25 Mayıs 2017 Perşembe

BU NEYİN ARAYIŞIDIR?

Osmanlının son döneminde kötü gidişe son vermek için belli başlı üç siyasi yol takip edilmeye başlandı. Birincisi, Osmanlı Devleti’ne bağlı muhtelif milletleri temsil ederek ve birleştirerek bir Osmanlı milleti meydanı getirmek. İkincisi Hilafetin Osmanlı padişahında olmasından faydalanarak bütün İslam toplulukları Osmanlı hükümeti idaresi altında birleştirmek. Üçüncüsü, milliyeti esas alarak bir Türk milleti oluşturmak.

Özellikle ilk ikisi Osmanlı Devleti’nin genel siyasetlerinde etkisi büyük oldu. Üçüncüsü ise bazı yazarların çabaları ile sınırlı kaldı ama geleceğe dönük etkisi fazla oldu.

OSMANLI MİLLETİ Mİ?  MÜSLÜMAN MİLLETİ Mİ?

Osmanlı milleti meydana getirmek arzusundan aslı maksat Osmanlı memleketinde Müslim ve gayri Müslim tüm vatandaşlara aynı siyasi hakları vermek ve aynı görevleri yüklemek ve böylece aralarında eşitliği sağlamaktı. Böylece yeni bir Osmanlı milleti oluşturulacak ve devletin dağılmasının önüne geçilecekti. Bu siyaset başarısız oldu. Farklı milliyetlere ve farklı dinlere mensup halkları birleştirmek bir hayal olarak kaldı.

Osmanlı milletinin oluşturulması fikri gerçekleşmeyince dünyadaki tüm Müslümanları soy farkına bakmaksızın birleştirme düşüncesi ön plana çıktı. Her Müslüman “din ve millet” birdir kaidesi etrafında birleştirilmeye çalışıldı.

Özellikle Abdülhamid bu siyaseti uygulamaya çalıştı. Padişahtan ziyade halife dinî sıfatı kullanılır oldu. Nizami okulların eğitim programlarında dinî maddeler artırıldı. Dindarlık devlet katında en büyük teveccüh nedeni oldu. Yıldız sarayı hocalar, imamlar, seyitler, şeyhlerle doldu. Her taraf camiler, tekkeler, zaviyeler, yapılmaya, mevcutlar onarılmaya başlandı. Hacı olmak devlet katında imtiyazlı hale geldi, hacca giden insan sayısı arttı. Tanzimat devrinde terk edilmek istenen dinî devlet yeniden şekillenmeye başlandı.

Ne Osmanlıcılık ne de İslamcılık devletin çöküşünü durdurabildi. Bu iki fikrin de tatbik kabiliyeti olmadığı anlaşıldı. Sonuçta Osmanlı devleti tarihteki yerini aldı ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

ŞU TEKLERİN ADINI KOYSAK ARTIK!

Türkiye’deki gelişmeleri dikkate alınca bu tarihi bilgileri yazmak istedim. Son zamanlarda Abdülhamid’in ön plana çıkarılmaya çalışılması, Dini eğitimin artırılması, Osmanlıların popüler hale getirilmeye çalışılması, yöneticilerimizin Sünni anlayışa sahip devlet başkanları, şeyhler ve krallarla içli dışlı olması, devlet kademelerindeki atamalarda namaz kılanlara, umreye gidenlere öncelik verilmesi, özgürlüklerin kısıtlanması İslamcılığın hâkim olduğu Abdülhamid dönemindeki devlet anlayışına geri dönüldüğünün veya dönülmek istendiğinin işaretleri gibi görünüyor.

Abdülhamid dönemindeki “din ve millet birdir” kuralı şimdilerde adına Rabia denilen yeni bir slogana dönüştü: “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet”.

Bu sloganı dillendirenler ne milletin ne devletin ne vatanın ne de bayrağın adını dile getirmiyorlar. Ben şimdi açıkça soruyorum:

Milletin, adı İslam milleti midir, Türk milleti midir?

Bayrak, Türk Bayrağı mıdır, hilafet sancağı mıdır?

Vatan, Türkiye midir, tüm Sünni Müslümanların yaşadığı yerler midir?

Devlet, Türkiye Cumhuriyeti midir, başta halifenin olacağı yeni bir devlet midir?


Gelişmeleri endişe ile takip ediyorum ve bu sorulara cevap bekliyorum. 

Hiç yorum yok: