
Osmanlı devleti tarihteki yerini aldı ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
ŞU TEKLERİN ADINI
KOYSAK ARTIK!
Türkiye’deki gelişmeleri dikkate alınca bu tarihi bilgileri
yazmak istedim. Son zamanlarda Abdülhamid’in ön plana çıkarılmaya çalışılması,
Dini eğitimin artırılması, Osmanlıların popüler hale getirilmeye çalışılması, yöneticilerimizin
Sünni anlayışa sahip devlet başkanları, şeyhler ve krallarla içli dışlı olması,
devlet kademelerindeki atamalarda namaz kılanlara, umreye gidenlere öncelik
verilmesi, özgürlüklerin kısıtlanması İslamcılığın hâkim olduğu Abdülhamid
dönemindeki devlet anlayışına geri dönüldüğünün veya dönülmek istendiğinin
işaretleri gibi görünüyor.
Abdülhamid dönemindeki “din ve millet birdir” kuralı
şimdilerde adına Rabia denilen yeni bir slogana dönüştü: “tek millet, tek
bayrak, tek vatan, tek devlet”.
Bu sloganı dillendirenler ne milletin ne devletin ne vatanın
ne de bayrağın adını dile getirmiyorlar. Ben şimdi açıkça soruyorum:
Milletin, adı İslam milleti midir, Türk milleti midir?
Bayrak, Türk Bayrağı mıdır, hilafet sancağı mıdır?
Vatan, Türkiye midir, tüm Sünni Müslümanların yaşadığı
yerler midir?
Devlet, Türkiye Cumhuriyeti midir, başta halifenin olacağı
yeni bir devlet midir?
Gelişmeleri endişe ile takip ediyorum ve bu sorulara cevap
bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder