12 Ağustos 2016 Cuma

“İKİ AYYAŞ”IN İZİNDE

Yıl 1964, Kıbrıs’ta kanlı çatışmalar başladı. Türk varlığı yok edilmek istendi. Bunun üzerine Türkiye Kıbrıs’a müdahale etme kararı aldı ve askeri hazırlıklara başladı. Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini istemeyen ABD başkanı Johnson o zamanki başbakana bir mektup yazdı. Mektup çok sert ve kaba bir üslupla yazılmış, küçük düşürücü ifadelere yer vermişti. Bir süre kamuoyundan gizlenen mektup hem yönetim kademelerinde hem de Türk halkında büyük hayal kırıklığı yaratmıştı.

Mektup kamuoyuna açıklanınca zamanın başbakanı şu meşhur sözü söyledi: "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyadaki yerini alır".  Şu anda da yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu dünyada yerini alıyor. Rusya ile yakınlaşma bu açıdan çok önemlidir.

İnönü’nün bu tarihi sözünden sonra Atatürk’ün de şu ifadesini hatırlamak gerek:

SSCB ile işbirliğini Türk dış politikasının temeli yaptım. Her ne pahasına olursa olsun, Türkiye’nin bu işbirliğinden hiçbir şekilde vazgeçmemesini istedim. Görüyordum ki, devletimiz ancak SSCB ve Doğu ile daha sıkı birleşmesi halinde ayakta kalabilir.

1945’den itibaren başlayan Atlantik yolculuğumuzun sonuna geldik. Rotamız artık olması gereken yöne çevrildi. Atlantik denizinde batırılmak istenen Türkiye kendisini ancak Avrasya’da kurtarabilir. Atlantik sistemi yıllardır bize bölünün, Ermenilerin isteklerini kabul edin, Kıbrıs’ı terk edin, ekonominizi bizim direktiflerimiz doğrultusunda yönetin diye dayatmalarda bulunuyordu.

ABD güçlü ve büyük bir Türkiye istemiyor.  Onun için FETO, PKK, DEAŞ, DHKPC gibi terör örgütlerini başımıza bela ediyor. Atlantik sistemi içinde kalarak bunlarla mücadele etmek mümkün değil. Rotamızı doğru yöne çevirdik. Bu yön “iki ayyaş”ın zamanında bize gösterdiği yöndür.

İki ayyaş diyerek Atatürk ve İnönü’yü itibarsızlaştırmak isteyen kişi şimdi onların izinde yürümeye başladı.

Şimdi de Atatürk’ün en büyük takipçisi ve Kemalist devrimin en büyük savunmacısı Vatan Partisi başkanı Doğu Perinçek’e kulak verelim:

DOĞU PERİNÇEK’İN TESPİTLERİ


“Atlantik sistemi, Türkiye’yi bölmeye kalktı. Türkiye, bölünme tehdidini hendeklere gömdü.

Atlantik sistemi, 1990’lı yıllarda “Kemalizmin sonu geldi” diye ferman buyurmuştu. Türkiye, “Ferman Washington’un ise Atatürkçülük bizimdir” dedi. Atatürk, kendisini yıkmaya kalkışanları bile teslim almıştır. Yaşanan olay budur.

Vatan Savaşı, önce ABD’nin piyonlarını hendeklere gömdü. Arkasından ABD’nin FETÖ darbesini millet ve devletin topyekûn mücadelesiyle bozguna uğrattık. Ve Türkiye artık geleceğini Avrasya ufuklarında aramaktadır.

Rus uçağının düşürülmesinden bu yana daha bir yıl geçmedi. Artık Rusya Türkiye’nin stratejik ortağı konumundadır. Erdoğan-Putin görüşmesi sıradan bir buluşma değildir. Stratejik bir dönemin başlangıç noktasıdır.

Türkiye, Avrasya çağına girmektedir.

Türkiye’nin toprak bütünlüğünün güvenceleri, Avrasya ittifakı içindedir.

Türkiye’nin bağımsız ve özgür yaşama kararı, ancak Avrasya coğrafyasında hayata geçirilebilir.

Türkiye’nin yeniden üretim ekonomisine yönelmesi, ancak Avrasya rotasındadır.

Güçlü Ordu Güçlü Türkiye, Avrasya’da varlığını gösterir.

Komşularımızla barışın anahtarı, Batı Asya Birliği’dir ve Avrasya Birliği’dir.

Aslında şu yaşadıklarımız, bir devrim sürecinin içine girdiğimizi gösteriyor.

Artık Türkiye, Atlantik sisteminin içine sığmıyor.

Türkiye, yeniden Atatürk Devrimini tamamlama sürecine girmenin sancılarını yaşıyor. Türkiye’nin mecburiyetleri hükmünü yürütmektedir. Vatan Partisi’nin “Vatan Savaşından Millî Hükumete” sloganı hayata geçmektedir.”

Bu süreç, elbette kendi hükumetini de yaratacaktır. Millî Hükumet, Türkiye’nin ufkundadır.”


Hiç yorum yok: